Işık Sahili Mimarı
Cahit Göbekli
İlk yazımda severek mesleğimi icra ettiğim İstanbul’un ve İzmir’in arka bahçesi olan Kuzey Ege’den ve kendimden bahsetmek istiyorum…
Bendeniz, Kuzey Ege’de mimarlık mesleğini icra etmekteyim. Göbekli Mimarlık ailesi olarak mottomuz mekânsal bütünlük ve ferahlık. Beş yıldır bölgeye olabildiğince değer katıyor ve katmaya da devam ediyoruz. Hedefimiz, doğayla uyum içinde beton yığınları oluşturmadan yatay mimariyle ekolojik yaşam alanları oluşturmak. Kuzey Ege’nin incisi zeytin ağaçlarıyla donanmış, yeşili bol bir tarzla yarattığımız bine yakın projemiz ile bu hedefte emin adımlarla yürüyoruz.
Şimdi çayımızı, kahvemizi alıp şöyle bir arkamıza yaslanalım…
Hayal edin! Arabaya atladığınızı düşünün, yolculuk Kuzey Ege’ye… Yol boyunca bir tarafımızda sıra sıra dizilmiş Ege’nin incisi zeytin ağaçları, diğer tarafımızda sonsuz mavilik, bir yandan da bölgeye yaklaştıkça hissedilen Ege’nin olmazsa olmazı poyraz rüzgârı ve içi ferahlatan hissi…
Ahh o zeytin ağaçları… Ölümsüzlüğün gölgesi! Adeta hayranlık yaratıyor gösterişli gövdesi, tarih kokan yaprakları sizi alıp götürüyor. Kim bilir o uzun ömürlerinde nelere şahit olmuşlardı? Tam dalıp gitmişken o sırada kulağınıza fısıldayan bir rüzgâr usulca konuşmaya başlar bizle ve alır götürür denizin o derin mavisine. Denize bakarken o sonsuzlukta adeta kayboluyoruz. Rüzgar mesaj verirmişçesine o tatlı iyot ve yosun kokusunu en güzel haliyle bize doğru estiriyor. O koku yok mu? İnsana huzurun kapısını açan. Tam o sıra kapatın gözlerinizi adeta yeniden doğmuşçasına ayakkabılarınızı çıkartıp yalın ayak toprağa basın… Ne güzel değil mi?.
Burhaniye Ören, Akçay, Altınoluk, Ayvalık hatta Assos sayması bile keyifli. Bölge birçok tatil beldesine nazaran az katlı çok bahçeli. En güzel bahçe yarışmalarının, samimi komşulukların tatlı bir rekabet yarattığı dedelerin asma yaprakları, menekşeleri ve sümbülleri ile konuşup onlarla ilgilenirken arkadan gelen torunların cıvıltı sesleri arasında yaşanılan huzur. Gecesinde, mavi beyaz tahta sandalyede asılan rengarenk seyyar lambaların altında gündüz yakaladığı levreğin pişmesini beklerken yiyeceğiniz envai çeşit kaz ve Madra Dağları’na özgü tamamı zeytinyağlı akkız, karahindiba, acı filiz, turp otu, börülce salatası, kabakçiçeği dolması ve süzme yoğurtlu semizotundan birer kaşık aldınız mı karnınız doydu bile.
İşte ben de tasarımlarımda bu duyguların tamamını hissettirebilecek yapılara önem veriyorum. Her detayında, köşesinde Kuzey Ege’nin tüm zevk, his ve aşklarını maksimum düzeyde almasını sağlıyorum. Sizi bu yaz, Kuzey Ege’ye geldiğinizde hayali bile güzel olan bu hissiyatı bizzat yaşamaya davet ediyorum.
Sonraki yazılarımda sizlere öncelikle yatay evlerin özelliklerinden, dekorasyonlarından ve mimarileri tasarım inceliklerinden bilgiler aktaracağım. n