On Parmağında On Marifet, Gökhan Keser
Model, oyuncu, şarkıcı, yakışıklı, sempatik, başarılı ve o bir survivor! Gökhan Keser ile bu ay keyifli bir söyleşi yaptık. İşte bize kalanlar…
Modellik, oyunculuk, şarkıcılık… Seni her an, her yerde görmek mümkün. Nasıl başladı bu macera? Önce modellikle başlayalım…
14 yaşında hobi olarak başladı modellik geçmişim. Aklımda olan bir şey değildi. Sahneyi her zaman çok sevdiğim için ve fiziğim de el verdiği için, o yaşlarda halamın ısrarıyla Ege’de yapılan bir modellik yarışmasına katıldım. Yaşım çok küçük olduğu için kabul etmemişlerdi. Sonrasında çalışma teklifinde bulundular bana ve modellik başladı. Yurt içi ve yurt dışında birçok defilede yer aldım. 2004 Miss and MR model 1.si oldum. 2005 yılında Best Model Of Turkey’de ikinci seçildim. 2006 yılında dünya çapında yapılan Çin’de düzenlenen Manhunt International 2006’da ülkemizi temsil ederek dünya üçüncüsü ve en fotojenik erkek unvanlarını kazandım. Sonrasında müzikal kariyerim için İstanbul’a yerleşme kararı aldım. 18 yaşında İstanbul’a yerleştim. 2006 yılında da modelliği bıraktım, 12 senedir yapmıyorum, çok zaman geçti üzerinden. Her şey dün gibi…
Müziğe geçmeden önce hali hazırda başarılı bir oyuncusun da… Oyunculuk maceranla devam edelim…
Aldığım unvanlardan sonra İstanbul’da harçlığımı kazanmak adına bir süre daha modelliğe devam ettim. Sonrasında da teklifler gelmeye başladı, dizi ve reklam görüşmelerim oldu. 2006 yılında ilk televizyon projem Selena aracılığıyla birçok kişiye “merhaba” dedim.
Peki ileride yer almak isteyeceğin özel bir proje ya da oynamak isteyeceğin farklı bir karakter var mı?
Her karakteri oynarım; senaryoya, karaktere ve sonrasında yönetmen ile yapımcıya bağlı. Yeter ki hayat vereceğim o adamı hissedebileyim.
Ve en nihayetinde müzik…
Müzik en başından beri vardı. Kendimi bildim bileli hep şarkıcı olmak istedim. İlkokul birinci sınıfta bile öğretmenimiz sorduğunda herkes doktor, avukat gibi meslekler söylerken ben şarkıcı olma istiyorum diyen bir çocuktum. Ve bu ateş hiç sönmedi, hep şarkı söyledim yalnızken. Sonrasında bir yaz, ailem İzmir Gümüldür’de canlı müzik de olan cafe-bar tarzı bir yer işletti. İlk sahne deneyimimi orada yaşadım ve asla bu sevdadan vazgeçemeyeceğimi anladım. Profesyonel isimlerle ilk çalışmalarım 2007 yılında başladı. En nihayetinde 2011 yılında Hadi Ordan ile ilk single çalışmamı yaparak müzik dünyasına adım attım. Sonrasında ilk albüm ve diğer şarkılarım…
Bu kadar çok alanda yer almanın avantajları ve dezavantajları neler?
Enerjinin bölündüğü zamanlar oluyor tabii işler kesiştiği zamanlarda ama ben şarkıcılığı da, oyunculuğu da bir bütün olarak görüyorum aslında. Aktif olarak, profesyonel olarak yapmasa bile; bir şarkıcının oyunculuk, bir oyuncunun da ses eğitimi alması gerektiğini düşünüyorum.
Yeni çalışmaya gelmeden önce, baya dikkat çeken bir fiziğin var. Başarılı ve yakışıklı bir erkeksin. Nasıl hayranlarınla aran? Aldığın ilginç yorumlar, teklifler, beğeni cümleleri ya da bununla ilgili yaşadığın ilginç bir anın var mı?
Çok iyi. Uzun zamandır takip eden, seven ve tabir-i caizse beraber büyüdüğümüz bir fan kulübüm var. Her zaman değil ama zaman zaman iletişimde oluyoruz. Gerçekten çok seviyeli ve çok tatlı hepsi. Aramızda farklı bir bağ olduğunu düşünüyorum. Yaşadığım birçok şey var aslında. Aklıma ilk gelen hikayeyi anlatayım: Manisa’da bir konser sonrası, konser biter bitmez aracımıza geçmiştim. Arkaya oturur oturmaz minibüsün bagaj kısmından bir anda biri çıktı. Sonrasında güzel sözler söyleyerek sarılıp, öptü “korkuttuğum için üzgünüm“ dedi ve bagajı açıp indi. Hayatımın hem şokunu hem de en güzel anlarından birini yaşattı bana.
Yeni projen nasıl çıktı ortaya?
“Beni özledin mi?”den sonra yeni şarkı arayışlarına başlamıştım. Yazıyordum bir yandan ama istediğim gibi bir şarkı çıkartamamıştım, gelen şarkılardan da istediğim duyguyu alamıyordum. Menajerim Ecmel Kayahan o da bir yandan şarkı bakıyordu. “Şu şarkıyı bir dinlesen çok güzel, çok farklı bir şarkı” dedi. “Kimi sevsem açıldı kısmeti” parçasını attı bana ve sonrasında olaylar gelişti. Ben demosunu kaydettikten sonra çok fazla ısındım şarkıya. Şarkı söylerken en önemli şeylerden birinin, her anlamıyla söyleyene yakışması olduğunu düşünüyorum. Bu şarkı da benim için yazılmış, bestelenmiş bir şarkı olduğunu düşünüyorum.
Peki kimlerle çalıştın?
Sözlerini daha önce Fettah Can, Fatih Erkoç gibi isimlerle çalışmış Şeydağ Tatlıkazan yazdı. Gökçer Turan besteledi. Aranjesinde ise Birkan Şener ve Gökçer Turan beraber çalıştılar. Mix – Mastering’te de Emre Kıral imzası var.
Başından sonuna seni en heyecanlandıran an neydi bu projede?
Her anı büyük bir heyecan benim için. Her adım bir diğerini tamamlıyor çünkü. O yüzden yaptığım iş ve içimdeki duygularda heyecan hiç eksik olmuyor.
Hayırlı uğurlu olsun diyelim. Peki Gökhan’ın hayatının en zor zamanı ne zamandı desek?
Hayat çok zor…
Genel olarak aşka ya da ilişkilere bakış açın ne? Ne beklersin bir kadından ve ilişkinden?
Fazlasıyla duygusal bir adamım, duygularımı yoğun yaşarım. Kartlarım da açıktır; her şeyi açık açık söylerim ve aynı şeyi hayatımdaki kişiden de beklerim. Eğer “aşk” gibi bir duyguyu paylaşıyorsak hakkını vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Saygı da karşı taraftan beklediğim yegane şey.
En son sana söylenen yalanı hatırlıyor musun?
Yakın zamanda yakalamadım.
Asla affetmem dediğin bir durum var mı?
Haksızlık. Tabii kime göre, neye göre?.. Sağlamasını iyice yapıp imkanım varsa fevri davranmadan tepkimi her zaman gösteririm.
Sosyal medya ile aran nasıl ne düşünüyorsun?
Nerede o eski Ramazanlar, bayramlar der ya büyüklerimiz… Sosyal medya yokken daha güzeldi her şey diye düşünüyorum. Evet inanılmaz katkıları var ama bir o kadar da götürdüğü şeyler var. İşim gereği kullanmak zorundayım zaten. Aram kötü değil ama çok aşırı, çok yoğun kullanan biri de değilim.
Son olarak eklemek istediklerin neler tüm okurlarımız için?
Bu röportajın sonuna kadar sohbetimize ortak oldukları için çok teşekkür ediyorum ve kocaman öpüyorum.