Ece Kamar Cumhuriyet, Bilim, Cesaret
Microsoft AI Frontiers Genel Müdürü Dr. Ece Kamar, cumhuriyetin ona sunduğu fırsatları ve kadınlara açtığı yolları kişisel yolculuğu üzerinden MAG Okurları için anlatıyor.
Başarı yolculuğunuzda dönüm noktası diyebileceğiniz anlar nelerdi? Harvard gibi prestijli bir akademik ortamdan Microsoft gibi küresel bir teknoloji devine uzanan süreçte sizi en çok ne motive etti?
Hayatıma dönüp baktığımda, yolculuğumu şekillendiren birkaç önemli dönüm noktası görüyorum ve bunların hepsi aslında tek bir temel motivasyona bağlanıyor: Öğrenme ve keşfetme tutkusu. Bu tutkunun tohumları çocukluğumda atıldı. Ben eğitimci bir ailede büyüdüm; annem, teyzem ve ailemdeki pek çok kadın öğretmendi. Kendimi bildim bileli, ilk anılarım annemin sıralarla dolu sınıfında geçti. O atmosferde, eğitimin hayattaki en değerli anahtar olduğunu, bilimin gösterdiği yoldan ayrılmamak gerektiğini ve azimle çalıştığımda önümde hiçbir engelin duramayacağını öğrendim. Sanırım en temel motivasyonum, köklerimi oluşturan bu aile mirası oldu.
İkinci dönüm noktam, Sabancı Üniversitesinde lisans öğrencisiyken araştırmayla tanışmamdı. Kendi alanlarında dünyanın önde gelen bilim insanlarıyla birlikte çalışma fırsatı bulmak, içimdeki o teorik bilgiyi pratiğe dökme ve yeni bir şeyler yaratma ateşini yaktı. Bu tecrübe, bana sadece bilimsel metodolojiyi değil, aynı zamanda büyük düşünmeyi de öğretti ve Harvard gibi bir hedefe ulaşabileceğime dair öz güveni verdi. Harvard’ın kapısını benim için aralayan an, işte o andır.
Son olarak, Harvard’daki doktora sürecimde hayatımın akışını değiştiren insanla, danışmanım Prof. Barbara Grosz ile tanışmam en büyük dönüm noktalarımdan biridir. Barbara, sadece yapay zekâ alanının kurucularından biri değil, aynı zamanda Harvard Üniversitesinde bilimde kadının yeri konusunda çığır açmış bir lider. Bana bir bilim insanı olmanın ne demek olduğunu, büyük hayaller kurmayı ve o hayallerin peşinden gitme cesaretini öğretti. Onunla birlikte yaptığımız çalışmaların, üzerinden yirmi yıl geçmiş olmasına rağmen bugünün yapay zekâ dünyasında hâlâ taze ve yol gösterici olduğunu görmek, o günlerde attığımız temellerin ne kadar sağlam olduğunun en büyük kanıtı.
Kısacası, beni motive eden şey; ailemden aldığım “eğitim her kapıyı açar” felsefesi, Sabancı’da keşfettiğim araştırma tutkusu ve Harvard’da Barbara Grosz gibi bir mentörle bu tutkuyu küresel bir vizyona dönüştürme fırsatı oldu. Bu yolculuk, beni bugün olduğum yere, Microsoft’a getirdi.
Cumhuriyet değerleriyle büyümüş bir kadın olarak, bu mirasın sizin dünya görüşünüze etkisi nedir?
Cumhuriyet değerleri, benim kimliğimin ve dünya görüşümün temel taşı. Dünyanın uzak bir köşesinde kendi ayaklarım üzerinde duruyorsam, aklımı ve yaratıcılığımı kullanarak bilime katkı sağlayabiliyorsam, bunu o büyük mirasa, cumhuriyetin ve Atatürk devrimlerinin kadınlara sağladığı eşitlikçi haklara borçluyum. Bu, kağıt üzerindeki bir haktan çok daha fazlası; bu bize sunulmuş bir vizyon. Bize aklı ve bilimi en büyük rehber olarak görmemiz öğretildi. Bilim insanı olma yolculuğum, aslında bu cumhuriyet idealinin bir yansımasıdır. Bu mirasın bana verdiği en büyük hediye, sanırım öz güven oldu. Bize, hayallerimizin sınırının olmadığı ve coğrafyanın bir kader olmadığı aşılandı. Bu sayede Harvard koridorlarında yürürken ya da Microsoft’ta bir projeye liderlik ederken kendimi ait hissettim, çünkü Atatürk’ün gösterdiği “muasır medeniyetler” hedefi, bana evrensel bir dünyanın kapılarını çoktan açmıştı. Bu yüzden omuzlarımda tatlı bir sorumluluk taşıyorum: Bu mirası en iyi şekilde temsil etmek ve özellikle Türkiye’deki genç kızlara, istedikleri her şeyi başarabileceklerini göstermek. Bu, benim cumhuriyete olan vefa borcum.
Bilim dünyasında kadın olmak -özellikle teknoloji gibi erkek egemen alanlarda- sizin için ne tür zorluklar ve fırsatlar doğurdu?
Bu, kariyerimin en başından beri üzerine çok düşündüğüm bir konu. Elbette, teknoloji gibi erkek egemen bir alanda, özellikle de Türkiye’den gelen bir kadın olarak yolun başında bazı zorluklar yaşadım. Katıldığım toplantılarda veya uluslararası konferanslarda çoğu zaman odadaki tek kadın olduğumu hatırlıyorum. O ilk yıllarda sesinizi duyurmak, kendinizi kanıtlamak ve bazen farkında olmadan oluşan ön yargıları aşmak için herkesten daha fazla çaba göstermeniz gerekebiliyor. Dünya ön yargı konusunda çok mesafe katetmiş olsa da, hepimizin çocukluğumuzdan getirdiği kalıpları kırmak kolay olmuyor. Özellikle çalışan bir anne olduğunuzda bu denkleme bir katman daha ekleniyor.
Zamanla çok önemli bir şeyi fark ettim: Beni farklı kılan bu özellikler, aslında benim en büyük avantajım. Başta bir dezavantaj gibi görünen bu “aykırılık”, bana kimsenin sahip olmadığı eşsiz bir bakış açısı sunuyor. Herkesin aynı şekilde düşündüğü bir ortamda, benim farklı perspektifim sorunlara bambaşka çözümler getirmemi, kimsenin görmediği detayları fark etmemi sağlıyor. Hayatta her şeyde olduğu gibi bu alanda da bakış açısı en önemlisi. Karşınıza çıkan zorluklara birer engel olarak da bakabilirsiniz, sizi geliştirecek birer fırsat olarak da. Ben ikincisini seçtim. O zorluklar beni daha dirençli yaptı ve farklılığımın değerini anlamamı sağladı.
Sizce kadın mücadelesi son 102 yılda hangi alanlarda en görünür dönüşümü yaşadı?
Bu soruyu düşündüğümde aklıma yasalardan veya istatistiklerden önce daha temel, daha insani bir dönüşüm geliyor: Hayallerimizin sınırlarının ortadan kalkması. Bence son 102 yılda kadın mücadelesinin en görünür ve en anlamlı dönüşümü tam olarak bu.
Bu bir gecede olmadı; nesiller boyu devam eden bir bayrak yarışı gibi. Her nesil, bir öncekinin büyük zorluklarla elde ettiği kazanımları bir başlangıç noktası olarak gördü. O ilk kadın doktorlar, avukatlar, pilotlar, kendilerinden sonra gelenlere “bu mümkün” mesajını verdiler. Onlardan sonraki nesil, bu cesaretle daha da ileri gitti ve bir sonrakine rol model oldu. İşte bu zincirleme etki, bugünün en değerli mirası. Bu miras sayesinde bugün şunu tüm kalbimle söyleyebiliyorum: “Türk kadını için artık hiçbir hayal çok büyük, hiçbir hedef ulaşılmaz değil”, çünkü artık önümüzde sadece boş yollar değil, o yollardan geçmiş, bize ilham veren sayısız rol model var.
Genç kadınlara hem bilimsel hem toplumsal alanda ilham verecek bir mesaj paylaşabilir misiniz?
Hayal edin ve kendinize güvenin. Yapay zekânın dünyayı yeniden yarattığı bu çağda, sizin zekânıza, hayallerinize ve eşsiz bakış açınıza her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Geleceği siz şekillendireceksiniz.