Kral Müzik Ödülleri’nin Ardından
17. Kral Müzik Ödülleri sahiplerini buldu, ortalık karıştı. 17 Mayıs Salı akşamı Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen törende Tarkan’ın tüm ödülleri silip süpürmesi, ödül dağılımının ne kadar adil olduğu sorusunu gündeme getirdi. Günlerdir Twitter’da başka konu konuşulmuyor; “twitgiller”in tek gündemi Kral Müzik Ödülleri…
Ödül törenlerinde oylama sistemi genellikle şu şekilde işler: Halk oylamasıyla belirlenen sonuçlar “büyük jüri”nin takdirine bırakılır. Jüri, halkın tercihlerine sadık kalarak ufak dokunuşlarla ödül sahiplerini belirler. Büyük jüri, otorite sahibi yetkin isimlerden oluştuğu için kararlarına saygı duymamız beklenir. Ancak jürinin hangi kriterlere göre seçim yaptığı ya da hangi ilişki dengelerine hassasiyet gösterdiği bilinmediği için, her tören biraz şaibelidir, itirazlara açıktır.
17. Kral Müzik Ödülleri’nde yüzde yüz halk oylaması sonuçlarına bağlı kalındığı söyleniyor olsa da, şüphelerin önüne geçilemiyor. Tarkan, aldığı tüm ödülleri hak ediyor olabilir ancak ödül sahipleri arasında Sıla’nın ya da Demet Akalın’ın adının geçmemesi dikkat çekiyor. Her iki isim de yaptıkları albümlerle Türk pop müziğine ivme kazandıran, sektörün amiral gemisi konumundaki sanatçılar. 19 kategoriden birinde bile ödül almamış olmaları sizce de garip değil mi? Yıl boyunca Demet’i, Sıla’yı dinleyen Türk halkı, sıra oy vermeye gelince “kıvırarak” başka isimleri seçmiş olabilir mi?
Kral TV yetkilileri internet üzerinden yapılan halk oylamasının sonuçlarını rakamlarla deşifre etmedikleri müddetçe, akıllardaki soru işaretleri de kaybolmayacak. Yönetime fazla yüklenmenin de gereği yok aslında. Bugüne kadar hangi ödül töreninde arka planda neler yaşandığına şahit olabildik ki!
Geceden Notlar
Şimdi siz gecenin magazin analizini de yapmamı bekliyorsunuz ama o ayrı bir yazı konusu. Yine de sizi üzmeyelim, kısa bir özet geçelim.
- Süper FM’in başarılı programcılarından Ahmet Kamil Taşkın, kırmızı halıda yaptığı röportajlarla gecenin nabzını tuttu. Ah-Kam’ın müzik dünyasının ünlü isimleriyle gerçekleştirdiği özel söyleşileri çok yakında Vodafone Free Zone’da izleyebilirsiniz.
- Eylem’in eline geçirdiği kırmızı boks eldiveninin neyi sembolize ettiğini merak ediyor olabilirsiniz. Boks eldiveni, şarkıcının yeni albümü için yapılan imaj çalışmasını tamamlayıcı parçalardan biri ve albüm görsellerinde de kullanılıyor.
- “Sevdanın Son Vuruşu” ile “En İyi Şarkı Sözü” ödülüne layık görülen Aysel Gürel’in ödülünü almak üzere sahneye çıkan Müjde Ar, pembe peruğu ve Gürel’i temsilen yaptığı konuşmayla dikkat çekti. Sanatçının Türk siyasetçileriyle ilgili göndermesi ve “Savaşmayın, sevişin!” söylemi alkış aldı.
- Törende Sezen Aksu’nun sahne alacağını biliyorduk ancak Aşkın Nur Yengi, Sertab Erener ve Levent Yüksel’in kendisine eşlik edeceğinden haberimiz yoktu. Minik Serçe’nin ay sonunda yayınlanacak “Öptüm” isimli yeni albümünden seslendirdiği şarkılardan sonra bir anda 90’lı yıllara dönüldü. “Hadi Bakalım” ile başlayan “90’lar seremonisi”, “Aldırma Deli Gönlüm”, “Ayrılmam” ve “Yalnızlık Senfonisi” gibi unutulmaz şarkılarla devam etti. Yıllar sonra yeniden bir araya gelen dört usta yorumcuyu aynı sahnede izlemek rüya gibiydi ve bir kez daha “Ne varsa 90’larda var” dedirtti!
- ‘En iyi grup’ ödülünü Gripin alınca, HEPSİ hayranları salonu terk etti.
- Gecenin finalini Tarkan yaptı. 7 kategoride ödül alarak 17. Kral Müzik Ödülleri’ne damgasını vuran sanatçı, son albümünde öne çıkan şarkılardan derlediği performansıyla giderayak tüm davetlileri coşturdu. Salonda bulunan herkes, gecenin sonunda Tarkan’ın sahne alacağını biliyordu. Bu nedenle tören boyunca altı çizilen “Tarkan ne yazık ki aramızda değil” mesajları hiç inandırıcı olmadı.
Bu Sergide Mutlu Fotoğraf Yok
Sanatın mutlulukla bir ilgisi yok. Sanatçı acıdan ilham alıyor, hüzünden besleniyor. Türkiye’deki ilk sergisini Cer Modern’de gerçekleştiren Hollanda’nın aykırı fotoğraf sanatçısı Erwin Olaf’ın eserlerinde de acı ve hüzün temaları öne çıkıyor.
30 Nisan Cumartesi günü, Hollanda Kraliyeti Büyükelçiliği’nin katkılarıyla açılan “Captured Senses” isimli sergi, fotoğraf dehası Erwin Olaf’ın yedi fotoğraf serisi ve kısa filmlerinden oluşuyor. “Hope”, “Hope Portraits”, “Rain”, “Grief” ve “Grief Portraits” isimli fotoğraf serilerinde 1950 Amerika’sından insan manzaraları yer alıyor. Tüm fotoğraflarda gizli bir “karanlık” hakim. Olaf, renkleri ve ayrıntıları bir ressam titizliğinde kurguladığı çalışmalarında, hüznün ve umutsuzluğun estetik bir dille dışavurumunu sağlıyor.
“Paradise Portraits” isimli seride günlük hayatın içindeki renkliliği ihtişamlı portreler aracılığıyla anlatan usta fotoğrafçının sanatseverlere ufak bir sürprizi de var. “Paradise Portraits” serisini incelerken, gözünüz açık olsun!
Serginin en dikkat çekici serisi “Royal Blood”da ise tanınmış aristokratların beklenmedik ölümleri esnasında aldıkları darbeler, minimalist beyaz portrelerde gözler önüne seriliyor. Aristokrasi mensubu ünlü isimlerin ölüm şekillerini sembolize eden bu çalışmaların hikayelerini de dinlemenizi tavsiye ederim.
Sara Adıbelli’nin küratörlüğünde hazırlanan “Captured Senses” sergisi, 30 Temmuz 2011 tarihine kadar Cer Modern Sanatlar Merkezi’nde görülebilecek. Serginin sürprizlerinden biri de, sıra dışı fotoğrafçı Erwin Olaf’ın katılacağı “fotoğraf atölyesi” olacak. Ünlü markalar için çektiği reklam fotoğraflarıyla da pek çok ödül alan Olaf, reklam fotoğrafçılığından yola çıkarak “fotoğraf sanatı” üzerine görüş ve deneyimlerini sanatseverlerle paylaşacak. Etkinlik hakkında detaylı bilgiye Cer Modern’in web sitesinden ulaşabilirsiniz.
Aseton kızlarına tavsiyeler
Selin Yılmaz, Melis Soysal ve Ezgi Özkan’dan oluşan yeni kız grubumuz Aseton’un ilk albümleri “Ben Böyle Albümün”ü dinledim. Öncelikle şunu belirteyim, “ben böyle albümün…” denilecek bir albüm değil. Ana hatlarıyla alternatif rock janrına daha yakın duran albümdeki tüm şarkıların müzik ve düzenlemeleri oldukça başarılı. Finaldeki “Eurovision’a gitmeyen şarkı” sürprizi hariç, albümün genelinde kaliteli bir sound hakim. Ancak sözler ve vokal performansı için aynı şeyi söylemek güç.
Türk insanı sözlerine yakınlık hissetmediği şarkıyla iletişim kurmakta zorlanıyor. Melodisi ne kadar sıcak olursa olsun, sözlerde tanıdık bir yaşanmışlık ya da eşlik edeceği söylemler arıyor. Aseton kızlarının söz yazarlığı konusunda biraz daha pişmeleri gerek. Dağhan Baydur ve Rıza Erekli gibi aranjörlerin imzasını taşıyan şarkıların başarısı, olgunlaşmamış sözler nedeniyle gölgeleniyor. Yine de Aseton’dan ümidi kesmeyelim, bir sonraki albümlerinde daha yetkin sözlerle karşımıza çıkacaklarına inanıyorum.
Sözleri kurtardık, sıra vokalde… Aseton’un solisti Selin Yılmaz’ın ses rengi, grubun melankolik müziğine çok yakışıyor ancak bir yorumcu olarak hala eksikleri var. Albümdeki tüm enstrümanlar çok iyi çalınmış, düzenlemeler ustalıkla yapılmış. Hal böyle olunca, vokaldeki amatörlük daha çok göze batıyor. İlk albümleri olduğu için bunu da mazur görebiliriz. Selin Yılmaz vokal performansını iyileştirip çıtayı yükseltebilirse, üstüne bir de söz yazarlığı yeteneklerini geliştirebilirlerse, Aseton’un tadından yenmez!