Sektörün En Genç CEO’su Efe İrvül
Birikimi ve çağdaş vizonuyla bugüne kadar pek çok beğenilen projeye imza atan Pastel Film’in yeni kuşak temsilcisi Efe İrvül; bizlere sektörün sorunları ve sunduğu fırsatlar karşısında, enerjisi ve dinamizmiyle verdiği mücadeleyi anlatıyor…
Efe Bey sizi biraz yakından tanıyabilir miyiz?
İstanbul Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Medya Bölümü’nü bitirdim. 25 yaşındayım. Pastel Film’in CEO’suyum. Sporla aram çok iyi diyemem, ama tenis oynamayı ve at binmeyi severim. Hem işim gereği, hem de eğlence için; yerli-yabancı sinema filmlerini ve dizileri izlemeyi çok severim. Eğlenerek, severek yaptığım bir işim olduğu için kendimi şanslı hissediyorum.
Sektörün genç temsilcileri arasında yerinizi alıyorsunuz. Yapım şirketlerinin karşılaştıkları en büyük zorluklar sizce neler?
Son yıllarda yapım şirketlerinin karşılaştıkları en önemli zorlukları üç başlıkta özetleyebiliriz :
- Finansal sıkıntılar: Konvansiyonel TV ortamında ekonomik durum ve bütçelerin daralması
- Yetersiz yaratıcı insan kaynağı/proje üretimi
- Teknolojik değişimle yeniden biçimlenen medya ortamına geçiş sancıları
Sektörümüzün içinde bulunduğu bu ortam risklerle beraber fırsatlar da sunuyor. Genç bir yapımcı olmanın avantajlarından faydalanırken, tuzaklarına düşmemek için dikkatli olmam gerektiğinin farkındayım.
Genç ve alanında eğitimli bir yapımcı olarak; değişime, teknolojiye uyum konusunda vizyon, enerji ve motivasyonum var. Diğer taraftan; gençlik enerjimi ve heyecanımı tecrübe ile birleştiremezsem, hata riskim artacaktır. Bunun da bilincindeyim. Bu yüzden 40 yıllık iş ve 30 yıllık yapımcılık tecrübesini bana aktaran babam Yaşar İlvür ile birlikte çalıştığım için çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Umarım uzun yıllar, bana verdiği bu konfor alanında, babam Yaşar İlvür’ün yanında, Pastel Film’de eşsiz deneyimlerle donanmaya devam edeceğim. Gençlik enerjimi ve vizyonumu değişen medya ortamına aktararak, çağı yakalayan başarılı işler yapacağım.
Yayınlamak için doğru zamanı beklediğiniz bir projeniz var mı?
Hem konvansiyonel TV için, hem de yeni medya ortamı diyebileceğimiz dijital alanda yapmak istediğim farklı işler var. TV ortamının dinamiklerine, rekabete ve ekonomik duruma göre hazırlıklarımız mevcut. Ayrıca, uygun platformlarla çalışarak hayata geçirmek istediğimiz dijital proje çalışmalarımız da var.
Yapımcılığını üstlendiğiniz dizi ve filmlerde oyuncu seçiminde nelere dikkat ediyorsunuz?
Dizi veya filmlerde tüm süreçlerin ve yaratıcı ekiplerin uyumlu ve dengeli yönetilmesi gerekir. Oyuncu seçiminde de yaratıcıların tercihleri ve uygun buldukları adaylar arasından çalışma koşullarına en uygun olan ve projenin başarısına en fazla katkı sağlayacak oyuncuyu tercih ediyoruz. Bence bir hikayeyi anlatmanın en iyi yolu, gerçek ve derinlikli karakterler yaratabilmekten geçiyor. Karakterin en iyi “vücut bulacağı” oyuncu, o rol için doğru oyuncudur. Bununla birlikte, oyuncuların uygunlukları kadar; iş disiplinleri, ekip içerisinde çalışmaya olan yakınlıkları, çalışma arkadaşlarına saygılı olmaları gibi özellikler de tercihlerimizde çok önemli rol oynuyor. Dizi setleri “maraton koşusu” gibi uzun soluklu çalışma ortamlarıdır. İş barışı, saygı ve sevgi olmadan; huzurlu ve verimli bir çalışma ortamı sağlamak mümkün değil.
Peki senaryo süreci nasıl oluyor? Buradan sesini size duyurmak ve fikrini ulaştırmak isteyenlere de kaynak olsun? Bir yapımın ekrana gelene kadarki yolculuğu nasıl işliyor?
Projenin ortaya çıkışı farklı süreçlerin sonucunda olabiliyor. Bunlar;
- Yurtdışında başarılı olmuş hazır bir formatı alıp, adapte etmek,
- Deneyimli yazarların/proje tasarımcılarının hazırlayıp sunduğu işlerle yola çıkmak,
- Ya da bazı işlerimizde olduğu gibi, kanallardan gelen talepler doğrultusunda bizim sipariş verip çalıştırdığımız işler olabilir.
Hangi süreçle yol alırsak alalım, önemli olan iki unsur var. Bunlardan ilki, seyredilmeye ve takip edilmeye değer bir fikirden türeyen proje; ikincisi ise bu projeyi, “iğne oyası” gibi incelikli işleyerek, yazacak olan yazar ekibi.
Bize seslerini duyurmak isteyenler, projelerini direkt gönderebilecekleri gibi, var olan yazarların ekiplerindeki proje çalışmalarına dahil olabilirler.
Sektörün dününü, bügününü ve geleceğini değerlendirdiğinizde ne gibi farklılıklar görüyorsunuz?
Ülkemizin özel televizyonculuk sektörünün, gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında “bebek” denilebilecek yaşta olmasına rağmen, hızla geliştiğini düşünüyorum. Sektör bileşenleri, ülkenin ekonomisi ve diğer koşulları nedeniyle çok da konforlu olmamasına rağmen; hem yaratıcılık anlamında, hem de teknik kalite olarak oldukça başarılı bir çizgiye ulaştı. Ama daha önümüzde gidecek çok yolumuz var. Öncelikle fikir üreten ekiplerimizi, yaratıcı insan kaynağımızı, verimli ve hak ettikleri iş ortamında çalıştırmalıyız. Çağı yakalamak, sadece teknolojiyi takip etmek demek değildir. Bizim işimiz, uygun ve yaratıcı insan kaynağı ile ilerler; teknolojik gelişme ve imkanlarla taçlandırılır.
Bence içerik üretiminde başarının anahtarı; kaliteli insan kaynağını, verimli olabileceği ortamda çalıştırmak ve yaratıcılığı teknolojinin imkanlarıyla buluşturmak.
İnternet mecralarının hızlı bir yayılma süreci oldu? Bu konuyu kendi alanınızda nasıl değerlendiriyorsunuz?
İnternet kullanan gençlerin artışıyla birlikte dijital platformlardan dizi ve film izleyen yeni bir kitle ile karşı karşıyayız. Gelişmiş ülkelerde TV ortamı büyük bir değişime uğradı. İçerik üretimi ve tüketimi dijital platformlara kaymış durumda. Türkiye’de hala ücretsiz/açık TV kanallarının egemenliğini sürdürmesine rağmen, değişim hızla devam ediyor. Dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmeleri çok yakından takip ediyorum. Dijital ve ödemeli izlemenin ülkemizde ne zaman hakim hale geleceğini kesin olarak söyleyemesek de, değişim ve dijitalleşme hızla devam ediyor. Pastel Film olarak, dijital dünyada yerimizi almak için hazırlıklar yapıyoruz.
Bu tarz dijital platformlar için projeleriniz var mı?
İtiraf etmeliyim ki; genç bir yapımcı olarak beni en çok heyecanlandıran projeler, dijital platformlar için hazırladıklarımız. Üzerinde çalıştığımız farklı tarzlarda dijital işlerimiz mevcut.
Pastel Film olarak bizi ne gibi sürprizler bekliyor. Gelecek projelerinizden bahseder misiniz?
Hem ücretsiz/açık TV kanalları, hem de dijital platformlar için farklı işler hazırlıyoruz. Farklı türlerde işler üzerinde çalışıyoruz. Haliyle bu tarz projelerin olgunlaşması da uzun zaman alıyor. Zamanı geldikçe yeni projelerimizi izleyicilerimizin beğenisine sunacağız.
Hayalini kurduğunuz ve yapımcılığını üstlenmek istediğiniz bir dizi ya da film projesi var mı?
Olmaz mı! Hem dizi, hem de sinema filmi projelerimiz var. Bir an önce hayata geçmeleri için sabırsızlandığımı itiraf etmeliyim. Hayallerimin başarılı işlere dönüşmesi için, bu projelerin ön çalışmalarını, sabır ve titizlikle sürdürüyorum.
Dünyada ve ülkemiz sektörünüz içerisinde yapılan en iyi yapıt sizce hangisi? Yapımcı ben olmalıydım dediğiniz bir proje var mı?
Tek bir tane söylemek zor. Beğendiğim ve imrendiğim çok iş sayabilirim:
Sinemadan ilk aklıma gelenler; “Babam ve Oğlum”, “7. Koğuştaki Mucize”, “İftarlık Gazoz”, “Nefes: Vatan Sağ Olsun”, “Üç Maymun”, “Fetih 1453”, “Baba Serisi”, “Dövüş Kulübü”, “Gladyatör”, “Yeşil Yol”, “Rüzgar Gibi Geçti”, “Cesur Yürek”, “Matrix”, “Çöküş”, “Er Ryan’ı Kurtarmak”.
Dizilerden bir çırpıda sayacaklarım ise; “Breaking Bad”, “Peaky Blinders”, “Blacklist”, “Sex Education”, “Şahsiyet”, “Bozkır”, “Adana 01”, “Mucize Doktor”, “Çukur”, “Sefirin Kızı”.