Bu Bir “Sonradan Gurme” Yazısıdır…
Şahsıma “sonradan görme” demek haksızlık olur ama rahatlıkla “sonradan gurme” diyebilirsiniz… Kahveler hazır mı? Değilse birazdan canınız çekecek! Hatta Nutella kavanozunu da yakınlara alın. Ne de olsa bizim ülkede oburlukla gurmelik eşanlamlı kullanılıyor…
Şu an Starbuck’s Arjantin’deyim… Saat 09:30…
Önümde bir delikanlıyla incecik genç bir kız kavga ediyorlar.
Ayrılacaklar galiba! Ne zamandan beri beraberler, sorun ne gibi konuları bilmiyorum…
İlişkileri ilgi alanıma girmedi… Yoksa kulak kabartırdım, böyle bir huyum var… Hatta duyduklarım ilginç gelirse buraya da yazardım isim vermeden…
Üstelik hem iyi duyarım hem de izinsiz dinlemekten hiç utanmam! Ben doğru davranış kurallarını benimsemiş bir ruh değilim!
Yoga eğitmenlerim bendeki uyduruk tarafları düzeltmeye çalışıyorlar yıllardır.
“Ben bir yazarım, beni tamamen temizlerseniz sıkıcı olurum” diyorum…
Hani saçımız yapılırken hafif bozuk istiyoruz ya doğal olsun diye!
İşte ruhum biraz toz bırakılarak temizlensin istiyorum ben de…
İyi kalpli olmak, tamam da; aptallaşmaya gerek yok…
Maddesel bağımlılıklarım azalsın ama paçoz dolaşmak gerekmiyor…
Kibarlık iyi de, bizim ülkede fazlasına salaklık deniyor…
İşte bu yüzden onlar bana “her gün 20 dakika meditasyon yap” diyorlar… Ben bunu haftada üç kez 15’er dakikayla sınırlı tutuyorum…
Kız ağladı ağlayacak… Öyle de zarif ki… Oğlan da sigara üstüne sigara içiyor!
Offf… Bu kadar genç bedenlerin sigarayla zehirlenmesine kahroluyorum…Utanmasam gidip yanlarına yardım teklif edeceğim… Otur Neslihan! “Alemin derdi seni niye gerdi” diyorum kendime ve yazıya dönüyorum…
Elveda Hiç Kimsem
Elimde sıcacık bir Sumatra…
Yanında kepekli tahinli çörek… Starbucks’ın yeni yiyeceklerinden.
Çıktığı günden beri sabah kahvaltımı bununla yapıyorum… Kalorisinin düşük olduğunu sanmam ama lezzeti hafif…
Şurada bir gün olsun sadece kahve içerek oturan “cool” kadınlardan olamadım…
Sebebi okuduğum kitaplar! Evet, yanlış duymadınız:
“Kitaplar” dedim…
“Bridget Jones’un Günlüğü” zamanında Kitkat bağımlısı olmuştum…
Sophie Kinsella’nın her yeni kitabında cappuccino hastalığım başlar…Mavy Binchy okuduğum yıllarda pek sevmediğim halde çay içmeye başlamıştım…Hem de kitaptaki gibi geniş bir çay fincanı aradığımı hatırlarım dükkan dükkan… “Eylüldü Aşkım” da kutularca çikolata yedim! Kitapta marka belirtilmemiş olduğundan özgür irademi kullandım.
Şu aralar elimde “Elveda Hiç Kimsem” diye bir roman var… Güzel ama aşırı sürükleyici değil o yüzden haftalardır bitmedi… Roman kahramanı Kate kilolu bir kadın. Zaten yazar Jennifer Weiner’in tarzı bu… Kate habire yiyor… Benim de canım çekiyor…
Sabah gelirken ahududulu ve çikolatalı çörekleri götürdükleri bölümü okudum… Kadın tabağa dökülen çikolata parçalarını bile parmaklarının nemli ucuyla topladı…
Valla kendimi buraya zor attım, sanırsınız üç gündür açım…
Hele geçen hafta Çin yemeği yedikleri sayfalar uzun sürünce, Sushico sağolsun…
Kapıdaki kutuları gören komşular çekik misafir ağırladığımızı sanmışlardır…
Allah’tan korku romanı okumuyorum da balina balığı gözünden yapılmış çorba aramıyoruz.
Kilolara Gelince…
Sıfır bedenliğe özenen kadınlardan olmadım hiçbir zaman… Boyu 1.61 cm olan birinin ne yaparsa yapsın “vayvvv” durumu yaratamayacağını biliyorum.
2-3 kilo fazlalık orta boyluyu ne göklere çıkartır ne de tepetaklak yere yatırır…
Nutella, Haribo, çifte kavrulmuş fıstıklı lokum ve Ender Saraç’ın itiraz ettiği bir sürü şeyle uzun yıllara dayanan dostluğum bundan.
Gelin görün ki (ünlü Türk düşünürü Nihat Doğan ağzıyla konuşmak gerekirse “Lakin”); son zamanlarda kabullendiğim 2-3 kilonun da biraz üstüne çıkmış bulunuyorum…
Bu gidişle okuma alışkanlığımı bırakacağım… En azından bir süre…
Sadece salatayla beslenen kadınların konu edildiği başarılı romanlar varsa tavsiye edebileceğiniz, bir e-mail atın lütfen…
“Sonradan Gurme” den Öneriler:
Anthon Berg’in mürdüm erikli çikolatası (badem ezmeli, nefis ama ne yazık ki sadece free shop’larda bulabilirsiniz)
Laduree’nin menekşeli macaronları… (İstanbul dışında şubesi yok Türkiye’de ama kargoyla her yere gönderiyorlar, kargo ücreti 25 TL.)