Psikolog Ceren Pakman Işık Saçan Her Şey Ardında Gölge Bırakır
Sosyal medya hesaplarını kontrol etmenin artık güne başlarken hayatların bir vazgeçilmezi olduğunu dile getiren Psikolog Ceren Pakman, bu mecraların aydınlık ve karanlık yüzüne değiniyor.
Gazete, radyo, televizyon, bilgisayar, internet derken artık sosyal medya hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Sabah uyanır uyanmaz telefonu elimize alıp Instagram’da gezinip kim ne paylaşmış diye bakmak, Twitter’ı açıp gündemi takip etmek ya da TikTok’ta videolar izlemek artık günümüzün büyük bölümünü kaplar hale geldi; ancak, sosyal medyanın sadece aydınlık ve parlak bir yüzü olmadığını unutmamak gerek. Gelin, madalyonun diğer yüzüne birlikte bakalım…
Madalyonun Parlak Yüzü: Merak ve Eğlence
Sosyal medyanın en cazip yönlerinden biri, sevdiklerimizle kolaylıkla iletişim kurabilmek. Birkaç dokunuşla dünyanın diğer ucundaki arkadaşlarımızla konuşabiliyor, her türlü gelişmeyi anında paylaşabiliyoruz.
Bir de işin eğlence boyutu var tabii! Yaratıcı içerikler, komik videolar, challenge’lar… Sosyal medya platformları uçsuz bucaksız bir evren sunuyor bize. Üstelik bu evrende karşımıza çıkabilecek içeriklerin ve yaratıcılığın sınırı yok. Dolayısıyla sürekli merak ediyoruz, biz yokken neler olmuş, kim nereye gitmiş, ne yemiş, ne içmiş? Belki şu an bu yazıyı okurken bile aklımız biraz önce gözümüze takılan bir paylaşımdadır, kim bilir. Takip ettiğimiz ünlülerin hayatları, pahalı kıyafetleri, lüks alışkanlıkları hatta çoğu zaman kendi tanıdıklarımızın paylaşımları, mutlu anıları, özenle seçilmiş anları. Akışı kaçırdıkça eksik hissediyoruz. Peki, bu hayatların gözümüzü kamaştıran ışıltısı ne kadar gerçek?
Madalyonun Karanlık Yüzü: Filtreli Hayatlar
Işık saçan her şey, ardında gölge bırakır. Bunca ışıltı bizi gerçeklikten koparıyor olabilir mi sizce? Uyanır uyanmaz paylaşılan kahve fotoğrafları, her daim yapılı saçlar, makyajlı “günaydın” pozları, hep mutlu, huzurlu, kusursuz hayatlardan filtreli enstantaneler… Her daim yarış halinde, hep bir kıyas içinde buluyoruz kendimizi. Size de hayatınız çok sıradanmış gibi gelmiyor mu bu paylaşımları görünce? Kaçı doğru, kaçı gerçek olabilir ki? Asıl önemli olan, bu ışıltının ardındaki gerçeklik değil mi? “Ben neden buralara gidemiyorum?”, “Benim fotoğraflarım neden bu kadar beğeni almıyor?”, “Ben neden böyle mükemmel değilim?” diye düşünmeye başladığınızda durun ve sosyal medyada herkesin bir vitrin oluşturduğunu unutmayın. Evet, sosyal medya çoğu zaman günlük telaşların, koşuşturmaların arasında bir kaçış aralığı bırakıyor bizlere; ancak, kameranın arkasındaki gerçek yaşamları da göz ardı etmemek gerek.
Hadi ufacık bir örnek üzerinden gidelim. Mükemmel açıyı buldunuz, doğru filtreyi seçtiniz ve çarpıcı bir cümleyle, yaptığınız yemeğin fotoğrafını paylaştınız. Telefonu elinizden bıraktınız ve mutfaktaki dağınıklıkla baş başa kaldınız. Merak etmeyin, siz ortalığı toparlarken paylaşımınız beğeni yağmuruna tutulmaya başladı bile.
Gerçek Hayat Filtresizdir
Filtreler dozunda kullanıldığında anılarımıza renk katarak daha da parlatabilir. Sosyal medya da öyle. Eğlenmek, öğrenmek ve sevdiklerimizle bağlantıda kalabilmek için muhteşem bir araç olabilir. Dijital dünyanın bizi esir almasına izin vermeden dengeli ve sağlıklı bir şekilde kullanmayı öğrenmeliyiz. Sosyal medyayı eğlence aracı olarak kullanırken, gerçekliğimizden uzaklaşmamalıyız. Unutmayalım ki en gerçek ve değerli anlar filtresiz yaşananlardır…