Onun İçin Mesleği Bir Tutku
Masumiyetin yanında kendine güven okunuyor derin, mavi gözlerinde. Tutkunu olduğu oyunculuk mesleğine inanılmaz bir heyecanla sarılmış, her an yeni şeyler katıyor kendisine; öğreniyor, izliyor, gözlemliyor… Yirmi bir yaşındaki başarılı oyuncu Aslıhan Güner, büyük bir samimiyetle MAG için sorularımızı yanıtladı.
Her şey nasıl başladı, oyunculukla nasıl tanıştınız? Yakın çevrenizde sahne sanatlarıyla ilgilenen birileri var mıydı örnek aldığınız?
Aslıhan Güner: Oyunculuğa adım atmak değil de ilgimin başladığı yıllar çocukluk yıllarımdı. Çevremden hiç kimse oyunculukla ya da sanatla ilgilenmedi. Ben altı yaşında okula adım atıp okuma yazma öğrendikten sonra sürekli tiyatro, dans, müzik üstüne bir şeyler yapmaya çalıştım, yaptım da. Bu lise yıllarıma kadar hep böyle devam etti. Acemice yapmaya çalıştığım, emek verdiğim ve beni her şeyden çok mutlu eden çalışmalarım sona erdi. Oyunculuk aşkının yerini başka geçici aşklar almıştı ama uzun sürmedi. Kendimle olan çatışmalarım ve oyunculuğa olan aşkım her şeyi bütün kurduğum hayatımı ters çevirdi. Lise bittikten sonra hiç aklımda yokken bir gün elime bir kart geçti. Kartın üstünde Portakal Ajans yazıyordu. Şimdi Tümay Özokur Casting olarak ismi değişti. Her zaman kararlarıma saygı gösterip beni destekleyen ailem bu sefer de beni yalnız bırakmadı ve oyunculuğa ilk adım attığım o anda da yanımda oldular. İlk görüşmemi asla unutmam… Sevgili Tümay Özokur beni çok sıcak karşılamıştı. Tedirginliklerimizi aklımızdaki soruları tek tek cevaplayıp bizi rahatlatmıştı. Tümay Özokur beni ajansına kabul etmeye bende kendimi oyunculuğa adamaya karar verdim. Hayatımın dönüm noktasına destek veren ve beni hiç bir zaman yalnız bırakmayan hep yanımda ikinci ailem gibi gördüğüm güvendiğim Tümay Özokur’a ve Tümay Özokur Casting ailesine buradan teşekkürlerimi sunuyorum ve onları çok seviyorum. İyi ki varlar, onların sayesinde aşkla bağlandığım bir mesleği yapmaya başladım.
Genç yaşınıza ne kadar da çok başarı sığdırmışsınız… Şimdi ise çok sevilen bir dizinin başrol oyuncularından birisiniz… Bu nasıl bir duygu?
A.G: Yaklaşık dört senedir oyunculuk yapmaya çalışıyorum. Yaşım yirmi bir, henüz çok gencim ama bunu kendime avantaj olarak görüyorum. Geriye dönüp baktığımda birçok işte yer aldığımın farkına varıyorum bu sene. Ama yeterli değil, asla da yeterli olmayacak. Önümde daha o kadar çok yol var ki…
”Asi” dizisinde yer aldığım için de inanılmaz gurur duyuyorum. Bu kadar güzel bir kadro bu kadar güzel bir hikaye ve bu kadar güzel görüntülerin bir arada olduğu nadir dizilerden biri ”Asi”. Sıcacık, izlerken başka tat aldığım, oynarken ayrı hissettiğim, senaryoyu okurken başka düşündüğüm bir iş; neticede özel diyelim. Her zaman hayatımda duygularımın, hissettiğimin özel olmasına önem veririm. Çok kötü bir roman bana benden bir şeyler hissettiriyorsa o benim için özeldir; isterse en kötü Türkçe’ye, en kötü anlatıma sahip olsun; önemli olan hissettiğimdir. ”Asi” işte hem herkes yönünden özel bir dizi oldu hem de benim açımdan, o yüzden kalbimin ve duygularımın ortak olduğu bir işte çalışmaktan dolayı huzurluyum ve çok mutluyum. Hayatımda yaşamadığım kadar güzel iki sene geçirdim ”Asi” sayesinde.
Çetin Tekindor gibi Türkiye’nin önde gelen tiyatrocularıyla birlikte rol alıyorsunuz. Bu çok çalışmanın bir eseri olsa gerek. Peki, şansınızın da etkisi oldu mu hiç?
A.G: Hep söylerim Çetin Tekindor, Nur Sürer benim için çok özel insanlar. Hayran olmamak insanın asla elinde değil. Ben ikisine de önceden de büyük hayranlık duyardım. Şans, ki şansların en büyüğü; beni onlarla aynı işte hem de annem babam olarak karşıma çıkardı. Onlarla bir arada olmak, oturup konuşmak, gülmek, zamanımı geçirmek başlı başlına bir okul benim için. Hayatımdaki en büyük iyi ilklerimden biridir ”Asi”ye evet deyişim.
”Asi” dizisine dahil oluşum da çok gariptir. İki sene önce Ağustos ayında annemle birlikte okuluma kayıt yaptırmaya gitmiştim. Kaydımı yaptırıp imzamı atıp gidecektim ama içimden gelmiyordu o son imzayı atmak. Tam imzamı atacakken telefonum çaldı. Hatay’da bir dizi çekileceğini ve benimle ısrarla görüşmek istediklerini söylediler, hem de hemen. Ani bir kararla okula kayıt olmaktan vazgeçtim Levent’ te Gazeteciler Sitesi’ne gittim. Yönetmenimiz Cevdet Mercan ile ilk defa orada karşılaştım. Klasik denemelerden birini gerçekleştirdik. Kendimi bu tarz deneme çekimlerinde hiç başarılı bulmam. Nedense biraz utangacımdır. Çünkü yine bu yüzden biraz mutsuz eve döndüm fakat ertesi gün aradılar ve bir hafta sonra Antakya’ya yola çıkılacağını söylediler. Çok mutlu oldum o an çünkü o dönem dualarım hep İstanbul’u terk etmek, uzaklaşmak üstüneydi Tanrı’m dualarımı kabul etmişti ve ben Türkiye’ deki en iyi dizilerden biri olacak olan ”Asi” dizisine dahil edilmiştim. Gerçekten çok şanslıydım!
Çok sevilen bir dizi “Asi”, büyük bir ekip çalışıyor. Çekimler ve çalışmalar nasıl gidiyor?
A.G: Ben seyahat etmekten; yeni yerler, yeni şehirler, yeni insanlar tanımaktan fazlasıyla zevk alırım. Dizinin Antakya’da çekileceğini öğrendiğimde de bu yüzden çok sevindim; görmediğim, bilmediğim bir şehirdi. Antakya büyülü bir şehir… Ben Antakya’yı küçük sihirli bir kutuya benzetiyorum. Sade gösterişsiz bir kutu ama içinde birçok yerde olmayan güzellikleri olan gizemli farklı ve sıcacık atmosferi olan bir kutu… Sevgiyle yapılan her işte olduğu gibi Antakya’da ”Asi” dizisini sevgiyle bağrına bastı. Sevilmek çok güzel bir duygu bunu burada fazlasıyla yaşıyoruz. Her an, her fırsatta bunu duymak çok güzel inanın. Sevgi ve hoşgörü şehridir; Antakya benim nazarımda. Zorlukları da olmuyor değil tabi ki. Örneğin, çok yoğun tempoda çalışıyoruz çok erken saatlerden çok geç saatlere kadar setlerdeyiz. Birçok problemimiz oluyor. Çok üşüdüğümüz, çok hasta olduğumuz ya da teknik arızaların olduğu zamanlar gerçekten çok zor oluyor. Uzun süre ailemize evlerimize gidemiyoruz ya da bir gün gidip dönüyoruz. Şehir dışı işi olmasının verdiği zorlukların, bu küçük şikayetlerimizin dışında her şey olması gerektiği gibi…
Dizideki karakteriniz ile ilgili ne söyleyebilirsiniz? Kendinizden de bir şeyler bulabiliyor musunuz “Gonca”da?
A.G: ”Gonca”; biraz saf, fazla iyi niyetli, herkese çabuk güvenen, sakin, içinin bir yanı hep çocuk olan bir karakter… Bazen gereğinden fazla susan, konuşmayan, çekinen, olayların içine girmeden dışarıdan izleyen biri. Ablalarından farklı, zamanında yaptığı yanlışlar da bu özelliklerinin bir bedeli gibi görünüyordu. Fakat şimdi ailedeki tek mutlu evliliği yapan kadın oldu. ”Gonca” ile benzeyen yönlerim az da olsa tabi ki var. İyi niyetli biriyimdir ben de onun gibi, art niyet aramam insanlarda. Herkesin birbirini Yaradan’dan ötürü sevdiğini düşünürüm öncelikle. Artık çabuk güvenemiyorum ben insanlara ”Gonca” gibi. Onun dışında içimde hep bir çocuk yanım vardır fakat o çocuk yanımın diğer tarafında da yaşlı birinin oturduğunu hep bilirim. Gonca çok sabırlı her ne kadar güçlü görünmüyor gibiyse de aslında çok güçlü. Kocasına çocuğuna her zaman sahip çıkmayı bilen ve kendine de saygı duyulmasını sağlayan, hayat adına başarılı biri. Nadir de olsa yeri geldiğinde sesini tatlı tatlı yükseltir, tepkisini verir o yönden benzemeyiz. Mesela ben daha sinirli bir yapıya sahibimdir, sinirlendiğimde pek tatlı olduğum söylenemez.
En nihayetinde içimde tabi ki bir parça ”Gonca” mevcut…
Oyunculukta en etkilendiğiniz durum nedir? Bir meslek olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
A.G: Oyunculuk benim becerebildiğim kadarıyla hayatımda yapabileceğim tek iş, onu çok iyi biliyorum. Oyunculuk bir aşk, tutku dolu gelgitleri olan ama sabrın son damlasına kadar yaşandığı bir iş… Tekil bir iş bir kere… Yalnızlığı ve kendine yetmeyi ben bu iş sayesinde öğrendim. Alnının teriyle para kazanıyorsun, hiç sanıldığı kadar kolay değil. Evimizden, ailemizden, sevdiklerimizden taviz vermek durumda kalıyoruz, en önemlisi kendimizden tavizler veriyoruz. Ama işimi bitirip evime dönerken ve yaptığım işin ne kadar iyi olduğunu gördüğümde bütün sıkıntılar yorgunluklar inanılmaz bir hızda uçup gidiyor, ruhumu ve bedenimi yenileyip tekrar hazır ola geçiyorum. Kağıt üzerindeki bir hayale can veriyoruz, onun kıyafetleriyle, saçıyla makyajıyla, konuşma tavrıyla, bakışıyla, duruşuyla ilgileniyoruz. Onu seviyoruz, alışıyoruz bir süre sonra. Kızıyoruz, yargılıyoruz, ters düşüyoruz ama inatla kopamıyoruz. Aşk gibi işte… Ben oyunculuğu o yüzden hep aşka benzetiyorum ve bu yüzden de oyunculuğa aşığım diyorum.
Özellikle birlikte rol almak istediğiniz biri ve mutlaka oynamak istediğiniz bir karakter var mı?
A.G: Düşündüğüm zaman oynamak istediğim çok rol olduğunu anlıyorum. Henüz yolun çok başındayım ve o kadar çok karakteri canlandırma isteği var ki içimde. Hepsinin sırası, zamanı, yaşı ve teklifi geldiğinde gerçekleştireceğim istekler bunlar. Bir deliyi de oynamak istiyorum, bir masal kahramanını da, bir katili de, bir kadın savaşçıyı da. Ama en çok istediğim dönem filminde rol almak. Dönem kostümlerine aşığım diyebilirim. Osmanlı dönemine ait mesela bir film çekilse, o kadar çok işlenebilecek konu var ki…
Kenan İmirzalıoğlu da birlikte oynamayı çok istediğim bir oyuncu, çok beğeniyorum.
Türkiye’de ve yurtdışında yakından takip ettiğiniz ve beğendiğiniz sanatçılar var mı?
A.G: Uğur Yücel, Türkan Şoray, Zuhal Olcay, Haluk Bilginer, Tarık Akan, Taner Birsel… Takip ettiğim ve çok beğendiğim oyuncu büyüklerimdir, her izlediğimde hayranlığım artar. Yurt dışında en başta Kate Winslet çok beğeniyorum duruşunu yüzünü oyunculuğunu… Diğer beğendiklerim ve izlemekten zevk aldığım oyuncular Cate Blanchett, Sean Penn, Meryl Streep, Jack Nicholson…
Geleceğe yönelik hedefleriniz, hayalleriniz neler? On yıl sonra nerede görmek istersiniz kendinizi?
A.G: Hiç düşünmemiştim aslında… On yıl sonrasını hele ki hiç. Bundan iki sene öncesinde hayatıma dair planladığım, düşündüğüm hiçbir şey gerçekleşmedi. Tam tersine hep başka yollar, başka insanlar sundu hayat önüme. Allah’tan hep hayırlısını dileyip öyle işe başlayanlardanım ve hep de istediğim değil bir süre sonra hayırlı olduğunu anladığım durumlar çıktı karşıma. Ama yine de şimdi bir düşünürsem tabi ki çok iyi bir Türk sinema oyuncusu olmak isterim. Nedense hiç yurtdışında oyunculuk yapma hayalim olmadı, hala da istemiyorum açıkçası. Hayalimdeki birçok rolü oynamış olmayı isterim. Şehir dışı iş yapmayı çok seviyorum, o yüzden on yıl içinde birçok şehre gidip orada çalışmayı, şarkı söyleyerek bir karakteri canlandırmış olmayı ve artık Aslıhan Güner olarak kaliteli işler yapmış olmayı çok isterim. Ama hayat bakalım neler yaşatacak merak etmeden sakin bir şekilde bekliyorum.
Son olarak, tüm yer aldığınız yapımlar, işler, size bir şeyler kattı mı? Kendinizi değişmiş hissediyor musunuz?
A.G: Katmaması mümkün değil ki. Sürekli öğreniyorum, sürekli kendimle hesaplaşıyorum eleştiriyorum. Durmadan çalışıyorum sadece oturup televizyon izlerken bile oyunculuk adına