Serkan Yıldız: Firmaların Koda Alınma Durumu
Mali Müşavir Serkan Yıldız, sahte belge kullanımı iddiasıyla (özel esaslara) koda alınan veya KDV indirimleri reddedilen şirketlerin hukuki durumu ve haklarını ele alıyor.
Giriş
Özellikle imalat ve inşaat faaliyetiyle uğraşan şirketler, her bir vergilendirme dönemi itibarı ile binlerce ilk madde ve malzeme faturası almakta ve bunları imalat/inşaat işlerinde maliyet olarak kullanmaktadır. Özellikle son dönemde gerçekleşen maliyet artışları da göz önüne alındığında, imalat/inşaat yapan firmalar en düşük maliyetli satıcıları bulmakta ve alımlarını en uygun fiyat sağlayan şirketler üzerinden gerçekleştirmektedir; ancak, mal alınan şirketlerin bir kısmı, Gelir İdaresi Başkanlığınca/Vergi Denetim Kurulunca “sahte belge” düzenleyicisi olarak değerlendirilebilmektedir. Bu şekilde işlem tesis edilen bazı durumlarda, sahte belge düzenlediği tespit edilen şirketlerin geriye dönük “tüm” faturaları toptancı bir anlayışla sahte kabul edilebilmekte ve bu işlem sonucu mal alımı yapan işletmeler;
a)Piyasada kod adı verilen “özel esaslara” alınarak KDV iadeleri zorlaştırılmakta/engellenmekte,
b)Bu şirketlerden yaptıkları alımlar üzerinden hesaplanan KDV’lerin indirim hesaplarından çıkarılması istenilmektedir.
Piyasadaki firmalar direkt sahte belge düzenlemek amacıyla kurulup faaliyetine başlamamaktadır. Öncelikle normal şekilde faaliyette bulunan şirketler, işleri bozulduğunda veya başka gerekçelerle maalesef sahte belge düzenleme ve satma yoluna tevessül etmekte; aynı zamanda bu işlerini kamufle etmek için normal rutin satışları da olmaktadır. Başka bir yol da, kötü niyetli kişiler, daha önce sektörde uzun süre faaliyet gösteren ancak, zor durumda olan şirketleri satın almakta, şirketin bu geçmiş itibarını kullanarak sahte belge düzenleme fiillerini bir süreliğine kamufle etmektedirler. Böylece, maalesef sahte belge düzenleyen firmaların, gerçekte de mal satışları bulunmakta ve bu malları satın alanların mevcut durumu bilmeleri mümkün olmamaktadır.
Mevzuat
KDV Genel Uygulama Tebliğinin “VI/B-2.1.1.” bölümünde, işleme doğrudan taraf olanların müteselsil sorumluluğu hakkında aşağıdaki düzenleme yapılmıştır:
“Mal veya hizmet alım-satımında satıcının KDV’yi Hazine’ye intikal ettirmediğinin tespit edilmesi halinde, bu satıcı tarafından doğrudan mal teslim edilen veya hizmet ifa edilen mükellefler, işlem bedeli üzerinden hesaplanan vergi ile sınırlı olmak üzere, Hazine’ye intikal etmeyen vergiden Tebliğin (IV/E-3.2) bölümünde belirtilen usul ve esaslara göre satıcı ile birlikte müteselsilen sorumlu olurlar; ancak alıcılar, KDV dahil toplam işlem bedelini;
• 5411 sayılı Bankalar Kanunu hükümlerine göre faaliyette bulunan bankalar vasıtasıyla ödemeleri ve bankaya yapılacak ödeme sırasında düzenlenecek belgede satıcının (veya adına hareket edenlerin) adı-soyadı (tüzel kişilerde unvanı) ile bankadaki hesap numarasını ve vergi kimlik numarasını doğru olarak yazdırmaları,
• Ödemenin çekle yapılmış olması hâlinde çekin Türk Ticaret Kanunu’nun 785. maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında düzenlenmiş olması,
• … hâlinde müteselsil sorumluluk uygulaması ile muhatap tutulmazlar. Bu çerçevede herhangi bir hesaba bağlı olmaksızın, örneğin; kasadan ödeme yapılması şeklinde gönderilen havaleler sorumluluğu kaldırmaz; ancak, alıcı ile satıcı arasında muvazaaya dayanan bir işlem yapıldığının veya menfaat sağlayan doğrudan bir ilişkinin veya hısımlık, sermayesine katılma, organizasyon veya yönetimi içinde yer alma şeklinde dolaylı bir ilişkinin bulunduğunun vergi incelemesine yetkili olanlarca düzenlenmiş raporlarla tespit edilmesi hâlinde ödeme yukarıdaki şekilde tevsik edilmiş olsa bile müteselsil sorumluluk kalkmaz.”
KDV Genel Uygulama Tebliği’nde, geçmiş yıllarda vergi idaresi ile mükellefler arasında sahte belge kullanma hakkında yazılan raporlar nedeniyle yaşanılan ve yargıya intikal eden uyuşmazlıkları çözmek adına, bir raporda sahte belge kullanımından söz edilebilmesi için gerekli şartlar çok detaylı olarak açıklanmıştır. KDV Genel Uygulama Tebliği’nin “III-E/3.1” bölümünde bir belgenin sahte olup olmadığının, belgeden hareketle yapılacak tespitlere bağlı bulunduğu açıklanmıştır. Tebliğe göre:
• İnceleme dönemi veya incelemeye konu dönemlere ilişkin yoklamalar yapılmak suretiyle mükellefin gerçek bir faaliyetinin bulunup bulunmadığı (ilgili dönem mahalle muhtarı, site yöneticisi ve/veya çevredekilerin mükellefin eylem tarihindeki durumuna ilişkin ifadeleri vb.),
• Belgeye konu mal hareketinin gerçekte olup olmadığının fiili veya kaydi envanter ya da randıman incelemesi, karşıt inceleme ve tespit, nakliye, ödeme/tahsilat vb. kanıtlarla tespiti,
• Ticari ilişkisinin olup olmadığı hususu ve ticari ilişkide bulunduğu firmalar,
• Ortaklık yapısı ve ortaklara ilişkin analizler,
• Muhasebecisine yönelik tespitler,
• Maliye Bakanlığı bünyesinde yer alan, hakkında inceleme yapılanlara ve ticari ilişkide bulundukları mükelleflere ilişkin bilgiler,
• Sahte belge ticareti varsa komisyon geliri elde edilip edilmediği,
• Mükellefiyetle ilgili ödevlerin yerine getirilip getirilmediği gibi hususlar rapora bağlanmaksızın ya da tespit edilmeksizin bir belgenin sahte olduğu gerekçesiyle mükellef hakkında özel esaslar uygulanmaz.
Değerlendirme
Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemlerin gerçek mahiyetinin esas olduğu hükme bağlandıktan sonra, aynı kanunun 134. maddesinde vergi incelemesinden maksadın ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu hükme bağlanmıştır. Bu hükümlere göre bir mükellef hakkında somut tespitlere dayanılmadan işlem yapılması mümkün değildir. Anayasa’nın;
• “Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti”ni düzenleyen 48/2 maddesinde; devletin, özel teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alacağı,
• “Çalışma Hakkı ve Ödevi” başlıklı 49/2 maddesinde; devletin, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alacağı,
• “Vergi Ödevi” başlığını taşıyan 73. maddesinin 3. fıkrasında; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı hükümlerine yer verilmiştir.
Özellikle son dönemde, demir çelik sektörüyle ilgili sahte belge yönünden işlem yapılan birçok şirket olduğu görülmektedir. Bu şirketlerden daha önceki süreçlerde gerçekten mal almış olan özellikle inşaat şirketlerinin, somut verilere dayanmadan “koda alınmaları” veya “indirim KDV’lerinin reddi” şeklinde işlem tesis edilmesi durumunda;
• KDV Genel Uygulama Tebliği’ndeki açıklamalara göre vergi dairelerine itiraz etme veya
• Vergi Mahkemelerinde dava açma haklarının olduğu unutulmamalıdır.
İdari yargı tarafından da somut verilere dayanmadan gerçekleştirilen “kod işlemi” ile “indirim KDV’lerin reddine” yönelik idari işlemler iptal edilmektedir. Buna göre şirketlerin, haklarında düzenlenebilecek raporları detaylı şekilde incelemeleri ve yasal haklarını herhangi bir kayba neden olmayacak şekilde kullanmaları büyük önem arz etmektedir.