© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

Baran Altındağ – Fotoğrafın Ritmi

Baran Altındağ – Fotoğrafın Ritmi

Doğanın ritmini ve insanın ruh hâlini yakalayan özgün yaklaşımıyla moda ve portre çekimlerine imzasını atan fotoğraf sanatçısı Baran Altındağ; yaratıcı tekniklerini, sektörel öngörülerini ve gelecek projelerini MAG Okurları için anlatıyor.

 

Fotoğraf çekmek sizin için ne ifade ediyor? Profesyonel fotoğraf çekmeye başladığınız ilk günleri hatırlıyor musunuz?

Her şey hareket halindedir ve doğada hiçbir şey stabil değildir… Farklı zaman dilimleri ve ölçeklerde, her şey kendi dinamiklerinde akıştadır. Böyle bir dünyada fotoğraf, anların ve anıların somut bir formatı gibi işlev görür. Hiçbir şeyi görselleştiremediğinizi ve her şeyin sadece zihninizde var olduğunu bir düşünün; ne kadar tuhaf olur değil mi? Hayatın başlı başına yalın ve sade olduğuna inanan biri olarak, fotoğrafın yaşama dair en işlevsel metafor olduğunu düşünüyorum. Profesyonel olarak başladığım ilk günleri hâlâ çok net hatırlıyorum. O günler, ne yaptığımı bildiğimden değil, sadece hissettiğim şeyin peşinden koştuğumdan emin olduğum günlerdi. Korku, merak ve tutkunun karıştığı o his, hâlâ her çekimde içimde aynı titreşimi yaratıyor.

 

Moda ve portre çekimlerinde sizin imzanız hâline gelen o “dokunuş”u nasıl tanımlarsınız?

Her projenin kendine ait bir dokusu ve teması olduğuna inanıyorum. Bu sadece markalar için geçerli değil, insanlar da tüm detaylarında özgün ve eşsizdir. Benzerliklerin bile içinde sayısız farklılık gizlidir. Bu nedenle bir çekime, o işin ya da o kişinin karakteriyle uyumlu bir imza bırakmayı daha doğru buluyorum. Tek bir reçete sunmam mümkün değil, hatta böyle bir formülün olabileceğine de inanmıyorum, çünkü insan faktörünün olduğu her konsept özel ve biriciktir. Benim imzam, modelin renklerine, vücut/yüz proporsiyonuna, duruşuna ve total estetiğine göre değişir. O anda modele ait karakteristik bir detayı öne çıkarmayı seviyorum. Kısacası imzam, “kişiye göre şekillenen ama duyguyu asla kaybetmeyen” bir yaklaşım.

 

Bir modelin doğal ışıltısını ortaya çıkarmak için kullandığınız benzersiz teknik nedir? Işık, kompozisyon veya post-prodüksiyon sırlarınızdan bazılarını paylaşır mısınız?

Benim için bir modelin doğal ışıltısını ortaya çıkarmanın en doğru yolu, çekimde mümkün olduğunca az ışık kaynağı ve ekipman kullanmak. Güneşi, yani doğayı, dünyanın en yaratıcı stüdyosu olarak görüyorum. Dönemsel estetik kriterleri bir kenara bırakırsak, doğanın sunduğu hiçbir şeyi daha estetik hâle getiremeyiz. Bu yüzden “doğal ışıltı”yı yakalamanın yolu, doğal ışıktan en fazla şekilde yararlanmaktan geçiyor.

 

Post-prodüksiyon da aynı felsefeye göre ilerliyor. Dijital müdahaleleri sınırlı tutuyor, cildi plastikleştirmeden yalnızca dokuyu ve gerçekliği güçlendiren ince bir işçilikle tamamlıyoruz. Amacımız, görüntünün ruhunu korumak.

 

Gelecek nesil fotoğrafçılara, şık bir portre serisi için üç temel tüyo verecek olsanız, hangileri olur?

Bu konuları formülize etmeyi sevmem ama birkaç temel önerim var: Anın gücüne gü

venin. Hayatın ve her şeyin en güzel hâli, akışta olduğu anlarda ortaya çıkar. Pozdan çok, ritmi takip edin. Rol ve yapay pozlar hayatın dinamiklerine aykırıdır. Modelin hareket hâlindeki doğal anlarını yakalamak çok daha güçlü kareler yaratır. High-speed çekimlerden korkmayın. Hareketin içinden çıkan onlarca kare arasında bir tanesi mutlaka gerçek ve doğru olan olacaktır. Portre, “durmuş bir insan” değil, doğru anda yakalanmış bir ruh hâlidir.

 

Her yıl bir çekim tarzı, tekniği veya renkleri trend oluyor. Bazen siyah beyaz, kimi zaman neon, kimi zaman sepya ya da grenli, bazen de orange teal…  Gelecek yıl bunun hangi yönde ilerleyeceğini düşünüyorsunuz?

Her ne kadar doğada bulunan renkler ve bu renk paletlerinin nüanslarını beğensem de,

doğa dışı renklerin önümüzdeki yıllarda popüler olabileceğini düşünüyorum. Neden derseniz; hayatımız artık görsel ve işitsel dünyaya – yani “audiovisual” sisteme – ciddi şekilde entegre olmuş durumda. Bu bağlamda, artificial tonlar özellikle moda dünyasında daha sık karşımıza çıkacak ve buna bağlı olarak sektör dinamikleri içinde popülariteleri giderek artacak.

 

Son zamanlarda sizi çok heyecanlandıran bir yenilikten, projenizden bahseder misiniz?

Son dönemde beni en çok heyecanlandıran gelişme, New York’ta açmayı planladığım yeni stüdyom için çalışmaların başlaması oldu. Bu stüdyo, hem yaratıcı projeler için bir merkez hem de farklı disiplinlerden sanatçılarla iş birliği yapabileceğimiz bir platform olacak.

 

Ayrıca, Dagi için gerçekleştirdiğimiz iki farklı kampanya da beni oldukça heyecanlandırdı. New York’taki çekimlerde şehrin dinamik enerjisini, Milos Adası’ndaki çekimlerde ise adanın doğal ve zamansız dokusunu öne çıkardık. Her iki proje de teknik ve estetik açıdan kendine özgü, etkileyici kareler sunmamı sağladı.

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.