© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

Erhan Alpay: Söz, Beden, Sessizlik

Erhan Alpay: Söz, Beden, Sessizlik

Kimi zaman tehlikeli, kimi zaman duygusal karakterlerle tanıdığımız Erhan Alpay, sahneye ilk adımını pandomim sanatıyla atmıştı. Kurtlar Vadisi Pusu, Sefirin Kızı, Yürek Çıkmazı gibi işlerde adından söz ettiren başarılı oyuncu, kariyerinin perde arkasından kendi ruhuna uzanan yolculuğuna MAG Okurları için değindi.

 

Pek çok oyuncu tiyatrodan gelir, ama pandomim farklı bir disiplin. Bu fark sizi nasıl etkiledi?

Konservatuvara girmeden önce bedenimde farklı bir potansiyelin olduğunu hissediyordum ancak, bunu nasıl kullanacağımı bilmiyordum. Konservatuvara girdikten sonra beden plastiğimi tanımam konusunda büyük bir gelişme yaşadım. Pek çok değerli hocamdan eğitim alma fırsatı buldum. Kendi heykeltıraşlığıma soyunma şansı elde ettim. Bu süreç, beden-zihin bütünlüğümü dengede tutmamda bana çok yardımcı oldu.

 

Sizce oyunculuğun en güçlü dili hangisi: Söz mü, beden mi, sessizlik mi?

Öncelikle, bu üç temel öğeyi birbirinden ayrı tanımlamayı doğru bulmuyorum, çünkü bütünü tanımladığımızda oyunculuk ortaya çıkar. Birinin diğerinden ayrılması, olumsuz sonuçlar doğurur; ama birini seçmek zorunda kalsam, tabii ki “sessizlik” derim.

 

Sefirin Kızı’ndaki Akın karakteri, izleyicide güçlü tepkiler uyandırmıştı. O rolde sizi en çok zorlayan sahne neydi?

Akın karakteri, karanlık tarafı temsil ettiği için hayatımda bir paradoks yarattı. Ben aydınlık taraftayım, çünkü evli ve çocuklu bir aile babasıyım. Belki de biz oyuncuları en çok zorlayan karakterler, Akın gibi olanlardır; ama aynı zamanda en çok oynamak istediğimiz roller de bunlardır, çünkü bu tür karakterlerde performans sırasında çok daha özgür ve yaratıcı hareket edebiliyoruz.

 

Hayatınızdaki en büyük kırılma noktası neydi? O dönemde ne öğrendiniz?

Oğlum… Baba olmayı öğreniyorum.

 

Yalnız kaldığınızda zihniniz en çok hangi konunun etrafında dolaşır?

Yalnız kaldığımda çok şey düşünüyorum; gerekli ya da gereksiz… Ancak, insanın zihninin arınmaya ihtiyacı oluyor. Benim bu sıralardaki en büyük meditasyonum ise koşmak.

 

Mutluluk sizin için anlık bir parıltı mı, yoksa inşa edilen bir yaşam biçimi mi?

Mutlak mutluluk yoktur; sebep ve sonuçlar vardır. Bu sebep-sonuç arasındaki süreçte hem mutlu hem de mutsuz oluruz, çünkü alınan herhangi bir karar, kişinin kendi özgür iradesindedir. İnsan, istediğini inşa etmekte özgürdür. Ben ise mutluluğu inşa etmeyi düşünürüm hep.

 

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.