© Copyright 2018 Mag Medya
blank
Başa Dön

Türkiye’de Tarzı ile Fark Yaratan Ressam Savaş Simitli

Türkiye’de Tarzı ile Fark Yaratan Ressam Savaş Simitli

Yirmi dokuz yıldır resim yapan, emekli bir astsubay… Yıllarca özlemini duyduğu ve 2006 yılında açtığı Antigone Sanat Evi’nde çalışmalarına devam, kursiyerler yetiştiren aynı zamanda sosyal sorumluluklarının farkında olan başarılı bir ressam Savaş Simitli… Biz Savaş Simitli ile çalışmalarını, Türkiye’de resim sanatının yerini ve yeni yeri ile kursiyerlerine daha iyi eğitim verebilmeyi amaçlayan Antigone Sanat Evi’ni konuştuk…

Sizi yakından tanıyoruz ama bir hatırlatma olması için, sizi sizden bir kez daha dinleyebilir miyiz?
Emekli bir astsubayım. 29 yıldır resimle uğraşıyorum. 2006 yılında yıllarca özlemini duyduğum sanat evini (Antigone Sanat Evi) kurdum. Burada hem çalışmalarıma devam etmekte hem de kurs vermekteyim. Kursiyerlerimin teşviki ve hocalığımı beğenmeleri sayesinde belli bir kursiyer sayısına ulaştım. Bu beni çok mutlu etti. Zaman içerisinde sanat evi dar gelmeye başladı ve şimdi 400 m2 alana sahip bir sanat evine kavuştuk. Her şeyi kursiyerlerin rahatı ve sanatın gelişmesi adına yaptık.

Çok farklı bir meslekten yani askerlikten resim sanatına yönelmeniz nasıl oldu?
Askerlik mesleğinin zorluklarını resimle aştım diyebilirim.

Bu kadar kısa zamanda bu kadar gelişmenizi neye bağlıyorsunuz?
Aslında gelişmek diye bir şey yok. Tamamıyla sanat adına bir şeyler yapmak ve mücadele etmek çok hoşuma gidiyor. Bir şeyleri keşfetmek, ona şekil vermek ve mükemmeli yakalamaya çalışmak için uğraşmak bana haz veriyor.

Sizin tarzınız oldukça zor bir tarz. Ülkemizde fazla uygulanmıyor… Belki de uygulanamıyor zorluğundan dolayı… Kübik resimden bahsedebilir misiniz?
Eserlerim aslında kübik tarzın bir uzantısı. Somuttan uzaklaşmadan soyuta yaklaşmak gibi bir şey. Benim eserlerimde renksel kübizm var. Yani bir nesneyi, objeyi geometrik şekil olarak görüyor ama onun bütünlüğünü bozmadan uyguluyorum.

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” “Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz… Hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatkar olamazsınız.” diyen sevgili Atamızın da çok güzel resimlerini yapıyorsunuz.  Mesela şimdi burada dokuz parçadan oluşan bir Atatürk resmi var. Bundan bahsede bilir misiniz?
Ben bir objeyi geometrik olarak algılıyorsam, kullandığım tuvalleri de parça parça görmek istedim. Önemli olan sıra dışı bir uygulamayı yakalamaksa, ben bunu yapmaya çalıştım. Güzel bir eser ortaya çıktı. Umarım hak ettiği yere ulaşır.

Tango seriniz var… Şu anda sanıyorum İzmir’de “Zeybek” temalı bir serginiz olacak. Bu temaları nasıl belirliyorsunuz?
Tarzıma hareket içeren figürler çok yakışıyor. Tango nasıl bir hareketli dans ise zeybekler de böyle hareket içerdiğinden oldukça hoş oldu. Birde İzmir’in Ödemiş İlçesi’nden olmam bu konuyu seçmemde büyük bir etken.

Siz hem farklı bir meslekten gelip üstelik de hem başarı ile sanatınızı icra ediyorsunuz, bir de öğrenciler yetiştiriyorsunuz. Bu sanatı öğrenip icra ettiniz bir de üzerine hoca oldunuz. Bu başarınızı neye bağlıyorsunuz?
Aslında benim yaptığımı bir “deli cesareti” olarak algılayabilirsiniz. Askerlik mesleğinden emekli olmuşsunuz ve adınız bile hiç duyulmamış. Ama özlemini duyduğunuz bir işi yapmak istiyorsunuz ve ben de buna giriştim. Biliyorsunuz hiçbir hocadan ders almadan resim yapmaya başladım. Her tarzı denedim. Sanki Amerika’yı yeniden keşfetmek istedim. Bunda da başarılı olunca ve sanat evimi kurunca, kursiyerlerime istedikleri tarzı aktardım. Bu sayede hocalığım ön plana çıktı ve sağ olsunlar kursiyerlerim beni çok iyi lanse etti. Bu nedenle oldukça fazla kursiyere sahip oldum.

Sanat evinizin adı olan “Antigone” ne anlama geliyor?
Mitolojik dönemde yaşanmış bir olay. Hatta bunun tiyatrosu bile sık olarak oynanıyor. İzleyenler bilir. Kısacası olayda Antigone kafasına koyduğu bir işi kralın tüm karşı çıkmasına rağmen başarıyor. İşte bu olay tam benimle özdeşleşmiş gibi. Çok zorluklar yaşasam da bir işi başarmak için mücadele etmek çok hoşuma gidiyor. Bu nedenle sanat evimin adını Antigone koydum.

Çok güzel bir atölyeniz var; Antigone. Şimdi daha da güzeline, daha da büyüğüne geçiyorsunuz. Bundan bahsedebilir misiniz?
Kursiyer sayısının fazlalaşması nedeniyle yerimiz artık dar gelmeye başlamıştı. Daha rahat ve büyük bir yer bulduk ve Antigone’yi buraya taşıdık. Şimdi 400 m2 lik bir alanda hizmet vermekteyiz. Sergi salonlarımız, çalışma atölyelerimiz mevcut. İnsanlar her zaman iyi ve güzel şeylere layıktır düşüncesi ile daha iyi hizmet vermek için yaptık bunları.

Bundan sonraki projeleriniz nelerdir?
Ülkemizde resim sanatı oldukça yavaş gidiyor. Bunun nedenini resim sanatının bilhassa Ankara’da üç-beş kişinin elinde olasını en büyük etken olarak görüyorum. Belki bazı ressamlar alınacaklar ama bunları da paylaşmak zorundayım. Çok iyi ressam olarak tanınan sanatçıların yaptıkları eserleri hiç mi hiç küçümsemiyorum. Ama sanatçı mücadeleci olmalı. Çok iyi fiyatlara resim satan sanatçıların peşinden koşanlar çok. Bunların peşinden koşanlara soruyorum: Bu sanatçılar kendilerinden başka, sanat adına ülkeye ne vermişler? Bu sorunun cevabını hiç buldular mı? Küçük bir esere 5.000-6.000 TL fiyata satan bazı sanatçılar bir galerinin 10-15 m2 lik bölümünde yıllarca resim yapmış ve yapmaktalar. Her kazandıklarını ya arabasını değiştirmiş ya da evini çoğaltmıştır. Ülkemizde sanat ve sanatçı bu olmamalı. Biraz da sanat adına yatırımlar yapmalı ve bunları paylaşmalı, asistanlar yetiştirmeli, Hikmet Çetinkaya gibi kursiyerler yetiştirmeli, Mustafa Ayaz gibi müze açmalı. Eğer bunları yapıyorlarsa ve benim haberim olmamışsa üzerlerine alınmasınlar. İşte bundan sonraki projemde bu konulara daha fazla önem vermek istiyorum. Mesela G.S.F.’den mezun çocuklarımız ya güvenlik elemanlığı ya da bir markette kasiyerlik gibi alakasız işlerde çalışmaktalar. Bu sanatçılar bunları hiç düşündüler mi? Gücümün yettiğince bu konulara çözüm bulacak bazı projelerim var.

Siz eserlerinizi sık sık yardım amaçlı bağışlıyorsunuz. Hem asker hem sanatçı hem de toplumsal fayda ve sosyal bilince sahip biri olmak size neler hissettiriyor?
Benim iki oğlum var ve ikisi de üniversitede okuyorlar. Çocuk okutmanın zorluklarını hala yaşıyorum. Bu nedenle yaptığım bir eser atölyemde duracaksa bunun bir önemi olmaz. Amaç illaki para kazanmak olmamalı. Toplum yararına bir şeyler vereceksem ancak elimden bu geliyor ve ben de bunu sosyal yardımlaşma dernekleri ile paylaşıyorum ve bu beni mutlu ediyor.

Burcunuz Akrep’in özelliklerini gösteriyor musunuz?
Evet. Az önce de bahsettiğim gibi başarmak için biraz inatçılık var bende.

Öğrenciniz ve şimdi öğretmenlik de yapan Selda Epice de akrep burcu. Biraz da Selda Hanım’dan bahsedebilir miyiz? O da son derece yetenekli ve kendine özgü tarzıyla dikkat çekiyor…
Selda Hanım üç yıl kadar önce yanımda başladı asistanlığa. G.Ü. Mesleki Resim Öğretmenliği’nden mezun. Derece ile girmiş buraya. Dediğiniz gibi çok yetenekli. Bir sanatçının yetenekli olması yetmiyor. Amaç yeteneğinin yanında topluma da ne verebildiği benim için önemli. Selda Hanım bunu dört dörtlük yapan birisi. Mütevazı ve alçak gönüllü. İlk yanımda başladığında iki kursiyeri vardı. Şimdi ise bu sayı 20. Bu da Selda Hanım’ın ne kadar başarılı olduğunun göstergesi. Gazetelerden de okumuşsunuzdur. Yetiştirdiği küçük sanatçılar hem kendisini hem de sanat evimizin tanıtımına çok katkı sağladı. Yaptığı eserler 2009 yılındaki Ankart Sanat Buluşması’nda çok olumlu tepkiler aldı. Bu durum Selda Hanım’ın geleceğinin bir göstergesi. İşte böyle gelecek vaat eden sanatçıları desteklemek gerekiyor. Sanata ve paraya doymuş üç beş sanatçının etrafında koşmak sanata ne verebilir? Artık bunları aşmalıyız. Amerika ve Avrupa’da genç ve yetenekli bir sanatçıyı bulup, onu sanat camiasının içine sokmak için çırpınan ve ona yatırım yapan kişiler çoğunlukta. Oysa ülkemizde sanatın gelişmemesinin en büyük etkeni; galerilerin isim yapmış sanatçılara destek vermesidir. Çünkü tanınmış bir sanatçının eserlerini satmak çok kolaydır ve kazanç kaygısı yoktur. Oysa bir sanatçıyı tanıtmak için fedakarlık yapmak kimsenin işine gelmiyor. Üzücü bir durum aslında…

Sizin gibi değerli bir sanatçı ile bu keyifli röportajı gerçekleştirmek bir zevkti. Çok teşekkürler.

Ben de sizlere teşekkür ediyorum. Özellikle derginizin sahipleri Beril ve Can Çavuşoğlu’nun sanata verdiği önemi ve bakış açılarını takdir ediyorum.

Röportaj: Damla İplikcioğlu

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.