Gökçe Altunkaya Şahin – G Design Studio: 2026’da İç Mekân Tasarımları Nasıl Şekilleniyor?
Yeni yılın iç mekân estetiğine yön verecek tasarım dilini paylaşan G Design Studio’nun kurucusu İç Mimar Gökçe Altunkaya Şahin, 2026’nın ruhunu ve markalar ile kullanıcıların mekânla kurduğu yeni bağı MAG Okurları için yorumluyor.
FOTOĞRAF: BÜLENT TAMGÜÇ
Önümüzdeki yıl için iç mekânlarda öne çıkan genel tasarım anlayışı nedir? Markaların iç mekan tasarımlarında tercihleri neler oluyor?
2026 yılında iç mekân tasarımında öne çıkan genel anlayış, “doğala dönüş” ve “anlamlı mekân” kavramları etrafında şekilleniyor. Artık sadece estetik kaygılar değil, mekânın kullanıcıyla kurduğu duygusal bağ, malzemelerin samimiyeti ve hikâyesi çok daha belirleyici. Doğal taş, ham ahşap, dokulu yüzeyler ve sürdürülebilir materyallerle kurulan sıcak temas, 2026’nın en güçlü ortak dili hâline gelecek.
Markalar ise bu dönüşümün merkezinde yer alıyor. Kurumsal kimliğin yalnızca logodan ve renklerden ibaret olmadığının farkına varan markalar, iç mekânı artık marka deneyiminin bir parçası olarak görüyor. Bu nedenle biz de G Design olarak her marka için kişiselleştirilmiş, hikâyesini mekâna taşıyan tasarımlar yapıyoruz. Artık kullanıcılar yalnızca bir alanda bulunmak değil, o markanın dünyasını hissetmek istiyor. Mekânlar, markaların kendi kimliğini anlatan, yaşayan birer organizmaya dönüşüyor. Kısacası 2026 “tasarımın hikâyeyle birleştiği” bir yıl olacak.
Markaların mekânlarında renk paleti seçimi neye göre belirleniyor? 2026’da markalaşma açısından öne çıkan renk eğilimleri neler?
2026 renk eğilimlerinde bordo özellikle öne çıkıyor. Güç, derinlik ve zamansızlık hissi veren bordoyu, sofistike mekânlar yaratmak isteyen markalar için güçlü bir vurgu tonu olarak tercih ediyoruz; ancak, burada kritik nokta şu: Her renk, ancak markanın kimliği ile uyumlu olduğunda doğru etkiyi yaratır.
Markaların mekânlarında renk paleti seçimi, artık yalnızca trendlerden değil, markanın kendi DNA’sından besleniyor. Renk; bir markanın değerlerini, duruşunu ve kullanıcıda uyandırmak istediği duyguyu ilk saniyede aktaran en güçlü araçlardan biri olduğu için 2026’da renk skalası tamamen markanın hikâyesi, hedef kitlesi ve sektörel konumlanması üzerinden şekilleniyor. Bununla birlikte markalaşmada “deneyim tasarımı” çok daha ön planda. Yani mekân sadece renkle görülmüyor, beş duyuyla algılanıyor. Işığın sıcaklığı, kullanılan malzemelerin dokusu, mekânın kokusu, akustik düzeni… Tüm bu unsurlar bir araya gelerek renk paletinin yarattığı duyguyu destekliyor ve kullanıcıya bütüncül bir marka deneyimi sunuyor.
Teknolojinin iç mimariye entegrasyonu bu yıl nasıl bir değişim gösteriyor? Akıllı yüzeyler, dijital çözümler markalaşmada ne kadar belirleyici?
Teknolojinin mekâna entegrasyonu, marka deneyimini köklü bir şekilde yeniden tanımlıyor. Artık iç mekânlar sadece fiziksel birer alan değil; markanın karakterini aktaran, kullanıcıyla etkileşime geçen ve sürekli güncellenebilen, yaşayan bir yapıya dönüşüyor.
G Design olarak biz, teknolojiyi tasarımın tamamlayıcı değil, sürdürücü bir unsuru olarak ele alıyoruz. Mekânın ruhuna uygun akıllı aydınlatma senaryoları, ziyaretçi akışını kolaylaştıran dijital yönlendirmeler ve markanın hikâyesini interaktif bir dile çeviren çözümlerle her projede farklı bir dijital deneyim kurguluyoruz. Amacımız, teknolojiyi görünür bir iç mekân unsuru hâline getirmek değil, mekânın doğal akışına entegre ederek kullanıcıya sezgisel bir deneyim sunmak. Yani marka kimliğini sadece görsel olarak değil, deneyimsel olarak da dijitalleştirerek mekâna işliyoruz.
“Doğaya dönüş” teması hâlâ trend mi? Bitki kullanımı ve doğal dokular marka deneyimine ne katıyor?
Doğaya dönüş ve sürdürülebilirlik, markaların mekânlarında artık estetik bir tercih olmanın ötesine geçip, wellness odaklı yaşam tarzıyla uyumlu temel bir gereklilik hâline geldi. Günümüzde kullanıcılar doğayı sadece görmek değil, gerçekten hissetmek istiyor. Bu nedenle standart yapay bitki duvarlarının modası geride kaldı. Sürdürülebilir mekânlar, markanın değerlerini doğrudan hissettiren sessiz bir iletişim aracına dönüşüyor. 2026’da doğallık, mekânı sadece güzelleştiren bir detay değil, yaşayan ve iyi hissettiren bir marka deneyiminin merkezinde yer alıyor.
G Design olarak projelerimize yaşayan duvarlar, doğal hava temizleme özelliği olan bitki sistemleri, akışkan su öğeleri ve nem, koku ile akustiği dengeleyen doğal ekosistem çözümlerini entegre ediyoruz. Bu unsurlar mekâna yalnızca doğal bir atmosfer katmakla kalmıyor; stresi azaltarak, odaklanmayı artırarak ve zihinsel iyilik hâlini destekleyerek kullanıcı ile marka arasında güçlü bir bağ oluşturuyor.