© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

Bensu Uğur “Zorbalığa Sessiz Kalmamalı

Bensu Uğur “Zorbalığa Sessiz Kalmamalı

Jason Statham ve Hugh Grant gibi isimlerle aynı projede yer alan başarılı oyuncu Bensu Uğur, yeni filmi “Bağlantı Hatası”nın ayrıntılarını ve canlandırdığı Tuğba karakterini kendi çocukluğundan da örnekler vererek MAG Okurlarıyla paylaşıyor.

 

Bağlantı Hatası filmi bu ay sonunda vizyona giriyor. İzleyiciyi neler bekliyor? Filmin konusunu, temasını, verdiği mesajı ve karakterinizi anlatır mısınız?

“Bağlantı Hatası”, dijital çağda gençlerin maruz kaldığı zorbalığı, kimlik arayışını ve sanal dünyanın gerçek hayatlarına nasıl sızarak derin izler bıraktığını güçlü anlatımla ele alan bir film. Bununla birlikte, kuşak farklarını gözler önüne sererken, aile ve çocuk arasındaki iletişimin ne kadar hayati olduğunu da vurguluyor. Benim canlandırdığım Tuğba karakteri ise, maddi açıdan her şeye sahip olsa da sevgi ve ilgi konusunda derin bir boşluk hisseden, bu eksikliği farklı yollarla kapatmaya çalışan biri. Dışarıdan öz güvenli, kendinden emin ve tarzıyla dikkat çeken bir duruşu olsa da iç dünyasında büyük bir karmaşa yaşıyor. Kendini güçlü göstermek adına başkalarını incitmekten çekinmeyen, fakat aslında kendi yaralarıyla baş edemeyen bir karakter.

Geçmişinizde zorbalık yaşadınız mı?

Geçmişimde, pek çok çocuk gibi ben de zorbalığa maruz kaldım. İlkokul yıllarımda kalemlerimi, defterlerimi çöpte ya da tuvalette bulduğum günleri, bunun bende yarattığı şaşkınlığı ve üzüntüyü hâlâ hatırlıyorum. Lisenin ilk yılında ise siber zorbalıkla karşılaştım. O dönemde popüler olan bir uygulamada, okulumuzun adı altında isim soy isim şeklinde başlıklar açılıyor ve insanlar anonim bir şekilde yorum yapabiliyordu. Bir sabah adımın altında onlarca hakaret dolu, aşağılayıcı yorumla karşılaştım. Öylesine sert, öylesine acımasız sözler vardı ki, kendi aileme bile göstermekten çekindim. Liseye yeni başlamışken duyduğum heyecan, yerini derin bir kırgınlığa ve güvensizliğe bırakmıştı… O yaşlarda insan, söylediği bir sözün ya da yaptığı bir hareketin nasıl bir etki yaratacağını, bir başkasının ruhunda nasıl derin yaralar açabileceğini tam olarak göremiyor. Belki ben de farkında olmadan birini kırmış, istemeden üzmüş olabilirim. Eğer öyleyse, bu satırlar aynı zamanda içten bir özür olsun, çünkü fark etmek, değişimin en büyük adımı.

Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?

Çocukluk benim için sonsuz bir oyun alanıydı. Öğretmen bir anne ve babanın çocuğu olarak büyüdüm; evimiz keşfetmeye, öğrenmeye ve yaratmaya daima açıktı. Saklambaç oynar, çarşaflardan çadırlar kurar, şarkılar söyler ve dans ederdik. Babam muhteşem filmler açardı; annem, evi dağıtmama, duvarları karalamama, koltukları boyamama izin verirdi. Bu özgürlük, hayal gücümü sınırsız bir dünyaya dönüştürdü. Tek çocuk olmanın getirdiği yalnızlık yerine, odamda saatlerce kendi hikâyelerimi yazıp oynayarak bambaşka dünyalar kurardım… Babam, doğduğum andan itibaren elinde kamerasıyla kasetlere her anımı kaydetmiş. Çocukluğumda, tabletler yeni yeni hayatımıza giriyordu ve bir video düzenleme uygulaması keşfetmiştim. Yazlıktaki çocukları, arkadaşlarımı toplayıp bir ekip kurar, kısa filmler çekerdik. Yönetmen bendim, onlar da tutkuyla oynardı. Kamera önünde ya da arkasında olmak, sahnede olmak, hikâyeler anlatmak benim için bir tutkuydu.

2023 yılında yurt dışındaki bir yapımda yer almıştınız. Guy Ritchie’nin yönetmenliğinde, Jason Statham ve Hugh Grant’la aynı sahneyi paylaşmak nasıldı, duygularınızı ve kamera arkasını biraz anlatır mısınız?

Guy Ritchie ile çalışacağımı öğrendiğimde büyük bir heyecan hissettim! Onun Snatch ve Lock, Stock and Two Smoking Barrels gibi ikonik filmleriyle kendine hayran bırakan bir yönetmen olması bir yana, sette oyuncuların doğaçlamasına verdiği alanı ve yaratıcı sürece duyduğu saygıyı biliyordum. Hugh Grant ise Notting Hill’den beri sempatimi kazanan oyunculardan biriydi. Bu projede onlarla aynı seti paylaşmak, benim için çok büyük bir hayalin gerçeğe dönüşmesiydi. Çekimler başlamadan önce inanılmaz heyecanlanmıştım ancak, Jason Statham ve Aubrey Plaza’nın sıcak ve kucaklayıcı tavırları sayesinde heyecanım yerini anın tadını çıkarmaya bıraktı. Onların profesyonelliği kadar samimiyeti de beni etkiledi. Set ortamı o kadar dostane ve güven vericiydi ki, kendimi hemen ekibin bir parçası gibi hissettim… Sahnem bir yatta geçiyordu ve biz bunu platoda çekiyorduk. Devasa bir prodüksiyonla karşılaştığımda gözlerime inanamadım. Türk ve İngiliz ekipler bir arada, büyük bir özenle çalışıyordu. Bu denli profesyonel bir ortamda olmak, mesleğime duyduğum tutkuyu daha da artırdı… Guy Ritchie; çekim günü, bana Almanca kökenli bir İngilizce kelime ekledi ancak ne yaptıysam doğru telaffuz edemedim. Jason Statham yardım etmeye çalıştı, fakat sonunda Guy Ritchie kelimeden vazgeçti. Çekimler tamamlandığında Jason Statham’a veda etmek için yanına gittiğim, bana sarıldı ve gülerek, “Bu arada, kelime gerçekten söylenmesi zor bir kelimeydi.” dedi. O anı asla unutamayacağım.

Guy Ritchie’nin tarihe olan ilgisini bildiğim için ona İzmir’den özel bir hediye götürdüm. Meşhur kuru incirlerden oluşan bir kutunun üzerinde Efes’ten Hadrian Tapınağı, Artemis ve Celsus Kütüphanesi kabartmaları vardı. Hediyeyi verdiğimde yüzündeki mutluluğu görmek harikaydı!

Yurt içi ve yurt dışında yeni projeleriniz olacak mı?

Neden olmasın!

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.