Kayaalp Hukuk Bürosu Dijitalleşme ve İş Hukuku
Kayaalp Hukuk Bürosu kurucusu Av. Ali Kayaalp, iş hukuku hakkında kamuoyunca doğru olarak bilinen yanlışları, önemli konuları ve iş yaşamında dijitalleşmeyi ele alıyor.
Öncelikle eğitim ve faaliyet alanlarınıza da değinerek misyon ve vizyonunuzdan bahseder misiniz?
Ortaöğretimimi TED Ankara Kolejinde tamamladıktan sonra Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandım. 2014 yılında lisans eğitimimi tamamladıktan sonra 2015 yılında vakit kaybetmeden aynı üniversitede yüksek lisansa başladım. Yüksek lisansımı bitirmemin akabinde birkaç sene ara verdim ve şu anda yine Başkent Üniversitesinde özel hukuk alanında doktora yapmaktayım. Bu eğitimlerimin yanı sıra enerji hukuku, sanat hukuku, sözleşmeler hukuku gibi spesifik alanlarda da birçok sertifikaya hak kazandım. Yine tabii ki, iş hukuku başlıca uzmanlık alanlarım arasında. Aynı şekilde gayrimenkul hukuku, kira hukuku ve ticaret hukuku da ağırlıklı çalışma alanlarımdan.
İş hukuku konusunda kamuoyunca yaygın bilinen bir yanlıştan bahseder misiniz?
İş hukuku konusunda kamuoyunda yanlış bilinen en büyük husus, çalışanların sürekli mağdur edildiğidir. Ben buna kesinlikle katılmıyorum. Hukukumuzda “işçi lehine yorum” ilkesi benimsenmiş olup işverenler ağır ispat külfetleri altındadırlar. Ülkemizde kurumsallaşmış şirket yapısının çok fazla oturmamasından dolayı da işverenler yetkin personellerle çalışma imkânı bulamadıkları için kanun tarafından kendilerine yüklenen yükümlülükleri tam anlamıyla yerine getirememekteler. Bu sebeple de yargı kararları incelendiğinde işçilerin işverenlere nazaran çok daha kolay şekilde iddialarını ispat edebildiklerini görmekteyiz.
İş hukuku alanında halk arasında yaygın olarak bilinmeyen ancak önemli olan bir konu hakkında bilgi verebilir misiniz?
Şunu belirtebilirim: İşçilerden çoğunlukla, işten ayrılacakları zaman tazminatları ödeneceği vaadiyle istifa dilekçesi alınmakta. İşçi de bu dilekçeyi imzalayıp işverene teslim ederek, haklarını alacağı günü beklemekte. Maalesef haklı nedeni olmadan işten ayrılan ve bu haklı nedenini yasal süresi içerisinde işverene bildirmeyen işçinin yalnız istifa dilekçesine dayanarak kıdem tazminatı alması neredeyse imkânsız olmaktadır. Hatta böyle durumlarda işverenler işçiden ihbar tazminatı dâhi almaya hak kazanabilmektedirler. Bu sebeple işçiler işten ayrılacakları zaman mutlaka kanunda yazılı haklı sebeplerden birine fesih sebebini dayandırmalıdırlar. Aksi halde çok uzun yıllardır sahip oldukları kıdemi bir dilekçe ile kaybedebilmektedirler.
İş yaşamında dijitalleşme ile alakalı görüşleriniz nelerdir?
Kas ve makine gücünün yerini akıl ve düşünce gücünün, akıl ve düşünce gücünün yerini ise yapay zekâ ve robotların aldığı bu dönüşümde; görsel öge, ses, kuvvet, hareket ya da titreşim gibi duyusal uyaran kullanılarak yaratılan, fiziksel dünyanın daha ötesinde yeni teknolojiler de günbegün hayatımıza katılmaktadır. Her gün bir yenisi eklenen bu ürünlerle dijital dünya yeni bir boyut kazanmaktadır. Dijitalleşen iş yaşamıyla birlikte önümüze dijital bir iş piyasası çıkmaktadır. Bu sektör; hem internet bazlı çağrı yoluyla işin dış kaynaktan sağlandığı platformlar hem de işi belirli bir coğrafi alandaki bireylere özgüleyen yer bazlı uygulamalar üzerinden gelişmekte.
Dijital platformda çalışanlar genellikle işverenleriyle çok az bağlantıya sahip olan belirli görevler için istihdam edilmektedir. Çevrim içi (online) iş bölümünü belirlemek ve kontrol etmekle yetkili olanlar da dâhil olmak üzere işle, işin unsurlarıyla ve işverenle kurulan bağın anlık, değişken ve kırılgan olduğunu ifade etmek mümkündür.
Dijitalleşmenin iş yaşamındaki ve sosyal güvenlikteki yansımalarının güvencesizlik ve belirsizlik temelinde değil, güven ve şeffaflık temelinde şekillenmesi için atılması gereken kurumsal ve hukuki adımlar halen mevcuttur. Dijitalleşen sektörlerde çalışanların mevcut sosyal ve ekonomik haklarını koruyan, kazanımlarını daha ileriye taşıyan bir yaklaşıma ve düzenlemelere gereksinim vardır. Bu yaklaşımın; insan odağında ve sosyal güvenlik temelinde dijital iş yaşamına yön verebilmesi için katılımcılığı, hesap verebilirliği, ayrımcılık karşıtlığını, eşitliği ve insan hakları hukukuna bağlılığı önemseyen bir anlayışın dijitalleşme sürecine paralel olarak hukuk sistemlerine getirilmesi gerekmektedir.
İş hukuku alanında gelecekteki gelişmeler veya değişimler hakkında neleri öngörüyorsunuz?
İş hukuku alanında öncelikli olarak kanunun yeniden ele alınması gerektiği günlere yaklaştığımızı hissetmekteyim. Nasıl ki; Sanayi Devrimi’nden sonra iş gücü piyasası değiştiyse günümüzde de artık dijitalleşme ve uzaktan çalışma modelleri daha yaygın hale geldiğinden özellikle mesai, meslek hastalığı ve iş kazası gibi kavramların yeni gelişmeler nazara alınarak tekrar düzenlenmesi gerektiği görüşündeyim. Artık biz avukatlar dahi elektronik yolla duruşmalara katılma hakkına sahibiz. Dolayısıyla artık büyük kamu ve şirket binaları önümüzdeki birkaç yıl içerişinde boş kalmaya başlayacaklar. Buna uygun hukuki düzenlemelerin de vakit kaybetmeden geçirilmesi şart gözüküyor. Maliyetlerin de ciddi şekilde azalacağı nazara alınırsa; daha verimli ve faydalı bir sisteme geçileceğini de ifade etmek mümkündür.