Şu anda TV8’de “Anlatacaklarım Var” adlı programın sunuculuğunu yapan, adına kitap yazılan, sıcak gülüşü, duru güzelliği, net ve dürüst kişiliği ile TV dünyasının parlayan yıldızı Oylum Talu ile televizyon dünyasını, hayatını ve aşkı konuştuk.
Sizi ekranlardan tanıyoruz. Oylum Talu kimdir, sizi sizden dinleyebilir miyiz?
Kendini tanımlamak çok zor. Temel şeyleri anlatayım. İzmirliyim. Sinema-televizyon, reklamcılık ve iletişim okudum. Değişik pek çok hobim var. Müzik dinlemeyi, sinemaya gitmeyi, kitap okumayı seviyorum. Hayvanlara büyük bir sevgi besliyorum. Hayata çok pozitif bakıp kötü olayların bile güzel yanını görüyorum.
Siz gerçekte arkeolog olmak istemişsiz ama kendiniz medyanın ortasındasınız? Bu nasıl oldu ve halen arkeolog olma isteğiniz var mı?
Tarihe çok meraklıyım. Özellikle Mısır, Rönesans, Ortaçağ İngiltere tarihine. Hep bir arkeolog olup kazılara gitmek, toprak altında yatan şeyleri gün ışığına çıkarmak istedim. Nitekim üniversite sınavında Bilkent Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nü kazanmıştım. Marmara Üniversitesi Sinema ve Televizyon Bölümünü’de kazanınca İstanbul’da okumayı tercih ettim. Ancak hala tarihe olan merakım sürüyor ve bunu kitaplarla gideriyorum.
Bir gününüz nasıl geçer neler yaparsınız?
Doğa Koleji’nde lise öğrencilerine ders veriyorum. Yani aynı zamanda bir lise ögretmeniyim. Sabah ilk olarak okula gidiyorum. Derslere girdikten sonra kanala geçiyorum. Program öncesi toplantı, kısa bir saç, makyaj, hazırlık ve uzun bir canlı yayın. Üç saat sonunda bir de ekip ile ertesi günün değerlendirmesini için üzere kısa bir toplantı yapıyoruz. Akşamları sıklıkla organizasyonlar oluyor. Ya eşimle onlara katılıyoruz ya da arkadaşlarımızla buluşuyoruz. Akşam evde olduğumuz zamanlar nadir oluyor. Halbuki ikimiz de evde zaman geçirmeyi seviyoruz. Bazen ajanda o kadar kalabalık oluyor ki yetişmek imkansızlaşıyor.
Hayatınızda dönüm noktası dediğiniz bir olay var mı?
Hayatımda pek çok dönüm noktası var. Ailecek İzmir’den İstanbul’a taşınmamız, Habertük’te çalışmaya başlamam, Habertürk’ten TV8’e transfer olmam, hafta sonu programından hafta içi hergüne geçişim ve bunun gibi daha pek çoğu…
Eğitiminiz sinema-televizyon. Kısa metrajlı filmlerde rol almışsınız. Uzun metrajlı bir filmde oynamayı düşünür müsünüz?
Sınıfımız on beş kişiden oluşuyordu. Hepimiz birbirimizin filmlerinde oynadık. Ben daha ziyade filmlerimde genç tiyatrocu arkadaşlarımı oynattım. Yönetmen ve yapımcı olarak mezun oldum. Bugüne kadar çok önemli dizi ve uzun metrajli filmlerde oyuncu olarak rol almam için teklif aldım. Gerçekten içime sinen, yapmak istediğim bir proje olursa neden olmasın. Ama ben oyuncu değilim. Çok zor bir meslek, hakkını vermek lazım.
Yıllardır içindesiniz, televizyon dünyası nasıl bir dünya sizce?
Televizyon zor bir sektör. Bir seyircinin kumandasının ucundasınız. Kanalı değiştirdiği anda yoksunuz. Bu sektörde uzun vadeli plan program yapmak imkansız. Bizim kanallarımızda yaratıcılık eksikliği görüyorum. Tutan bir program ya da dizinin hemen taklitleri yapılıyor. Kalıcı olmak için sebat etmek şart. Çoğu zaman, kontrolsüz risk ile ilerlemeniz gerekiyor. Bir de tabii canlı yayın riskleri var. Ağzınızdan iyi niyetle çıkabilecek bir sözün bile yanlış anlaşılması ihtimal dahilinde. Dikkatli olmak gerekiyor.
Size gelen projeleri değerlendirirken hangi kriterleri göz önünde bulunduruyorsunuz?
Benim için kalite çok önemli. Bir de yapılacak programda sadece sunucu olarak yer almam mümkün değil. Muhakkak mutfağında da bulunmalıyım. Konuklar da ayrı bir hassasiyet benim için. Merak ettiğim ve izleyici ile buluşturmaktan zevk alacağım konukları tercih etmeye çalışıyorum.
Bu zamana kadar aldığınız en güzel teklif neydi?
Tabii ki eşimden aldığım evlenme teklifi!
Sürekli ekrandasınız. Güzellik ve bakımınız için uyguladığınız yöntemler nelerdir?
Kendisine dönük yaşayan, gözünü aynadan ayıramayan biri değilim. Benim program öncesi saç, makyaj birlikte yirmi dakika sürüyor maksimum. Hayatımda saçlarımı boyatmadım, kuaförde zaman geçirmekten sıkılıyorum ve saçlarımı kendim keserim. Spor yapmaktan da hoşlanmadığımı belirtmeliyim. Onun için bu konuda söyleyebileceğim tek şey, doğallık ve temizlikten yana olduğum. Ekran için güzellik, bakım önemli tabii ki. Ancak görsellik ağzınızdan çıkanın önüne geçmemeli diye düşünüyorum.
Oldukça yoğun, yorucu ve başarılı bir temponuz var. Dinlenmek için Türkiye’de ya da dünyada tercih ettiğiniz özel kaçış noktalarınız nerelerdir?
Hayatta en sevdiğim şey; farklı yerleri gezmek, kültürleri tanımak yerel lezzetleri tatmak. Mümkün olduğu kadar gitmediğim yerleri seçmeye çalışıyorum. Dünyanın pek çok ülkesini gezdim. Avrupa, Amerika güzel ama artık farklılık istiyorum. Nepal’e, Bhutan’a Tibet’e, Varanasi’ye gitmek istiyorum.
Yetenek Sizsiniz’in ilk jüri kadrosunda siz de vardınız. Neden devam etmediniz? Ayrılmak sizin kararınız mıydı?
Yetenek Sizsiniz’de olmak, benim için çok büyük bir şanstı. On sene habercilik yaptım. İki sefer Yetenek Sizsiniz’de gözüktüm, hala beni sadece o programdan bilenler hatırlayanlar var. Konuk juri olarak katıldım ben programa oysa ki.
Şu anda da Acun Ilıcalı ile TV8’de beraber çalışıyorsunuz? Programımızdan bahseder misiniz?
Acun IlIcalı’nın TV8’i alması ile yolumuz yine kesişti. Bir televizyoncu için Acun Ilıcalı ile çalışmak çok büyük bir şans. O bir sihirli değnek gibi. Dokunduğunu parlatıyor. Vizyonu geniş, yaratıcı. Bu sene ben ilk defa hafta içi program yapmayı deniyorum. Ögleden sonra 14:30-17:00 arası. Aslında kadın kuşağı olarak adlandırılan bir zaman diliminde. O saatte alışık olunmayan konular işliyor, konuklar ağırlıyoruz. O saatte seyredecek hiç bir şey bulamıyoruz diyerek TVlerini açmayan bir kesimi düşünmüştük. Şimdi hem o kesime hem de bütün halka ulaşıyoruz.
Canlı yayının riskleri çok olur. Unutamadığınız ve çok zorlanıp terlediğiniz anlar oldu mu?
Çok oluyor tabii böyle şeyler. Olması da normal. Pek çok gaf, dil sürçmesi, komik olaylar… Doğallık çok önemli. İyisi ile kötüsü ile böyleyim diyorum. Neyse ki çok zorlayıcı bir şey ile karşılaşmadım.
Programıza çağıracağınız konukları seçerken neleri göz önünde bulunduyorsunuz? Nasıl karar veriyorsunuz kimleri ya da kimi çağıracağınıza?
Kapımız herkese açık olmakla birlikte, aslında Türkiye’de ortalama elli ünlü, promosyon dönemlerinde kanal kanal geziyorlar. Halbuki ben ünlü dostlarımızla birlikte insan hikayelerine yer vermek, sosyal sorumluluk projelerini de işlemekten hoşlanıyorum. Merak ettiğim insanları, konuşmaktan hoşlandığım kişileri davet ediyorum ve gelen konuklar biliyorlar ki, asla onları canlı yayında rencide etmeyiz. Onun için de koşa koşa geliyorlar.
Medya dünyasından birçok ödüle layık görüldünüz. Bu ödüllerin size getirisi ne oldu?
Yaptığınız işin değer görmesi büyük mutluluk. En son bir ay önce Ege Üniversitesi, 121 bin ögrencisi arasında anket yapmış. Bizim programımız en iyi kültür sanat programı seçilmiş. İşte bu beni mutlu ediyor. Ögrencilerin seçimleri, çok önemli…
Herkes sizi seyrediyor. Peki ya siz kimleri beğenirsiniz, neleri izlersiniz?
Bu aralar en çok Arkadaşım Hoşgeldin’i seviyorum. Tolga Çevik ve Fırat Parlak büyük zeka ve yetenekler. Beren Saat ve Tuba Büyüküstün’ü beğeniyorum. Çok güzel ve yetenekliler. Yabancı bazı dizilerim var; Game of Thrones gibi, onları izliyorum.
Müjdat Gezen Sanat Okulu’nda ders veriyorsunuz. Okulla buluşmanız nasıl oldu?
Bu sene, hafta içi hergün yayına geçtiğim için ara vermek durumunda kaldık. Müjdat Hoca çok saygı duyduğum, harika bir insan. Teklif, Müjdat Hoca’dan geldi. İki sene sanat merkezinin sinema televizyon bölüm başkanlığı görevini yürüttüm. İki sene de Müjdat Hoca ve Uğur Dündar’ın açtığı televizyon okulunda röportaj teknikleri dersi verdim. Bu sene, yoğunluktan dolayı zorunlu bir ara veriş oldu; ama önümüzdeki dönem devam.
Yeni evil sayılırsınız. Eşinizle nasıl tanıştınız? Evlilik süreci nasıl gelişti?
Bir senelik evliyim. Eşim ve beni ortak bir arkadaşımız bir araya getirdi. Biz tanıştığımızda eşim Amerika’da yaşıyor ve çalışıyordu. Akabinde Türkiye’ye geri döndü. Beraberliğimizin onuncu ayinda evlenme teklif etti. Hazırlıkları tamamlayıp evlendik.
Aşk deyince…?
Ben daha ziyade sevgiye inanan, sevgi ile beslenen biriyim. Aile hayatında sevgi, saygı, huzur, benim için çok önemli.
Anneler günü ile ilgili düşünceleriniz nedir? Anne olmayı ne zaman düşünüyorsunuz?
Anneme ve babama çok düşkünüm. Onlarsız bir hayat düşünemiyorum. Anne figürü çok önemli. Annem, hayattaki en yakın arkadaşım. Umarım ben de onun kadar muhteşem bir anne olabilirim. Çocuk ne zaman düşündüğümüz sorulunca hayırlısı diyoruz…
Hayatta asla vazgeçmem dediğiniz…?
Hayatta hiçbir şey vazgecilmez değildir. Vazgeçilmez zannedersiniz, zorla ya da kader elinizden alır. Onun için çok büyük laflar etmemek gerek diye düşünüyorum. Hayatımın her bir anı önemli ama en önemlisi ailem. Vazgeçilmez olarak bir tek onları görüyorum.
Euro günleri yapıyormuşsunuz arkadaşlarınız ile beraber. Tanınmış isimler var mı bu arkadaşlarınızın içinde?
Ayse Tolga, Esin Ovet, Esra Erol, Özge Uzun, Ebru Erberdi çok sevdiğim arkadaşlarım ve euro günümüzün diğer elemanları. Her ay muhakkak buluşuyoruz. Çok keyifli bir dostluğumuz var. Euro da işin eğlencesi, bazen sabahlara kadar ortak grupta yazışıyoruz.
Moda ile ilgilenir misiniz? Siz tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
Moda ile ilgileniyorum. Ama uzaktan. Ben rahatlığa önem veriyorum. Gardırobumda çok renkli ya da çok ikonik parçalar bulunmaz. Jean, gömlek, T-shirt vazgeçilmezler. Ama ayakkabı deyince akan sular duruyor. Ayakkabılara dayanamıyorum. Moda ikonu olarak adlandırılan insanları da takip ediyorum ve ne güzel giyinmiş diyorum. Ama kendimi o kıyafetlerin içinde düşünemiyorum.
Çok teşekkür ederiz. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Ben çok tesekkür ederim. Beğenerek takip ettiğim MAG dergisinin bu sayısında sizlerle olmak çok keyifliydi.