Potanın Başarılı İsmi
Türk Telekom ve Uşak Sportif gibi birçok başarılı takımda kaptanlık yapmış olan Türkiye’nin tek diyabetli profesyonel basketbol oyuncusu Alper Saruhan ile basketbol, diyabet ve hayatı üzerine sıcak ve samimi bir sohbet gerçekleştirdik.
Öncelikle basketbol ile tanışmanızdan ve basketbol serüveninizden bahsedelim…
Basketbol ile tanışmam küçük yaşlarda oldu. Sporcu bir aile yapısının içerisinde bulunuyordum. Rahmetli dayım Murat Develi, Ankara basketbolunun içinden gelen biriydi. Onun sayesinde 7-8 yaşlarında Ankara DSİ takımında basketbol hayatıma başladım.
Türkiye’deki basketbol alt yapısı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’deki basketbol alt yapısı, Avrupa ya da Amerika kadar ciddi çalışmalar ve istikrar içerisinde değil ne yazık ki. Geçen sene kazanılan Erkekler Avrupa Gençler Şampiyonluğu’ndan sonra gelecek her başarı, istikrarın habercisi olacaktır. Değerli antrenörlerin alt yapılara verdikleri önemi bizzat takip ediyorum ve biliyorum. Fakat Türkiye geneline bakıldığı zaman, alt yapılar için yapılan organizasyonlar ve gelecek için yatırım çalışmalarının daha büyük hedefler doğrultusunda uygulanması düşüncesindeyim. Türkiye, spor için çok büyük bir maden, doğru işlendiğinde başarı kaçınılmaz olacaktır.
Diyabetin profesyonel spor yaşamına engel olmadığının bir örneğisiniz. Bununla başa çıkmayı ve hedeflerinize engel olmamasını nasıl başardınız?
Son altı senedir Tip-1 diyabetim. Profesyonel basketbol yaşantım devam ederken bu rahatsızlık ile karşılaştım. Öncelikle hayatımı bir sisteme oturttum; sporcu sağlığı, beslenmesi, düzeni nasıl olması gerekiyorsa benim için de bunlar geçerli. Bunlara, taviz vermeden uyuyorum. Bir diyetim var; şekerimin ani yükselmesini ya da düşmesini engelliyorum ve dengede tutmaya çalışıyorum. Çok sık şeker ölçümü yapıyorum ve buna göre insülin dozlarımı ayarlıyorum. Hayattaki hedeflerinizi gerçekleştirmeniz için çabalarken birçok engelle karşılaşabilirsiniz ama ben bu engelli aştım.
Diyabetli gençlere örnek olan bir yaşam tarzınız var. Sizin yolunuzdan ilerlemek isteyen genç basketbolculara tavsiyeleriniz nelerdir?
Ben pes etmeyi sevmeyen bir karaktere sahibim. Hayatın içerisinde zorluklar tabii ki olacaktır. Genç olmak, bu zorluklara göğüs germeyi ve onlara boyun eğmemeyi gerektirir. Bunun için yapılacak tek bir şey vardır “hedef koymak” ve “çalışmak”. Eğer engellerin üzerine gitmezsen onu aşıp aşamayacağını bilemezsin. Eğer çalışmaktan vazgeçip durursan, arkandan gelenler sana yetişir ve geçer. Tek bir gerçek var ki; karar verin ve sonuna kadar gidin.
Diyabette farkındalığı arttırmaya yönelik çalışmalar yapıyorsunuz. Bu konuda gelecekte neler yapmayı planlıyorsunuz?
Ne yazık ki diyabet, tüm dünyada hızlı yayılan bir rahatsızlık. Benim kardeşimde de diyabet var. Yemek alışkanlıklarının artık “fast food”a dönüşmesi, GDO’lu besinlerin artık hayatımızın merkezinde olması, stresli bir yaşam tarzı ve genetik faktörler diyabetin yayılmasını hızla arttırıyor. Bu durumdan kurtulmanın en kesin çözümlerinden birinin “spor” olduğuna inanıyorum. Genel bir duyarsızlık örneği “bana bir şey olmaz” demektir. Fakat insanımız yanılıyor; her an diyabet olabilirsiniz. Bilinçli beslenme, düzenli bir hayat ve bunun içerisine sporu da eklediğiniz zaman, kaliteli yaşam size kapılarını açar. Bunları anlattığım konuşmalar, toplantılar oluyor. Sıklıkla gündeme taşıyıp insanların farkındalıklarını arttırıyoruz. Umarım devlet destekli bir proje oluşur ve bunun içerisinde Türkiye’de de duyarlılığı arttıran bir çalışma yapabiliriz.
Basketbol kariyerinizde bundan sonraki hedefleriniz nelerdir?
Türkiye Basketbol Ligi’nde kupa kazanmak, en büyük hedefim ve arzum.
Saha içinde kendinize belirlediğiniz ve size şans getirdiğine inandığınız bir atış noktanız var mı?
Köşeleri severim. Üçlük çizgisinin gerisinden kullandığım atışlarımı daha da severek yapıyorum.
Maçlara nasıl hazırlanırsınız. Bir uğurunuz var mı?
Maçlardan önce mutlaka dua ederim. Tüm olumlu enerjimle sahaya çıkmaya çalışırım ve takım arkadaşlarıma tek tek sarılırım.
Saha dışındaki Alper Saruhan neler yapar?
Kafa olarak, sezon içinde saha dışında olamıyorum. Aklımda genellikle işim ve takımın başarısı oluyor. Yazları, çok güzel değerlendirdiğimi söyleyebilirim. Eşimle beraber mutlaka yurt dışı seyahati yapmaya çalışıyoruz. Yeni yerler görmek ve tecrübe etmek, farklı toplumların kültürlerini öğrenmek çok hoşuma gidiyor ve bizi vizyon olarak çok geliştiriyor.
Kendinizi en iyi hissettiğiniz an?
Kullandığım şutun çemberden geçtiğini hissettiğim an…
NBA’deki favori oyuncunuz?
Tabii ki basketbolun tanrısı Michael Jordan…
En büyük hayaliniz?
Basketbol oynarken de çok hayalim var. Ama bir gün koç olmak istiyorum…
Basketbol hayatınızdaki en unutulmaz anınız?
Oyak Renault’ta oynarken, Türkiye Kupası final maçına çıktığım an…
Hayatınızın dönüm noktası diyebileceğiniz bir olay?
Diyabet olmam…
Play Station’da futbol mu basketbol mu?
İkisini de çok sevmem, favorim GTA serisi…
Favori uzun yol şarkınız?
Film müzikleri dinlemeyi severim…
Favori spor ayakkabınız?
Nike Kobe-4
En bilge sözünüz?
Ne kadar çok bilgi, o kadar küçük ego; ne kadar az bilgi, o kadar büyük ego…
Kahramanınız?
Babam…