Masal Evlerin Mimarı
Rahmetli ünlü mimar ve Ankara eski belediye başkanlarımızdan Vedat Dalokay’ın kızı olan Belemir Dalokay Güzer Ankara’da rüya gibi bir projede görev aldı. Kariyerini etkileyen faktörlerden Aloha Evleri projesine kadar pek çok konuda keyifli bir sohbetimiz oldu…
Öncelikle adınız çok hoş, anlamı nedir?
Belemir Dalokay Güzer: Belemir, Öz Türkçe bir isim. Adımın anlamı “kır çiçeği, peygamber çiçeği veya mavi kantaron”. İç Anadolu bölgesinde doğal florada rastlanır ve erken yazda mor veya pembe çiçek açarlar.
Ankara’da rüya gibi bir projede görev aldınız… Çalışmalarınızda yaşadığınız, doğup, büyüdüğünüz kent sizi nasıl etkiliyor?
B.D.G: Ankara doğumluyum. Kızılay’da iki katlı ve bahçe içinde bir evde doğmuşum. Yani bozkırın peyzajındaki gücü deneyimleyerek büyüdüm denebilir.
Peki çocukluk anılarınızın mesleki yaklaşımlarınızda bir etkisi oldu mu?
B.D.G: Elbette. Doğduğum evi hala hatırlıyorum. Sıvaları dökülmüş sarı renkte bir evdi. Hatta bahçemizde evimizin boyunu aşan bir erik ağacı vardı, bunu da hatırlıyorum.
Mesela şimdi bahçesiz bir ev düşünemiyorum. Çok şanslıyım ki; Aloha Evleri de tam hayallerimdeki gibi bir proje.
Sizce “ev” nedir?
B.D.G: Evimiz postacıya verdiğimiz adreslerimizden, davetler verdiğimiz mekanlardan çok daha fazlasıdır. Hayatımızın biçimlendiği, paylaşmayı öğrendiğimiz ve ortak anıların depolandığı bir yerdir. Vazgeçilmezdir!
Babanız hepimizin saygı ile andığı Ankara’nın eski belediye başkanlarından Vedat Dalokay. Aileden gelen bir tasarım kültürünüz var, galiba…
B.D.G: Evet, benim babam mimardı. Ben henüz ilkokula başlamadan önce de babamın “evimiz” olarak tasarladığı Tekdal Apartmanı’na taşınmıştık. Kocaman terasları olan bu apartman hala Farabi’de, Çevre Sokak’tadır. Komşularımız hala orada oturuyorlar. Bizim dairemiz en üst kattaydı ve her tarafı teraslarla ilişkilenen bir düzende tasarlanmıştı. Benim babam Anadolu’da büyümüştü. Çocukluğunda dağlarda keçiler ile yaşadığı deneyimleri bana ve kardeşlerime uyku öncesi masallara dönüştürerek anlatırdı. Kolo keçiden türeyen bu hikayeler yıllar sonra da tüm dünya çocuklarına Türk Dil Kurumu ödülünü almış bir çocuk kitabı olarak hediye edilmiştir. Burada anlatmaya çalıştığım benim babamın çoçukluğunun geçtiği yerler; dağlardaki, kırlardaki yani doğadaki deneyimleri bizlere masallar olarak geri gelmiştir. Kolo’nun hikayelerini dinlerken de, okurken de henüz çocuk yaşlardaydım ve her nedense babam gibi yazabilmek için kırlarda büyümek gerektiğini bile düşünürdüm.
Öyleyse bu projedeki esin kaynağınızın çocukluk anılarınız…
B.D.G: Doğru, Aloha Bahçeleri de çocukluk anılarımızdan yola çıktığımız bir gelenek ile tasarlanmıştır. Metin ve Gamze Güngör çifti de ortak hayallerini bu projede gerçekleştirmek üzere bizlere başvurmuşlardı; “modern yaşamın dayattığı ve hiçbirimizin yadırgamadan benimsediği apartman yaşantısına alternatif mekanları sunmak …”
Böylece Güngör çifti, aslında pek çok insanın hayalini gerçekleştirdi. Aloha Evleri çok büyük emek ve özveri isteyen çok özel bir proje…
B.D.G: Evet. Doğanın kapımızın hemen ardında deneyimlenebildiği mekanları tasarlamamızı istediler.
Hatta şaşırtıcı derecede ileri gittiler ve ağaçlarda sincapların dolaştığı bir dizi açık mekandan bile bahsettiler… Bahçeye dikilecek olan her ağacı, her çiçeği her gün proje üzerinde izlediler. Bademleri birlikte yerleştirdik yerlerine, vişne ağaçlarının sayısını az buldular, arttırdık… Halamın “Vişneli Ekmek” tarifini bile paylaştık… Bahçelerde büyüyecek olan çocukların hayallerini doldurmaya çaba gösterdik. Evimizin boyundan daha büyük ağaçları olan bahçeleri, fasulye ağacına tırmanan çocukları, masallarımıza ilham olan kırları bile düşledik. Hepimizin ortak vazgeçilmezi olan doğa sevgisinin tasarlanan bahçeler aracılığı ile deneyimlenmesini hedefledik. Unutulan veya ertelenen komşuluk ilişkilerinin desteklendiği ortak mekanları kapının dışındaki hayatlarımızı bahçelerde kesiştiren alternatif bir anlayışla tasarladık.
Gerçekten sincaplar olacak mı, bu bahçelerde?
B.D.G: Sincaplara sormak lazım. Bir metafor olarak varlar. Biliyor muydunuz; sincaplar sakladıkları tohumların bir kısmını bulamazlar ve toprak altında unutulan bu tohumlar, yeni ağaç fidanlarının yetişebilmesine yardımcı olur…
{gallery}roportaj/250609belemir{/gallery}