Prof. Dr. Levent Sütçigil Şiddet ve Travma
Prof. Dr. Levent Sütçigil, şiddet ve travma değerlendirmesi yaparak mağdurların topluma kazandırılmaları konusuna değiniyor.
Şiddet ve travmalar konusundaki araştırmalarınıza odaklandığınızda, bireylerdeki bu tür deneyimlerin uzun vadeli psikolojik etkileri konusunda neler söyleyebilirsiniz?
İnsanlık tarihi seller, yangınlar, depremler gibi doğa olayları yanı sıra savaşlar, göçler gibi insan eliyle yaratılan birçok zorlayıcı ve travmatik olayla doludur. Halen büyük ve kalabalık şehirlerin yüksek uyaranlı, zorlayıcı ortamlarında birçok travmatik olay ile karşılaşmaya devam etmekteyiz. Her zorlayıcı olay, travma olarak kabul edilmemektedir. Zorlayıcı olaylar insanın gelişimine katkıda da bulunabilir. Travmatik olaylar ise genellikle ani gelişen, kişinin dayanma mekanizmalarını aşan şiddet, saldırı, deprem, trafik kazası gibi, dehşete benzer duyguları yaşadığı olayları anlatmaktadır. Bu tip travmatik olaylar ruhsal savunma mekanizmalarımızı bozarak çeşitli psikolojik sorunlara yol açabilir. Bu etkiler, bireyin yaşadığı travmanın niteliği, süresi ve yoğunluğuna bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Şiddet ve travmaların, insanlar üzerinde oluşturduğu etkilerin araştırılması uzun yıllara dayanır. Araştırmalar; bu tip olayların insan zihninde uzun süreli ya da kalıcı izler bırakarak zihinsel sağlığını bozabildiği ve çeşitli psikiyatrik bozukluklara neden olduğunu, ayrıca ilişkilerini, işlevselliğini ve genel yaşam kalitesini bozduğunu göstermektedir. Şiddet ve travmatik olaylar sonrasında ortaya çıkan psikiyatrik bozukluklar; travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), depresyon, anksiyete, obsesif kompulsif bozukluk gibi çeşitli psikiyatrik bozukluklardır.
Travmatik olaylara maruz kalan bireylerde, travma sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik durumların nasıl geliştiğini anlamak için hangi faktörler üzerine odaklanıyorsunuz?
Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB); travma yaratan olaylardan sonra ortaya çıkan, kişide, yaşadığı bu olayı gün içinde korkulu şekilde tekrar tekrar hatırlamalar (flashback), aşırı uyarılma, travmayı hatırlatan uyaranlardan kaçınma davranışı ile seyreden, kişinin işlevselliğini ileri derecede bozan, ortaya çıktığında kronikleşme eğilimi gösteren bir bozukluktur. Bu belirtiler, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkileyebilir ve işlevselliğini azaltabilir. TSSB çoğunlukla tek başına görülmez. Bu bozukluğa sıklıkla diğer anksiyete bozuklukları, depresyon, alkol ve madde kullanımları da eşlik edebilir. Bu bozuklukların nasıl geliştiğini anlamak için, olayın ortaya çıkma sürecindeki bazı değişkenlere odaklanıyoruz. Bu değişkenler travmanın türü, şiddeti ve süresi yanı sıra travmaya uğrayan kişinin kişisel özellikleri, sosyal destek sistemleri; travma sırası ve sonrasındaki sürede başa çıkma mekanizmalarını içermektedir. İnsanların yarısı, hayatları boyunca en az bir tane şiddetli bir travmatik olayla karşılaşmaktadır. Dolayısıyla travma sonrası ortaya çıkan bozukluklar sık rastlanan bozukluklardır. Bunun ortaya çıkmasındaki en önemli faktör, travmanın türüdür. Özellikle savaş ve cinsel içerikli saldırılar olmak üzere doğal afetler, kişideki TSSB riskini artırabilir. Ayrıca, travmanın süresi de önemlidir. Uzun süreli veya tekrarlayan travmalar genellikle daha yüksek bir TSSB riskiyle ilişkilendirilir. Örneğin; ev içi şiddet gibi durumlar özellikle çocukların ruhsal gelişimini bozarak ağır sonuçlara neden olabilmektedir. Ev içi şiddete sadece tanık olmak bile çocukların yetişkinlik dönemlerindeki ilişkilerini, öz saygılarını ve genel psikolojik sağlıklarını etkileyebilir.
Kişisel özellikler de travma sonrası ortaya çıkan bozuklukların sıklık ve şiddetini etkileyebilir. Geçmiş yaşantısında şiddetin olduğu bir evde büyüme, kişisel bazı özellikler; travma sonrası ortaya çıkan ruhsal durumla başa çıkma yeteneğini etkileyebilir. Travmatik olay sırasındaki sosyal destek ve yardım da yine olayın olumsuz etkisini azaltabilir. Sonuç olarak, travmatik olaylara maruz kalan bireylerde ortaya çıkan bozuklukların gelişimini anlamak için travmanın niteliği, bireyin kişisel özellikleri, sosyal destek sistemleri ve başa çıkma mekanizmaları gibi faktörlere dikkat etmek önemlidir. Bu faktörlerin tümü, travma sonrası iyileşme sürecinde ve tedavi yaklaşımlarının belirlenmesinde göz önünde bulundurulmalıdır.
Şiddet ve travmaların kültürel bağlamda nasıl değerlendirildiği konusunda görüşlerinizi paylaşabilir misiniz?
Travmaların kültürel bağlamda nasıl değerlendirildiği konusu, çok katmanlı bir konu. Bu toplumun şiddeti nasıl tanımladığı, travmayı ele alışı kültürel normlardan etkilenebilir; ancak, travmatik olayların insanlarda ortaya çıkardığı bozukluk, kültürel bağlamdan bağımsızdır. Bir trafik kazası ya da cinsel içerikli saldırı, farklı kültürlerde de olsa aynı şekilde psikolojiyi bozucu etkiyi ortaya çıkartacaktır. Bu konuda psikoloji ve biyolojik değişim, kültürden etkilenmez. Kültürün etkisi; burada, olay sonrası desteğin ortaya çıkıp çıkmamasında ya da travmatik olayın gizlenmesi ya da konuşulabilir olmasında yer alabilir. Birçok toplumda özellikle ev içi ya da cinsel içerikli saldırı ayıplanacağı, konuşursa etiketleneceği ya da yardım aradığında şiddetin dozunun daha fazla artacağı korkusu ile gizlenebilmektedir. Ayrıca bu tip bir toplumdaki mağdur, yardımı nasıl isteyeceğini bilmiyor olabilir. Oysa travmanın psikolojik tedavilerinde biliyoruz ki travmatik olayların etkisi, o olay hakkında konuşularak azalmaktadır. Hatta birçok psikolojik tedavi doğrudan travma anısını anlattırarak iyileşme sağlamaktadır. Kültürel etki açısından baktığımızda, şiddet içeren görüntülerin olduğu haberlerin ya da dizilerin televizyonlarda gösterilmesi, şiddetin toplumda normalleşmesine ya da sıklığının artmasına neden olabilir. Yine erkek egemen kültürel normlar ev içi şiddeti artırabilir, normalleşmesine neden olarak mağdurun, etrafından yardım almasını zorlaştırabilir.
Toplumda şiddetle mücadelede ve travmatik deneyimlerle baş etmede eğitim ve farkındalık kampanyalarının rolü nedir?
Eğitim ve farkındalık kampanyaları, şiddetle mücadele ve travma iyileşmesinde kritik bir rol oynar. Bu kampanyalar, şiddetin altında yatan sebepleri ve önleme yollarını anlamada, toplumsal duyarlılığı artırmada ve travmatik olaylarla başa çıkmada önemlidir. Bu faaliyetler, şiddetin sosyal, kültürel ve psikolojik kökenlerini vurgulayarak toplumu bilgilendirir ve daha hassas hale getirir. Ayrıca, şiddetin yaygınlığını ve zararlarını ortaya koyarak, toplumsal farkındalığı güçlendirir ve önleyici adımların atılmasını sağlar. Eğitim ve farkındalık, şiddet mağdurlarına ve topluma, travma sonrası süreçlerde daha etkin mücadele etme bilgisi sunar ve psikososyal destek erişimini genişletir. Ayrıca, toplumu şiddete karşı aktif bir tutum sergilemeye ve birlikte hareket etmeye teşvik eder. Sonuç olarak; bu kampanyalar toplumun, şiddetin kökenlerini anlamasını, önleyici önlemler almasını ve mağdurlara destek olmasını sağlar. Toplumsal değişim yönünde önemli bir adım olan, şiddete karşı aktif bir duruş sergilemeyi teşvik eder.
Şiddet mağdurlarının topluma yeniden entegrasyonu ve normal yaşamlarına dönüşleri için hangi destek sistemlerinin etkili olduğunu düşünüyorsunuz?
Şiddet mağdurlarının toplumsal hayata yeniden kazandırılması ve eski yaşantılarına dönmeleri için etkili bulunan destek sistemleri, geniş bir yelpazede hizmet sunar. Bu hizmetler arasında psikolojik yardım, mesleki yeniden eğitim, yasal danışmanlık, eğitim fırsatları ve iş bulma programları yer alır. Bu desteklerin amacı; mağdurların iyileşme yolculuklarında yanlarında olmak ve sosyal hayata adaptasyonlarını kolaylaştırmaktır.
Öncelikle, psikolojik destek servisleri, mağdurların ruhsal ve duygusal ihtiyaçlarını gidermede hayati önem taşır. Terapi seansları, danışmanlık hizmetleri ve destek grupları sayesinde bireyler yaşadıkları travmaları işleyebilir ve duygusal olarak iyileşebilirler. Bu tür destekler, mağdurlara kendi duygularını güvenli bir çevrede paylaşma imkânı verir ve travma sonrası stresle mücadelelerine yardımcı olur. Mesleki yeniden eğitim servisleri, bireylerin iş dünyasına entegrasyonunu destekleyerek önemli bir işlev görür. Bu hizmetler, iş becerilerinin geliştirilmesine ve iş bulma şansının artırılmasına yardımcı olur. Mesleki eğitim kursları ve iş yerinde destek gibi programlar, bireylerin öz güvenlerini yeniden kazanmalarına ve ekonomik bağımsızlıklarını sağlamalarına olanak tanır. Yasal destek, mağdurların topluma entegrasyonu sürecinde kritik bir rol oynar. Avukatlar ve hukuk danışmanları, mağdurlara yasal hakları hakkında bilgi verir, koruyucu tedbirlerin alınmasında yardımcı olur ve mahkeme süreçlerinde destekler. Bu destek, mağdurların güvende hissetmelerini sağlar ve adalete katkıda bulunur. Eğitim ve iş bulma programları, mağdurların sosyal entegrasyonuna katkıda bulunur. Bu programlar, eğitim ve mesleki beceriler edinme fırsatı sunarak, bireylerin iş bulmalarına yardımcı olur. Bu fırsatlar, ekonomik bağımsızlık kazanmalarını ve toplum içinde aktif roller üstlenmelerini teşvik eder. Sonuç olarak, şiddet mağdurlarının topluma yeniden entegrasyonu ve normal yaşantılarına dönüşleri için sunulan destek sistemleri; onların iyileşme süreçlerinde ve sosyal hayata adaptasyonlarında büyük bir öneme sahiptir. Psikolojik yardım, mesleki yeniden eğitim, yasal danışmanlık ve iş bulma programları gibi çeşitli hizmetler, mağdurların hayatlarını yeniden kurmalarına ve güçlenmelerine yardımcı olur. Bu desteklerin sağlanması, mağdurların topluma başarılı bir şekilde entegre olmalarını ve sağlıklı bir yaşam sürdürmelerini mümkün kılar.