© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

Enes Yılmazer ve Lüks Bakış

Enes Yılmazer ve Lüks Bakış

Lüks içerik üretimi denince akla gelen ilk isimlerden biri Enes Yılmazer. YouTube’da 5 milyon abonesi olan ve Instagram ile birlikte her ay 50 milyon kişilik global bir izleyici kitlesine ulaşan Enes, dünyanın dört bir yanındaki rüya mülkleri bizlere taşıyor. Bu kez ise rotası bambaşkaydı: Atlantik Okyanusu…

 

Bu yolculuğun perde arkasında sadece cesaret yok, aynı zamanda eski bir dostluk var. Enes’in bir buçuk yıldır hayalini kurduğu transatlantik yolculuk, elli beş gemiyle Türkiye’nin en büyük konteyner gemi filosuna sahip Arkas Line ve Arkas Holding’in desteğiyle gerçeğe dönüştü.

 

Sine A isimli yük gemisine binerek İspanya’dan New York’a uzanan on bir günlük deniz yolculuğunda mürettebatın hayatını ve denizcilik dünyasının bilinmeyen yönlerini belgeselleştiren Yılmazer’in Arkas Holding ile yolları aslında yirmi yıl önce kesişiyor. Henüz on beş yaşında sörfe tutkuyla bağlı genç bir sporcuyken Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bernard Arkas onun yeteneğini ve azmini görüyor, tüm desteğini veriyor. Bu destekle Enes tam üç kez dünya sörf şampiyonu oluyor.

 

Biz de İzmir’de, Arkas-Mattheys Köşkü’nün etkileyici atmosferinde düzenlenen Journey Never Ends belgeselinin prömiyerindeydik.

 

Sizi bu sıra dışı yolculuğa çıkmaya çeken şey neydi?

Beni bu yolculuğa çeken şey, hem maceracı ruhum hem de farklı sektörleri öğrenme merakımdı. Bu merak ve keşif arzusu, beni bu projeyi yapmada motive etti.

Okyanusta geçen on bir günün sonunda New York silüetini uzaktan gördüğünüz o an… Karayı ilk kez görmek, büyük yolculuğun bitmesi size neler hissettirdi?

On bir günün ardından karayı görmek oldukça enteresandı. Güzel ve heyecan verici bir duyguydu, çünkü on bir gün boyunca sadece denizi gördük, başka hiçbir şey yoktu. New York’a varmış olmak, bu uzun ve zorlu yolculuğun gerçekten başarıyla tamamlandığını zihnimizde oturtmamıza yardımcı oldu. Okyanusun ortasında geçen onca günden sonra, sanki hiç yol katetmemişiz gibi bir his vardı.

 

Milyonlarca dolarlık evler sizin kameranız aracılığıyla izleyiciye ulaşıyor. Sizce bu tür içerikler lüks emlak piyasasını nasıl etkiliyor? Bazen YouTube’un, geleneksel satış ofislerinden daha güçlü bir platform hâline geldiğini düşünüyorum. Siz bu konuda neler dersiniz?

Dünya nasıl değişiyorsa, pazarlama yöntemleri de değişiyor ve bu değişim her sektöre yansıyor. Biz de YouTube kanalımız aracılığıyla dünya genelindeki emlak ve gayrimenkul sektörlerine yeni bir pazarlama yöntemi kazandırdık. Videolarımız milyonlarca insana ulaşıyor ve daha da önemlisi; bu, mülklerin hikâyesini en gerçekçi, samimi ve etkileyici şekilde anlatma imkânı sağlıyor. Sosyal medya ve dijital platformlar üzerinden yapılan bu yeni pazarlama biçiminin henüz başlangıcında olduğumuzu düşünüyorum. Bu alandaki etkinliğin giderek artacağına ve sektör üzerinde çok daha büyük etkiler yaratacağına inanıyorum.

Jetlerin özgürlüğü mü, yatların dinginliği mi, evlerin ihtişamı mı sizi daha çok etkiliyor?

Açıkçası hepsi, çünkü ister jetler, ister büyük yatlar, isterse mimari harikası evler olsun; bunlar, insanların hem mühendislik sınırlarını hem de kişisel ve finansal cesaretlerini zorlayarak ortaya koydukları olağanüstü yapılar. Ben de kanalımda bu yapılara bu gözle yaklaşıyor, ne kadar emek ve yaratıcılık gerektirdiğini izleyicilere göstermeye çalışıyorum. Bu yüzden altı yılı aşkın süredir, ilham aldığım bu alanlarda çekim yapıyor ve keşfetmeye devam ediyorum.

 

Bugüne kadar gezdiğiniz lüks evler arasında sizi en çok etkileyen hangisiydi ve sebebi neydi?

Birçok ev beni etkiledi. Hayatta on üzerinden on bir puan alacak “kusursuz ev” olduğuna inanmıyorum. Her evin bir kişiye göre mükemmel, bir başkasına göre sıradan olabileceğini düşünüyorum; ama örnek vermem gerekirse:

  • Hollywood Hills’ta, yaklaşık dört yıl önce gezdiğimiz bir ev; mimarisi ve konumlandırılmasıyla beni çok etkilemişti.
  • Hindistan’ın Goa şehrinde çektiğimiz bir malikâne; hikâyesi ve atmosferiyle gerçekten farklı bir deneyimdi.
  • New York’ta iki yüz elli milyon dolarlık bir çatı katını gezdik. Şehrin üstünden bakmak, dünyadaki en pahalı evlerden birinde olmak çok özel bir histi.
  • Ayrıca Airbus A320 özel jetini gezdik. O lüks ve konforu bu kadar kompakt bir yapıya entegre edebilmek inanılmazdı.

Bunlar aklıma gelen sadece birkaç örnek. Liste uzayıp gider.

Sizce lüksün sınırları olmalı mı? Gezdiğiniz en pahalı ev hangisiydi? İnsanlar neden pahalı evlere ilgi duyuyor?

Lüksün bir sınırı yoktur, çünkü lüks, insanın yaratıcılığına bağlıdır. Sınırlar zorlandıkça, lüks de sürekli evrim geçirir ve yeni bir seviyeye ulaşır. Bugüne kadar gezdiğim en pahalı ev, Los Angeles’ta iki yüz doksan beş milyon dolarlık “The One” adlı konuttu. Hatta bu evin detaylarını kanalımda da paylaştım.

 

İnsanlar pahalı evlere genellikle meraktan ilgi duyuyor. Parayla neler yapılabileceğini görmek istiyorlar; ama benim için lüks, her şeyden önce fonksiyon ve fayda demektir. Lüks; hayatınıza değer katan; ister küçük, ister büyük olsun, en iyi hizmeti veren şeydir. Bu yüzden lüks kavramı kişiden kişiye değişir.

Sizi çok şaşırtan, “Bunu kim düşünmüş?” dediğiniz bir tasarım detayı oldu mu?

Evet, bu konteyner gemisinde beni en çok etkileyen şey, geminin tamamen kendi kendine yetebilen bir sistem olmasıydı. Dünyada genelde gösterişli, dikkat çekici şeyler ön plana çıkıyor. Örneğin; bir Ferrari, hızı ve tasarımıyla övülür. Bir konteyner gemisi ise, binlerce konteyneri okyanusları aşarak taşıyabiliyor. Kendini deniz koşullarına karşı koruyor, yirmiden fazla personelin hayatını sürdürebileceği ortamı kendi içinde yaratıyor; havasını, suyunu, elektriğini üretiyor ve tüm bu dev sistemi bir kıtadan diğerine taşıyabiliyor. Son yıllarda beni en çok etkileyen yapı kesinlikle bu fonksiyonel mühendislik harikasıydı.

 

“Journey Never Ends – Yolculuk Asla Bitmez” diyorsunuz… Peki, sizin yolculuğunuz? YouTube kanalınız ve kişisel markanız için uzun vadeli hayaliniz nedir?

Konteyner gemileri gibi benim yolculuğum da hiçbir zaman bitmiyor. Sürekli yeni fikirler, yeni projeler ve yeni işler üzerinde çalışıyoruz. Bireysel olarak insanın kendini geliştirmesinin çok değerli olduğuna inanıyorum ve ben bundan büyük zevk alıyorum. Gerek YouTube kanalımızdaki videolar, gerek Neomar çatısı altında başlattığımız HomeGöz markasıyla üreteceğimiz ürünler, gerekse çok yakında başlayacak olan podcast kanalımızla sürekli olarak kendimizi ve yaptığımız işleri geliştirmeye çalışıyoruz. Bu yüzden yolculuğun hiç bitmeyeceğine, aksine güzel bir şekilde ilerlemeye devam edeceğine inanıyorum.

 

Kariyerinizde ya da hayatınızda sizi harekete geçiren motivasyonlar neler oldu? Para kazanmak, başarı, tanınmak… ya da?

Beni her zaman motive eden şey; kendimi geliştirmek, yeni şeyler öğrenmek ve yaptığım işler aracılığıyla çevremdeki insanlara pozitif bir etki bırakabilmek oldu. Trabzon doğumluyum, çocukluğum Alaçatı-Çeşme’de geçti ve oradan bu noktaya kadar geldim. Hayatım boyunca elde ettiğim tecrübeleri, kazandığım başarıları ve güçleri, belki de benim gibi fırsatlara sahip olmayan insanlarla paylaşabilmek bana her zaman büyük keyif verdi. Aslında YouTube kanalımda da yaptığım tam olarak bu. İnsanların belki hayatları boyunca göremeyeceği mülkleri, yapıları yakından tanımalarını, öğrenmelerini ve ilham almalarını sağlamak bana büyük mutluluk veriyor.

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.