© Copyright 2018 Mag Medya
blank
Başa Dön

Namibya

Namibya

Namibya neresi diye sorsak rastgele yoldan geçenlere kaçı doğru yanıtı verir? Türkiye’mizde pek az bilinen bu güney Afrika ülkesine son yıllarda turistik gezilerde artış yaşanmakta. Bu ülkeye giden turistlerin bir bildiği olmalı değil mi? Yakın deseniz değil, ucuz deseniz hiç değil… O zaman neden gidiyor bu kadar insan Namibya’ya? Gelin sizlere gittiğim turdan sonra yazdığım yazımda bunu anlatmaya çalışayım.
Namibya ve çevresi ilk insanın yaşadığı ve Afrika’ya ve sonrası Dünyaya dağıldıkları topraklar. Namibya’daki Namib Çölü Dünyada Şili’deki Atakama çölünden sonra 55 milyon yıllık oluşumu ile Dünyanın 2. en eski çölü.  İlk insanların torunlarının torunları Bushmenler hala ülkenin güneyindeki Kalahari Çölünde yaşıyorlar.  Himba denilen yerli kabileler en eski gelenekleri ile Etosha Milli Parkı’nın kuzey batısında yüzyıllardır değişmeden köylerinde hayvancılık ile geçiniyorlar.
Nüfusun 2 milyon civarında olduğu bu ülkede kilometre kareye sadece 2 kişi düşüyor. Bu Moğolistan’dan sonra Dünya’daki en düşük yüzde. Peki, yüz ölçümü Türkiye’den daha geniş olan bu ülkede ( 825.000 km2) neden bu kadar az insan var derseniz, yanıtı kısaca zor yaşam şartları. Ülke topraklarının ancak yüzde biri tarıma elverişli. Yağış Namib Çölü’nünde olduğu kıyı ve güney bölgelerinde çok az. Kuzeye çıkınca Ekim ile Mart ayları arasında yağış biraz artıyorsa da ülke genelinde su kıtlığı var.  İşte bu hayat şartlarının zorluğu ve kıyısında Walvis Bay haricinde elverişli liman olmaması Avrupalıları bu kıyılardan uzun süre uzak tutmuş.
Namibya’nın ilk insanları Khoi Khoi’lardan sonra ülkeye Botswana’dan gelen  San İnsanları ( m.ö.500 – m.s.500) demir ve madenciliği getirmişler. 16. yüzyılda gelen Herero’lar özellikle hayvancılıkta üstünler. Daha güneyden Cape bölgesinden de Nama’lar ve melez ırk gelmiş ve Namibya’nın nüfusu artınca da savaşlar eksik olmamış. Bu savaşlardan en çok yerel halk etkilendi doğal olarak.  Avrupa’dan ilk gelenler 15. yüzyılda sadece bir haç dikerek kıyılarında Namibya’nın, yollarına devam etmişler( Cabo ve Diaz gibi Portekizliler…). Ancak 19. yüzyılın ikinci yarısında Namibya Almanya’nın bir sömürgesi olduktan sonra (Sud West Afrika) Avrupalılarla gerçek anlamda tanışmışlar. Gerçi koloni olmadan hemen önce İngilizler Walvis Bay Körfezinin limanını Cape kolonisine dahil etmiş ve köşeyi kapmış. 20. yüzyıl başında, Alman askerlerinin ülkedeki toprak reformuna karşı çıkan 80000 civarında Herero ve Nama’yı savaşlarda öldürdüğü tahmin ediliyor.
Birinci Dünya Harbi ve sonrası Güney Afrika devletinin hükümetlerince yönetilen ülkede özellikle toprak reformları ile beyazlara dağıtılan topraklardan ve ırkçı baskılardan çekmişler. Direnmek için kurdukları Swapo isimli örgüt ilk önce barışçıl denemelerde bulunduysa da daha sonra silahlı çatışmalara girmiş ve çatışma bu kez kuzeydeki ülke Angola’ya sıçramış. Kübalı askerlerin de geldikleri Angola’da ve Kuzey Namibya da savaş uzadıkça uzamış. En sonunda 1990 yılında SSCB’nin de dağılması ile aynı zamana denk gelen ve Güney Afrika’da ırkçı hükümetin de yerel seçimlerde siyahlara da izin vermesi ile sonuçlanan demokrasi ve özgürlük sürecinde Namibya’da bağımsızlığını aldı. Bu karışıklık yıllarında beyaz, melez ve siyah Namibyalılar ülkenin bağımsızlığı için beraber hareket ettikleri için bağımsızlık sonrası ırklar arasında bir sorun olmamış. Gerçi ülkede gelir dağılımı adaletsizliği çok üst seviyede ve beyazlar çok daha yüksek hayat standartlarında yaşıyorlar. Genelde fabrika, atölye, otel, restoran, acente gibi şirketler hep beyazların elinde. Tarım ve hayvancılıkta yerli halketkin.
Namibya yeraltı madenleri açısından da dünyanın sayılı ülkelerinden biri. Uranyum üretiminde 5. sıradaydı. Hala hatırı sayılır miktarda elmas ve altın çıkartılıyor. Dünyanın büyük maden şirketleri Namibya hükümetiyle beraber işletiyorlar madenleri.
Tarım sadece toprakların %1’inde yapılabiliyor. Tarım gelirleri GSH’nin %10’nu sağlarken nüfusun %70’i tarımdan geçimini elde ediyor. Hayvancılık yaygın ama otlatmak için çok geniş alanlara ihtiyaç duyuluyor. Kuraklığa göre sayısı değişen yaklaşık 2 milyon büyükbaş hayvanı bulunan Namibya, bu hayvanları kesim için Güney Afrika’ya gönderiliyor.
Ülkenin resmi dili İngilizce ama %80’i Afrikaans denen Güney Afrika dilini kullanıyor. Afrikaans Güney Afrika’ya gelen Avrupalı çiftçilerin zamanla geliştirdikleri bir tür karma dil. Flamancaya, Almancaya ve İngilizceye benziyor. Almanca hala Alman kökenli insanlar tarafından konuşuluyor. İngilizce de genç nesil tarafından öğreniliyor. Okula başlama yaşı 6 ve 7yıl ilköğretim ve sonrası 3 yıl lise olmak üzere 10 yıl zorunlu eğitim var ülkede.
Genelde Hıristiyanlar ama Afrika dinleri hayatın birçok yerinde insanları etkiliyor. Bir nevi füzyondan bahsedebiliriz Hıristiyanlık ile Afrika dinleri arasında.
Para birimi Namibya doları ama Güney Afrika parası Rand da geçiyor neredeyse her yerde.  Kredi kartınızın her yerde geçeceğini beklemeyin ve hava limanında seyahatinize yetecek parayı bozdurmanızı tavsiye ederim.
Genel olarak yağmur döneminde gitmediyseniz sıtma ve bazı bulaşıcı diğer hastalıklardan etkilenmemeniz beklenir. Zaten ülkeyi ziyaret etmenin en uygun olduğu aylarda turlar düzenlendiği için (Temmuz, Ağustos, Eylül)bu sorun olmaz. Ama gideceğiniz zaman, durumu acentenizden öğrenmenizi tavsiye ederim.
Türkiye’de yaz ayları orada kış ayları olacağı için çöl gibi yerlere özellikle sizleri sıcak tutacak şeyleri almanızı tavsiye ederim.
Cep telefonları 3G dahil çalışmakta. Sadece yollarda bazen çekmeyebilir.
Suya ve yiyecek içeceklere Namibya’da özen göstermenizde yarar var. Örneğin hep kapalı şişe suyu içerseniz iyi olur.
Namibya da gezmenizi önereceğimiz yerler arasında :
1-Etosha Milli Parkı
Bu park 1907 de ilk Almanlar tarafından kurulduğunda 100000km2 ile Dünyanın en büyük doğa parkı idi. Zaman içinde büyüklüğü dörtte bire düştüyse de hala hayvanları görebileceğiniz en önemli milli parklardan biri. Ortasındaki çok büyük basık alan yağmurlarla her yıl bir göle dönüşmekte. Kuraklık aylarındaysa tuzlu, tozlu bir alana. Buradaki tuzlu alan çevredeki yaşamı da etkilemekte. Kurak aylarda hayvanlar park içinde buldukları doğal su kaynaklarına gidip su içmekte ve bu onları görme şansını artırmakta. Doğa ve hayvan severlerin Etosha Milli Parkını görmeleri şart.
2-Opuwo ve Himba Köyleri
Opuwo’da çevre köylerde 16. yüzyıldan beri buralarda yaşayan yerel halk Himbaları ve onların kültürünü görebilirsiniz.
3-Twyfelfontein
Twyfelfontein’de Namibya’daki ilk insanların kayalara yaptıkları resimlerde o zaman nasıl avlandıklarını, doğada hangi hayvanların yaşadığını görebilirsiniz. Akşam yapacağınız jeep safarisinde doğal ortamda Afrika fillerini görebilirsiniz.
4-Swakopmund
Bir Alman kasabası olarak Atlas okyanusu yanında bir küçük liman olarak kurulmuş. Burada Alman mimarisinde yapılmış evleri görecek Atlas Okyanusu karşısında istiridye yiyebileceksiniz.
5-Walwis Bay
Ülkenin en önemli limanıdır. Burada jeeplerle gidebileceğiniz doğal gölde kuşları görebileceğiniz en güzel yerlerden biri. Yine tekne ile yapabileceğiniz körfez gezisi sırasında yunus balıklarından pelikanlara fok balıklarından martılara kadar birçok canlıyı çok yakından görebileceksiniz.
6-Namib
Naukluft bölgesinde ay vadisini ve Namibya’nın ve dünyanın en ilginç bitkilerinden biri olan Welwitschia Mirabilis’i göreceksiniz. Bu bitki çok az su ve havadaki nem ile bin yıldan daha uzun süre yaşayabiliyor.
7- Solitaire Sossusvlei
Namib Çölü Dünyanın en eski 2. çölü. Jeepler ile gidebileceğiniz bölgede jeepler’den inip kızıl kumlar üzerinde Dune denen tepeye çıkarken göreceğiniz manzara muhteşem.
8- Sesriem Kanyonu
Kanyon içinde yürürken jeolojik yapısını öğreneceksiniz.

9- Windhoek
Namibya’nın başkentinde bir şehir turu yapacaksınız. Başkent olması nedeniyle parlamentosunu, kilisesini, kalesi ve içindeki müzesini görebilirsiniz. Namibya’ya özgü hediyelik eşyaların en kalitelisini ülkemize dönmeden önce Windhoek’den alabilirsiniz.

Namibya’yı gördükten sonra beklentilerinizin üstünde bir ülkeyi gezmiş olmanın verdiği tatmin ile Türkiye’ye döneceğinizi şimdiden düşünüyorum.
Teoman Cimit

Yazar Hakkında /

Teoman Cimit (d. 1968, İstanbul) fotoğrafçı ve profesyonel gezi uzmanı. Boğaziçi Üniversitesi Turizm ve Otel Yönetimi – Seyahat Acentacılığı Bölümü mezunudur, 1989 İstanbul sınavlarıyla kabul edildiği 20. dönem Kültür ve Turizm Bakanlığı profesyonel Turist Rehberliği Kursunu bitirerek İngilizce ve Japonca dillerinde Turist Rehberi olmuştur. Kariyeri boyunca Henry Kissinger ve Ürdün Kralı II. Abdullah gibi birçok Dünya liderine ve diğer ünlü kişilere rehberlik yapmıştır. Almanca ve İtalyanca da bilen Teoman Cimit’in fotoğrafa ilgisi ise üniversite yıllarında başlamış, 40 Haramiler fotoğrafçılık grubuna katıldıktan sonra profesyonel düzeye ulaşmıştır. Yurtdışı gezi yazı ve fotoğrafları Rehber Dünyası, Mag Dergi gibi dergilerde yayınlamaktadır. Dikkate değer fotoğrafları Fotokritik, Memlekent, 1x, Fotoiz gibi saygın sitelere seçilmekte, olumlu eleştiriler almaktadır. Muammer Yanmaz ve Fikret Atalay ile birlikte iki uzmanlık alanı olan Turizm ve Fotoğrafçılığı bir araya getirdiği 40 Renk Fotoğraf Projesi‘ni yürütmektedir. Ayrıca şu sıralar Yüz Kumbarası Fotoğraf Projesi‘nde yer almaktadır.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.