Şapkasız Çıkmayın
Yaratıcı şapka tasarımlarının ustası Merve Bayındır’dan tasarıma olan ilgisinin ortaya çıkışından bugünkü başarılarına ulaşana kadar olan keyifli serüvenini dinledik…
Sizi tanıyabilir miyiz?
21 Kasım 1980 doğumluyum. Tam bir akrep olduğumu söylerler, burçlara inanmasam da söyleyenlerin bir bildiği vardır diyenlerdenim. Kanada York Üniversitesi Psikoloji ve Humanity Bölümleri’ni bitirdim. Tam bir hayvan severim ve sokakta gördüğüm bütün evsiz hayvanları sahiplenmek isteyen bir yapım var. Genelde fazla neşeli bir insan olmama rağmen çalışırken aşırı ciddi ve disiplinliyimdir.
Tasarıma olan ilginizi ne zaman fark ettiniz?
Yaratıcı insanlara hep hayrandım ama kendimi yaratıcı bulmuyordum açıkçası. Çevremdeki birçok insandan farklı algılarım olduğunu ilk okulda fark etmiştim. Her zaman, zaman zaman içinde kaybolduğum geniş bir hayal dünyam vardı, onu dışarı vuracak doğru yolu bulmam biraz uzun zaman aldı sadece. Bununla beraber küçüklüğümden beri elimle bir şeyler üretmekten aldığım zevki hiçbir şeyden almadığımı da açıkça söyleyebilirim.
Sizi sıra dışı şapka tasarımları ile tanıyoruz. Şapka tasarımı yapmaya nasıl karar verdiniz?
Aslında her şey bir defile için eğlence olsun diye başladı. Tam olarak nasıldı bilmiyorum ama o yaptığım garip şeyler çok dikkat çekti. Şimdi yakın arkadaşım olan Hilal Ergenekon beni Gazi koşusuna davet etti ve ertesi gün şapkamla bütün gazetelerin baş köşesindeydik. Bu noktada şapka benim için hala bir hobiydi. Bu dönemde Lappar PR ile tanıştık ve Feride Hanım’ın benimle verdiği uzun bir savaş sonrası onun yönledirmeleri ve annemin de ısrarı ile tamamen şapkaya yöneldim.
Tasarımlarınızın tarzını nasıl tanımlıyorsunuz?
Çok net bir tarzları yok aslında. Hep söylerim; ben sabahtan akşama değişen bir yapıya sahibim. Ana karakterim hep aynıdır ama; o günkü ruh halime göre duyguları, kıyafetleri, bakışları değişen biriyim. Şapkalarım da aynen benim gibi. O nedenle de çok farklı tarzlarda çalışıyorum. Genellemek zor ama vintagela moderni birleştiren, doğuyla batının harmanlandığı, zaman zaman sürreal olan sonra bir anda klasikleşen ama hep kendine özel dokunuşları olan şapkalar diyebiliriz.
İddialı parçalar tasarlıyorsunuz. Tasarımlarınız kimlere hitap ediyor?
Kendine güvenen cesur kadınlara… Benim şapkalarımı takan kadın dikkat çekeceğini bilir, bunun özenilecek bir dikkat çekicilik olacağını da bilir. Eleştirinin kıskançlıktan kaynaklandığını, kendisinin bu haliyle güzel olduğunu çok iyi bilir. Ben kendini seven kadınlara tasarım yapıyorum.
Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul’u nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her tasarımcının parçası olsun diyeceğim bir etkinlik. Türkiye’de şapkanın yeniden kabul görmesinde çok büyük bir rolü vardı. Bununla beraber yurt dışınaki ilk bilinirliğim de Mercedes-Bens Fashion Week İstanbul sayesinde oldu. Türk tasarımcıları daha çok çalışmaya ittiğini, bunun sonucunda da tasarım kalitesinin ilerlemesine ve herkesin her sene daha büyük bir çaba ve heyecanla katılmasına neden olduğunu düşünüyorum.
Koleksiyonunuzdan bahseder misiniz?
Biz her sezon iki koleksiyon çıkartıyoruz; biri, Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul için, diğeri de, şov için. Şov için olan koleksiyon satışa yönelik, daha geniş olan koleksiyon. Bu seneki şov koleksiyonumda satılabilir koleksiyonda kullandığım tabanları baz aldım, sonar da uçuk aksesuarlarla onları abarttım. Avatar filmindeki Na’vilerin ülkesi olan Pandora’yı anlatan bir koleskiyondu bu. Oradaki hayvanlar, bitkiler vardı. Mavi renk çalıştık, mavinin bütün tonları vardı. Bunu da, aynı Pandora’daki gibi gece parlayan boya ve renklerle yer yerse fiber ve ledlerle hareketlendirdik.
Her tasarımın farklı bir hikayesi mi var?
Her zaman… Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul dönemi için hazırladığımız parçalar ana bir konudan esinlense bile, her bir parçanın ilhamı ayrı ayrı yerlerden geliyor. Bir parça özel bir bitkiden, diğeri bir hayvandan esinlenebiliyor. Atölyede çalışırken, koleksiyondan tamamen kopuk parçalar da çıkabiliyor. Çok farklı anlar yaşıyoruz şapkalarım ve ben, dolayısıyla evet hepsinin kendine ait özel hikayeleri var.
Tasarımlarınızı hayata geçirirken nelerden ilham alıyorsunuz?
Çok değişiyor aslında. Gün geliyor ruh halimden, gün geliyor mimari bir detaydan, gün geliyor bir cupcakeden… Ben de pek sınır yok; siz bir konu verin onun şapkasını yapalım. Sanırım bir gün her şeyi şapkaya döndüreceğim.
Tarzını beğendiğiniz şapka tasarımcıları kimler?
Phillip Treacy ve Stephen Jones
Hangi dönem şapkalarını beğeniyorsunuz?
Sanırım en çok 1920’ler ve 30’ları seviyorum. Arnova ve art deco benim en sevdiğim iki dönem. Bu iki dönemin çok ince geçişleri var; bone tarzı parçaların koca tüylerle süslenmesini çok zarif ve romantik buluyorum. Bir de şimdiki şapkaları çok seviyorum çok modern ve çılgın şeyler çıkıyor, çünkü eski dönemlerdeki gibi kurallar yok.
Türk kadınları şapka kullanırken nelere dikkat etmeli?
Kimse yüzüne yakışan modeli bulmadan bana şapka yakışmıyor dememeli. Herkesin yüzüne giden doğru bir şapka vardır. Yazın güneşten korumaya yardımcı olacak bir şapkanın önemi çok fazla. Bununla beraber ucuz olsun diye plastik veya naylon yapımı şapkalar takmamalarını tavsiye ederim. Bu tarz parçalar başı havasız bıraktığı için saça zarar verir. Kışın ise en favori renklerden özel bir keçe şapkayı tavsiye ederim herkesle aynı olmaktan çekinmeliler. Son olarak da gece dışarı çıkarken abartı bir saç modeli yerine keyifli bir saç aksesuarı tercih ederlerse hem daha modern hem daha farklı olabilirler.
Gerçekleştirmeyi hedeflediğiniz projelerinizden bahseder misiniz?
Projelerimiz çok; İngiltere’de özel bir sergiye seçildim ilk etapta o var, TJK ile bir iki projemiz var, bununla beraber Avusturalya Konsolosluğu ile de çeşitli görüşmeler içindeyiz. Ama bakarsınız beklenmedik bir zamanda da bir tasarımcı ile güzel bir defile yaparız… Kısacası, projeler çok ama bunları söyleyip süprizleri bozmayalım derim ben.