Örnek Çiftler-Müjgan Culfa&Erdal Barlak
12 yaşında kendi stüdyolarında fotoğraf çekmeye başlayan ve zamanla fotoğrafı hayatının merkezine oturtan Müjgan Culfa ile aşka dair konuştuk…
Aşk size neleri çağrıştırıyor?
Aşk kesinlikle bana baharı çağrıştırıyor, aşkı yenilenme olarak görüyorum, baharda dalların çiçeklenmesi gibi insanın da güzelleştiğini düşünürüm. Dünyanın, hayatın, baktığın, gördüğün her şeyin güzelleştiğini, doğayı çok sevdiğim için manzaranın daha anlamlı olduğunu, Ay’ın daha romantik göründüğünü düşünüyorum. Her şey aşkla daha güzel… İnsan kaç yaşında olursa olsun aşık olduğu zaman içindeki çocuk açığa çıkıyor bence, en azından ben öyle hissediyorum.
Sizce aşkın rengi/sembolü var mı?
Aşkın rengi bence günbatımı rengi. İçinde kırmızıyı, maviyi, sarıyı en önemlisi karışımını da görebiliyoruz. Sembol hiç düşünmedim bir maddeyle özleştiremiyorum.
Unutamadığınız bir Sevgililer Günü anınız var mı?
Evet unutamadığım bir Sevgililer Günü anım var, biraz komik hatta; Eşim Erdal (o dönmede flört ediyorduk) Düsseldorf’ta yaşıyordu, çok sık görüşemiyorduk. Ben üniversitede öğrenciydim, ve Sevgililer Günü öğlen saatlerinde Erdal’la telefonda konuştuk, “keşke beraber olsaydık” cümleleriyle biraz hüzünlü bir şekilde telefonu kapattık. Aklıma ilk gelen şeyi yaptım; Sultanahmet’te ucuz bilet satan ve her zaman bana bilet bulan bir firma vardı oraya gittim, her zamanki gibi bana o gün için bilet buldular. Babamdan dolayı yeşil pasaportum olduğu için çok şanslıydım, eve gittim küçük bir bavul hazırlayıp soluğu havaalanında aldım. Erdal’a uçağa binerken haber verdim, belki arkadaşlarıyla program yapar yakalayamam diye. Duyunca çok sevindi… Beni alana karşılamaya geldiği zaman bir panik havasındaydı, ne olduğunu anlayamadım ve o kadar heyecanlıydı ki arabayı park ettiği yeri unutmuştu… Uzun bir süre arabayı aradık. O Sevgililer Günü’nü hiç unutmuyorum… Meğer o kadar heyecan yapmasının nedeni evde güzel bir masa hazırlamış, evin her yerini mumlarla kaplamış ve havaalanına gelirken mumların hepsini yanar şekilde bırakmış!!! Ev görüş alanımıza girdiği zaman rahatlamıştı ve ben ne olup bittiği konusunda hiç anlam verememiştim. Eve girdiğimiz an her yerde mumlar yanıyordu, güzel bir masa hazırlamıştı ve en güzeli de kendisi benim için yemek yapmıştı…
Bu sene Sevgililer Günü için planlarınız neler?
Henüz bir plan yapmadık veya eşim yaptıysa bile benim haberim yok…
Hayalinizdeki Sevgililer Günü nasıl olmalı ve o özel günde alınabilecek en güzel hediye ne olmalı?
Bu güne kadar bu konu hakkında hiç düşünmediğimi fark ettim. En güzel hediye diye bir şey yok bence, geçmişimize güzel bir anı kaydedebilmemiz en güzel hediye olabilir. Bu da nasıl olur derseniz: Mesela Sevgililer Günü’nde tropik güzel bir adada baş başa kışın yaz tatili yapmak veya karlarla kaplı bir dağ evinde geçirmek güzel olurdu.
Sizce Türkiye’den veya dünyadan örnek gösterilebilecek çift/çiftler kimler?
Yaptığım iş nedeniyle bu konuda bakış açım biraz farklı. Düğün hikaye fotoğrafları çektiğim için dokuz yılda çok sayıda çiftin düğününü fotoğraflarken çiftlerle birçok şey paylaşıyorum. En belirgin hissettiğim herkesin aşkı yaşama biçimi farklı. Bu güne kadar şu çiftte bu çifte ne kadar benziyor diyebileceğim bir durum olmadı. Unutamadığım, günlerce etkisinde kaldığım çiftler de oldu veya ne kadar ilginç birbirlerini seviyor bu çift dediğim durumlar da oldu. O yüzden örnek çift diye dışarıdan düşündüğümüz veya bu örneği basında çok görüyoruz: çok seviyorum onsuz yasamıyormuşum, onsuz nefes alamam vs. diye röportajlar okuruz beş yılı bırakın bir kaç yılı görmeden ayrılıyorlar. O nedenle örnek çift tanımı bana pek bir şey ifade etmiyor yani kalıcılığını kimse garanti edemiyor. Yaşanılan sürede değerlendirmemiz gerekirse; Bence Jennifer Lopez’le Marc Anthony iyiydi çünkü Jennifer evli olmadığı dönemlerde sürekli basın karşındaydı ve evli kaldığı yedi yıl boyunca medyadan uzak kaldı. Jennifer’ın aile hayatında tatmin olduğunu ve mutlu olduğunu düşünüyorum. Brad Pitt ile Angelina Jolie’nin ilişkisi de bence orijinal bir ilişki, dinamitlerinin sadece aşk olduğunu düşünmüyorum.