© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

Cemal Can Ateş Duygunun Peşinde Bir Yolculuk

Cemal Can Ateş Duygunun Peşinde Bir Yolculuk

Fotoğrafın sadece bir kare değil, bir duygunun izini süren anlatım biçimi olduğunu paylaşan Cemal Can Ateş, sadelikten beslenen görsel diliyle her düğünü bir hikâyeye dönüştürmenin inceliklerini MAG Okurları için anlatıyor.

Fotoğrafla ilişkiniz nasıl başladı? İlk kez bir kareye gerçekten “bu benim” dediğiniz o anı hatırlıyor musunuz?

Fotoğrafla ilişkim aslında bir merakla değil, bir ihtiyaçla başladı diyebilirim. Görüp etkilendiğim ne varsa bir şekilde bunu anlatmak, aktarmak istiyordum ama en iyi ifade edecek yolu bulmam biraz zaman aldı. Benim için en iyi aracın fotoğraf olduğunu ilk analog fotoğraf makinemle buluştuğumda keşfettim. Çektiğim fotoğrafların sadece bir görüntü değil, bir duygunun taşıyıcısı olduğunu fark ettikçe daha çok üzerine gittim. Bir süre sonra fark ettim ki artık sadece fotoğraf çekmiyordum; anlatıyordum, hissediyordum, aktarıyordum. Bu yolculuk hâlâ devam ediyor, ama artık daha bilinçli, daha planlı.

Düğün günleri hem telaşlı hem duygusal. Siz bu karmaşayı bir hikâyeye dönüştürürken nelere dikkat ediyorsunuz? Işık kullanımı, mekân seçimi, zamanlama gibi teknik detaylar bu sürece nasıl eşlik ediyor?

Düğün günü, çiftin hayatındaki en yoğun duyguların bir araya geldiği bir sahne gibi. Ben o sahnenin yönetmeni değilim, sadece izleyiciyim ama doğru anda doğru yerde olmayı bilen bir izleyici. Işık, mekân, zamanlama; bunlar benim için sadece teknik konular değil, duyguların taşıyıcıları. Doğal ışıkla çalışmayı seviyorum, çünkü yapay olan her şey duyguyu örtebilir. Mekânın ruhu da hikâyeye eşlik etmeli. Tüm bunları bir arada buluşturabilmek için de doğru bir iletişim gerekiyor. O günün heyecanı ve telaşı içinde, içten bir bağ kurmak her şeyi değiştiriyor. Çiftlerin kendilerini rahat hissetmeleri, o günü gerçekten yaşamaları gerekiyor. Bence ortaya çıkan güçlü kareleri çekimden önce ve o gün kurduğumuz samimi iletişime borçluyum.

İnsanları ve hareketli sahneleri fotoğraflarken onların kendilerini rahat hissetmeleri önemli. Siz o doğal anı yakalamak için nasıl bir çaba ve yaklaşım sergiliyorsunuz?

İnsanlar kamerayı fark ettiklerinde değişirler. O yüzden bu tip özel gün çekimlerinde kamerayı biraz unutmak lazım. Bunun için de aslında ben de o günün bir parçası olmaktan keyif almaya bakıyorum. Onlarla sohbet ediyorum, dinliyorum, paylaşıyorum. Hareketli sahnelerde de yine o ritmi yakalamak önemli; bir kahkaha, bir kucaklaşma, bir bakış. Belgesel bir anlayışı benimsemek önemli diye düşünüyorum. O anı eğip bükmeye, şekil vermeye çalışmak aslında tam da kayıt altına almaya çalıştığımız duyguyu bozabiliyor. O anın zaten kendisi çok güzel, önemli olan sabırla bunun peşinden koşmak. Gerçekten ekip olarak biz düğün gününde birer izleyici oluyoruz ve anların peşinden koşuyoruz.

Görsel dilinizde minimalist ama duygusu güçlü bir yaklaşım dikkat çekiyor. Fotoğraflarınızda abartıdan uzak, zarif bir sadelik var. Bu görsel dili oluştururken nelere dikkat ediyorsunuz; bu sizin için zamanla oluşan bir estetik mi, yoksa baştan beri bilinçli bir tercih miydi?

Sadelik kendi başına çok gürültülü bir şey aslında. Bir şeyi süsledikçe, müdahale ettikçe onu özünden kopardığımızı düşünüyorum. Tabii bu bir bakış açısı ama fotoğraflarımda ben bu dili benimsiyorum. Zaten fotoğrafta biçimci bir anlayış, özellikle benim çalıştığım alanda kolayca yapaylığa sebep olabiliyor. Benim hedefim kendi gözümle gördüğümü fotoğrafla göstermek. Burada elbette yeteneğime güveniyorum. Zamanla ve deneyimle olgunlaştı tabii bu anlatım dili.

Bugünün teknolojisiyle üretmek kolaylaştı ama özgün kalmak zorlaştı. Siz kendi tarzınızı korumak ve geliştirmek için neler yapıyorsunuz? İlham kaynaklarınız neler, sizi besleyen şeyler nereden geliyor?

Teknoloji bana hız kazandırıyor ama duyguyu hâlâ ben vermek zorundayım. Tarzımı korumak için kendime dönmem gerekiyor; ne anlatmak istiyorum, ne hissediyorum, neyi paylaşmak istiyorum? İşimizin temposu bazen asıl tutku duyduğumuz şeyin üzerini örtebiliyor. Böyle zamanlarda kişisel çalışmalarım beni gerçekten çok besliyor. Bundan asla kopamıyorum. Benim zenginliğim fotoğrafla olan güçlü bağım ve bu dönüşmeye, gelişmeye hep devam eden bir süreç. Sadece teknoloji değil, deneysel bazı denemeler, farklı anlatım çabaları her zaman heyecan veriyor. Bunu da hep önce bireysel çalışmalarımda deneyimliyor, sonra işime yansıtıyorum. Bu da üretimimi hep diri tutuyor.

Benim için en değerli ve kendimi en şanslı hissettiğim konulardan biri de birlikte çalıştığım ekip. Çektiğimiz her düğün bize yeni bir şey katıyor. Her biri bambaşka bir hayat, bambaşka bir hikâye, bambaşka bir duygu… Bu çeşitlilik hem görsel dilimizi zenginleştirdi hem de bizi daha esnek ve yaratıcı hâle getirdi. İyi ve işini tutkuyla yapan bir ekiple çalışıyor olmak gerçekten bir ayrıcalık. Yıllar geçtikçe, her düğünle birlikte biz de büyüdük, olgunlaştık. Bugün geriye baktığımda görüyorum ki artık hem daha özgün hem de çiftlerin ihtiyaçlarına çok daha uygun bir üretim yapabiliyoruz.

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.