Amerikan Büyükelçisi’nin Eşi HOLLY HOLZER BASS
Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçimiz John Bass’in zarif eşi Holly Holzer Bass sadece Amerika değil, sevgi dolu kalbiyle barış gönüllüsü bir dünya vatandaşı.
Kararlı, çalışkan ve idealist bir fotoğraf sanatçısı olan Bayan Bass açtığı sergilerle ülkemizde destek olduğu yardım kuruluşlarının yanı sıra, farklı ülkelerdeki sanatçılara olan desteğini de esirgemiyor.
Röportajımızı yapmak üzere karlı bir Ankara sabahı elçilik rezidansına gittiğimde nazik ve misafirperver tavrıyla Holly Holzer Bass karşıladı. Soğuk havadan konuta girdiğimizde, içerisinin insanın içini ısıtan havası kendisinin sıcakkanlı ve doğal kişiliğini yansıtıyor gibiydi. Yoğun gündemine rağmen bize ayırma nezaketini gösterdiği zamanda Holly Holzer Bass ile fotoğraf sanatına olan tutkusundan, insan sevgisine, Türkiye’de neleri sevdiğinden, kültürlerimizin benzer yönlerine kadar birçok konuyu konuştuk. Simiti çok sevdiğini bildiğim için giderken aldığım sıcak simitler ve çay eşliğinde tüm samimiyetiyle sorularımı yanıtladı. Bir ara tüm meşguliyetine rağmen yanımıza gelerek bizimle tanışma nezaketini gösteren ve sohbetimize katılan Büyükelçi John Bass’a da soru yöneltme fırsatını buldum. Ülkemize yeni yıl mesajını iletmek üzere konuttaki diğer bir odada yapılan çekiminden gelen John Bass ile Holly Holzer Bass son derece konuksever ve canayakın kişiler…
Türkiye’ye ne zaman geldiniz? Alışma döneminiz nasıl geçti?
Türkiye’ye iki yılı aşkın bir süre önce geldik. Türkiye’de olduğum, burada yaşama fırsatı bulduğum için çok mutlu ve heyecanlıydım. Çok kolay bir geçiş dönemi oldu. Harika arkadaşlar edindim, insanlar çok nazikti ve Türkiye’yi, Türkçe’yi yeni yeni öğrenme dönemimde çok sabırlıydılar. Bu dönem, muhteşem bir tecrübe oldu.
Türk kültürünü tanıdıkça en sevdiğiniz yanlar neler oldu?
Bu ülkede olmakla ve Türk kültürüyle ilgili sevdiğim o kadar çok şey var ki… Liste inanılmaz uzun ve bu konuda pek çok şey söyliyebilirim. Benim için muhteşem tarihinizi ve kültürünüzü tanımak özellikle ülkede doğudan batıya, kuzeyden güneye kendini gösteren çeşitliliğiniz çok güzeldi. Türk misafirperverliği, insanlarınızın en harika taraflarından biri. Çok sıcakkanlı, arkadaş canlısı bu insanlar, size samimiyetle kapılarını açıyor ve sizinle yiyeceklerini paylaşıyorlar. Bunları yaşamak bizim için çok özel zamanlar…
Ankara’da ve Türkiye’de ziyaret ettiğiniz yerler içinde en beğendikleriniz nereler oldu?
Biz tüm Türkiye’yi bir uçtan bir uca gezip görme şansına sahip olduk. Mardin’den Ayder Yaylası’na, Diyarbakır’dan İzmir ve Antalya’nın muhteşem sahillerine kadar… Ayrıca, İstanbul’un her zaman dünyadaki en favori şehrim olduğunu söylerim. Orada vakit geçirmek benim için gerçek bir keyif… Türkiye’de en sevdiğim şeylerden biri; daha küçük şehirleri ve beklenmedik yerleri keşfetmek. Örneğin; Afyonkarahisar’da Selçuklu camiilerini gezdiğimiz harika bir gün geçirdik. Ana yolların dışındaki küçük yerleşimlerini ziyaret ettiğimizde çok güzel yerler görerek hoş sürprizlerle karşılaştık.
En sevdiğiniz Türk yemekleri hangileri?
Simiti çok sevdiğimi biliyorsun. Sık sık günlük taze sıcak simit alıp çay eşliğinde yemeyi çok seviyorum. Türkiye’de olmadığım zamanlarda bu keyfi çok özlüyorum. Ayrıca Türkiye’deki harika deniz mahsüllerini tatmak ve keşfetmek çok hoşuma gidiyor. İnanılmaz balık çeşitliliğinin olması çok keyifli. Simitten sonra en favori yiyeceğin Muhammara olduğunu söyleyebilirim.
Kendi kültürünüz ve buradaki kültür arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları nasıl özetlersiniz?
Bence Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri’nin ortak olan birçok özelliği var. Öncelikle, ortak inançlarımız ve demokrasiye bağlılığımız söylenebilir. 15 Temmuz olayları sadece Türkler’in kalbini kırmakla kalmadı, demokrasiye inanan ve destekleyen hepimizin kalbini kırdı. Bence her iki ülke de demokrasiye olan bağlılıklarında büyük benzerlik gösteriyor. Ayrıca, Amerikalılar ve Türkler, ülkelerinde çok zengin bir kültür çeşitliliğine sahip ve bu çeşitlilikle ülkelerimizin daha güçlü olması imkanına sahibiz. Farklılıklarımız ise, biraz daha belirsiz. Türkler, dünyadaki en misafirperver, nazik ve cömert milletlerden biri. Amerikalılar bu konuda biraz farklılık gösterebilir. Türkiye’ye ilk geldiğimizde gösterdikleri bu sıcaklık ve cömertlik bizi şaşırtmıştı ve buna alışmamız zaman almıştı. Gerçekten Türkiye’de bulunma şansına sahip olduğum için çok memnunum, burada olmak çok keyifli ve mutluluk verici.
Türkler’in en sevdiğiniz yönleri neler?
Her şeyleri… Sanırım öncelikle Türkler’in misafirperverliğini ve nezaketini sevdiğimi söylemeliyim. Dilinizi, müziğinizi ve edebiyatınızı çok seviyorum. Bazı Türk yazarların eserlerini okuyorum ama maalesef Türkçem çok iyi olmadığı için İngilizce çevirilerini okuyorum. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Saatleri Uygulama Enstitüsü”nü okudum. Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna”sını yeni bitirdim. Ayşe Kulin de eserlerini okuduğum yazarlardan biri. Türk insanının ve kültürünün dünyayla paylaşacak o kadar çok şeyi var ki… Burada bulunup tüm bunların keyfini çıkardığım için çok mutluyum.
Bir fotoğraf sanatçısı olarak, Türkiye kültürüyle ve tabiatıyla size neler sunuyor?
Türkiye’de fotoğraf çekerken imkanların çeşitliliği muazzam. Her biri diğerlerinden farklı tasarlanmış, şekillendirilmiş, renklendirilmiş muhteşem kubbe içleri, çatılar, camii içlerinden oluşan fotoğraf serileri çalıştım. Ayrıca İstanbul’da bir Mevlevihane fotoğraflama şansına sahip oldum. Harika fotoğraflar ortaya çıktı. Türkiye’de yaşam ve bizi şaşırtan sürprizleri yansıtmak üzere, taksi duraklarının çağrı panolarını fotoğraflayarak oluşturduğum fotoğraf serileri de Ankara’nın ve bizi çevreleyen toplumların hikayesini anlatıyor. Fotoğraflarımla insanların her gün gördüğü ve güzelliklerini fark etmediği şeylerin görsel imajını yakalamaya çalışıyorum. Türkiye’nin bu anlamda sunduğu birçok fırsat ve fotoğrafı çekilebilecek çeşitli güzellikler var.
Katıldığınız sosyal yardım projelerinden bize bahseder misiniz?
En son yaptığım fotoğraf sergimle kadınların ve kız çocuklarının eğitimine destek vermek gibi güzel bir fırsatım oldu. Bunun yanı sıra Türkiye’deki mülteciler için çalışmalar yaptım. Özellikle “Art from exile” (Sürgünden sanat) adıyla yaptığım bir organizasyonla Suriyeli mülteci sanatçıların sanatlarını icra etmeleri ve sergilemeleri, Türk sanatçılarla paylaşımda bulunabilmeleri için bir fırsat sağladım. Bu tür faaliyetlerin Suriye’deki krizi geride bırakabilmemiz konusunda önemli rol oynadığını düşünüyorum. Sanat; iyileştiricidir, bize bir hikaye anlatır, umut verir ve sanatla çok yol alırız. Türkiye’de birçok organizasyonla bağlantım olduğu için kendimi şanslı hissediyorum. Özellikle, kadınların ve kız çocuklarının eğitimini desteklemek benim için gerçekten çok önemli. Bence onların bir şeyler öğrenmelerini, kız çocuklarının okula gitmelerini sağlarsak sadece onlara yardım etmekle kalmaz onların ailelerine, topluma, ülkeye, ekonomiye hatta dünyaya yardım etmiş oluruz.
Türkiye’den ayrıldığınızda en çok neleri özlüyorsunuz?
Buradaki arkadaşlarımı çok özlüyorum. Çünkü arkadaşlarım, Türkiye’deki ailem gibi oldu. Türkiye’den uzakta olduğumda onları çok özlüyorum. Buradan ayrıldığımda en çok özleyeceğim şey, arkadaşlarımla olan güzel anılarım olacak. Ayrıca, çiçek dükkanlarını ve tezgahlarını, simitçileri, çay içtiğim kafe ve bahçeleri ve Türkiye’nin muhteşem dağlarını çok özlerim. Çünkü, birçok yerde muhteşem manzaralar eşliğinde yaptığımız doğa yürüyüşlerini çok sevmiştik.
Sohbetimizin bu kısmında bize katılan Sayın Büyükelçi John Bass’e de soru yöneltebildiğim için çok mutlu oldum. Kendisi yoğun gündemine rağmen büyük bir özveriyle sorularımı yanıtlama inceliğini gösterdi.
Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkiyi nasıl özetlersiniz?
Ülkelerimiz arasındaki ilişki, şu an her zamankinden daha önemli. 2016, Türkiye de dahil tüm dünya için zor bir yıl oldu. Bu dönem, Amerika Birleşik Devletleri ile Türkiye’nin müttefik ve dost olduğunu, birbirlerine ihtiyaçları olduğunu göstermiştir. Birlikte teröre karşı mücadele etmeye devam etmeliyiz. Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye’nin başarılı olmasını ister. Türkiye’nin güçlü, demokratik ve barış içinde olması bizim de yararımızadır. Türkiye’deki dostlarımızla birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm vatandaşları için daha iyi bir gelecek yaratmak üzere çalışmaya devam edeceğiz.
Yeni yıl için dilekleriniz nelerdir?
Yeni bir yıla gireceğimiz şu günlerde biz burada bulunan Birleşik Devletler Misyonu olarak, Türk dostlarımızla olan ilişkilerimizi güçlendirmek ve yaygınlaştırmak istiyoruz. Bunun eğitim, sanat, kültürel alışveriş, ticari fikir ve görüş alışverişi ve ülkelerimizin ortak refah ve güvenliğini hedefleyen devamlı kişisel ilişkilerle sağlanacağına inanıyorum. Buradaki tüm Birleşik Devletler Misyonu’ndan Türk dostlarımıza barış ve mutluluk dolu yeni yıl dileklerimizi gönderiyorum.
Röportaj: Melike Gökçe