Kırık Kalpler Oteli
Ne tuhaf ki, milyonlarca insanın sevgisine rağmen, o pırıl pırıl yeteneğine, başarılarına, ışığına rağmen, ona bir hediye gibi sunulmuş o güzel sesine rağmen, kendine hep zarar verdi. Kim bilir ne büyük yalnızlıkları vardı ki, kendi değerine hoyratça bu kadar kolay yazık etti.
Sevdiği adamın şiddetine, onu sürüklediği uçurumlara rağmen, 2003’te komşularının şikayeti üzerine boynunda çürükle karakola geldiğinde bile sevdiğinin yanındaydı üstelik. Oysa artık mutlu etmediğinde ve üzdüğünde aşk, “aşk” olmaktan çıkmıyor muydu? Ne var ki kişi zayıfsa, zarar veren aşka daha da çok saplanıyordu ve kim bilir hangi nedenlerden zayıflıklarını yenemedi Whitney.
1989 yılında tüm dünyanın en çok kazanan süperstarlarından biri olarak yükselirken, Soul Train Ödül gecesinde tanıştığı Bobby Brown’ı kim bilir ne kadar çok sevdi ama bir yandan da ona bu kadar zarar veren birine teslimiyetiyle, ne üzücü ki çok zayıftı aslında Whitney, kırılgandı ve belli ki yalnızdı. Şimdi o tek başına bu dünyayı terk ettiği otel, tıpkı şarkısı gibi Heartbreak Hotel…
Velhasıl 30 Billboard Ödülü, toplam 200 milyondan fazla albüm ve single satışı, 6 Grammy Ödülü ile Whitney 48 yaşında gitti, Whitney de sessizce çekip gitti. 2007 yılında boşanıp, nihayet hayatından çıkardı Bobby Brown’u ama 14 yıl evli kaldığı Brown’la kendini değersiz hissettiren bir aşkla perişan gitti erkenden. Üstelik güzel bir melodi daha eksildi, aşk azaldı yine şarkılardan. 1985 yılında daha ilk albümüyle 25 milyondan fazla satarak, tüm zamanların en çok satan kadın sanatçısı olmuştu o dönemde. 1987 yılında ikinci albümü Whitney, Billboard listelerine 1 numaradan giriş yapan ilk kadın sanatçı albümü olmuş ve onu bir süperstar haline getirmişti. Bazılarının sanki ilk şöhret getiren şarkısıymış gibi yazıp çizdiği, “I Will Always Love You” şarkısına gelene kadar, ilk 1 numarası ve ilk Grammy’sini aldığı “Saving All My Love for You” ya da ilk albümünün son single’ı “Greatest Love of All” ile Whitney zaten tüm dünyanın sesinden o güzel aşk şarkılarını dinlemeye bayıldığı genç bir süperstar değil miydi? “How Will I Know” ya da “I Wanna Dance With Somebody” 80’lerin pop efsaneleri olmuştu bile. Hatta, meşhur aşk şarkılarından “Where Do Broken Hearts Go”, Yalan Rüzgarı dizisi de dahil olmak üzere, dizilerde, ekranlarda kim bilir kaç tane aşk acısını anlatan, kırık kalpler sahnelerine eşlik eden şarkılardan oldu. 90’lar boyunca ben de dahil radyocular, hem teyzesinin efsane bir başka isim Dionne Warwick olduğunu evvel ezel çok iyi bilirdik, hem de o güçlü sesinin New Jersey’de 11 yaşında kilise korolarında şarkı söylediğini, çocukluğundan beri ışık saçtığını anlatırdık. Öyle çok şarkısıyla hatırası var ki bazılarımız için, hem çocukluğumuz ve hem de üniversite yılları demek, bir parçamız demek kimimiz için. Belki bütün dünya onu Bodyguard’la iyice ezberledi ve kalbine yazdı, ama Whitney çoktan ilk iki albümüyle tüm dünyada yükselen bir süperstardı. 1990 yılında R&B marketini daha çok mutlu eden albümü “I’m Your Baby Tonight” ile çıkışında da, “My Name is Not Susan” gibi yine dans ettiren harika pop şarkıları da söylemeye devam ediyordu ya da misal büyük aşk şarkısı, “All The Man That I Need” daha 90’ların başında Bodyguard hiç ortada yokken, kim bilir ne dolu anılar bırakmıştır benim gibi milyonlarca dinleyiciye…
Elbette, pop müziği takip eden etmeyen herkes en çok Bodyguard ve şarkılarını öğrendi, hem 44 milyondan fazla satan Bodyguard, aynı zamanda 3 Grammy ve 8 Amerikan Ödülü de getirdi Whitney’e, o ayrı. Ama 1998 yılında “My Love is Your Love”, “Heartbreak Hotel” ve “It’s Not Right But It’s Ok” şarkılarıyla ortalığı yıktığı dönemi de kim unutabilir ki? Nitekim, 1999’da da Amerikan Müzik Yapımcıları Derneği “Yüzyılın En Çok Satan R&B Kadın Şarkıcısı” ve “Bodyguard” ile “Yüzyılın En Çok Satan Soundtrack Albümü” ödüllerini armağan etti. Bundan tam 10 yıl sonra da, 2009 yılında Guiness Rekorlar Kitabı, 415 ödülle, “Tüm Zamanların En Çok Ödül Kazanan Kadın Sanatçısı” rekorunu kırdığını açıklıyordu, Whitney Houston’ın. Ancak 2000 yılında, İngiltere’de satış 1 numarası olan ve 10 milyondan fazla satan “Greatest Hits” albümünden sonra, özel hayatı ve maalesef pençesine düştüğü kokain ve alkol bağımlılığıyla gittikçe gözden düşüp, kendini de zarar vermeye başlamıştı Whitney. Özellikle, 2000 yılında Hawaii’de havaalanında eşi Bobby Brown’la uyuşturucuyla yakalandıktan sonra büyük hitler çıkaran Whitney, yavaş yavaş yok oluyordu sanki. Konserlerini iptal ediyor, söz verdiği gecelere son anda çıkmıyor, hatta Amerikan Müzik Akademisi Ödülleri’nden son anda çıkarılacak kadar, hayatının kontrolünü kaybediyordu. 2002’de Diane Sawyer ile röportajı rating rekorları kırdı. Çünkü kokain kullandığını ilk kez itiraf ediyordu. “Just Whitney” albümü döneminde öyle zayıflamıştı ki, uyuşturucudan gittikçe eriyip kayboluyor dedikoduları ayyuka çıkıyordu. Sesini de kaybetmeye başlamıştı Whitney. 2007’de resmi olarak eşinden nihayet boşandı, artık kendine çeki düzen vermeye başladı ve 2009 yılında bizde de Sony Music etiketiyle yayınlanan “I look to you” albümüyle geri döndü. Albümü listelere direkt bir numaradan girdiği halde, hatta kariyerinin en yüksek ilk hafta satışını getirmesine rağmen, ilerleyen günlerde hiç de eskisi gibi olamamıştı Whitney. Oysa ki videosuyla ödül bile kazanan RKelly şarkısı, “I Look to You” belki de tüm zamanların en güzel aşk şarkılarından biri. Whitney de hayatını aşkla perişan etti aslında, kurban etti. Son turnesinin adı bu gerçeği çok iyi özetliyordu: “Aşktan Başka Bir Şey Değil”- “Nothing But Love”.
Değişmek istiyor, eski gücünü tekrar kazanmak istiyordu ama tıpkı Amy Winehouse’u güçlükle çıktığı sahnede yuhalayanlar gibi, basında acımasızca yargılayıp, başarısızlıklarından haz alırcasına haberler yaparak linç edenler gibi, bu dünyanın hesabını kitabını bilemeyen, gözü dönmüş bir müzik makinesi olup, hırsını gözünden taşıranlara benzemeyen Whitney’i de harcadılar, yalnız bıraktılar. Whitney, aşktan başka bir şey değildi. Whitney aşk demekti ve aşka pek yeri kalmayan dünyadan gitti. O çok güzel söylediği şarkısındaki Kırık Kalpler Oteli’nde sessizce…
[nggallery id=1045]