“Aşk’ın Şairi” Cemal Safi
Kendisini edebiyata adamış, Türk dilini en iyi kullanan şairler arasında yer alan, sayısız ödüle layık görülmüş, birçok şiiri bestelenmiş, Türkiye’nin en değerli ustalarından biri Cemal Safi. Sırrını ilk günden bugüne dek koruyan, gizemli kelimelerinin dünyasını bizlere anlatıyor….
Cemal Safi kimdir?
1938 yılında Samsun’da dünyaya geldim. Sakarya İlkokulu’nda okudum. Sanat Enstitüsü’nden sonra tahsilimi yarıda bıraktım. Kendi kendimi yetiştirdim. Büyük şairlerin kitaplarını okudum, onlardan etkilendim. 1962’de askerden sonra Şükran Hanım’la evlendim. İki oğlum ve bir kızım oldu. 1978 yılının 17 Nisan’ında aşkı tanıdım bir bakışla. Platonik olarak bu aşk dört yıl sürdü. Lakin bu sürede aşkı çok iyi öğrendim. Aşk konusunda yazdığım şiirler, şarkılar oldu. İki yüz tane şarkı olan şiirim vardır en az. 2004 yılında “Türkçeyi en iyi kullanan şair” ödülüne layık görüldüm ve şiirlerim İtalyanca, Arnavutça ve Romence olmak üzere üç dile çevrildi.
“Tek Hece” şiirinizde etkileyici bir şekilde tarif ediyorsunuz ama bir de aşkı sizin cümlelerinizle düz yazı olarak yazmanızı istesek neler söylersiniz?
Şimdi ben orada aşkı tüm boyutlarıyla anlatmaya çalıştım, anlattım zannediyorum. Çünkü “yaşanmadan çözülmeyen sır benim” der zaten aşk. İsmi “aşk” herkes duydu ama kaç kişi yaşadı? Bülbül benim lisanımın ölçüsü. Bülbül hakikaten aşkı çağırır, aşk için feryat eder. Gönülden yangındır, öyle yangındır o. Gül solarken pişman olur Bülbül’ü üzdüğüne ama iş işten geçtikten sonra. Benim bir beyitim vardır “ya vaktinde değerimi bileydin ya değerin kaybolmadan geleydin, saltanatın miadının doldurdu, gönlüm seni tedavülden kaldırdı” der. Aşk mantık ötesi bir olay. Akil insan sevgisini dostlarıyla paylaşır. Ailesi, arkadaşları, oğlu, kızı neyse değil mi? Ama akla ziyan veren tek duygu aşktır. Aklın dediğini yapamazsın, duygun ağır basar, duygu galebe çalar aşkta. Bütün sevdiklerinden sevgini geri alırsın bir yere kanalize edersin. Aklına zeval verirsin. Ne zaman ki aşk zayıflar akıl yine meydana çıkar ve kınar; “Sen ne yaptın? Ne hale geldin? Beni pasifize ettin ve yanlışlar yaptırdın.” Yani aşk nedir biliyor musun? Nasıl edebiyat tarihi dallarıyla, kollarıyla, branşlarıyla bir üzüm bağıysa, üzüm bahçesinde Aşk şaraptır. Aşkta aynı bu şekilde kıyaslanabilir.
Ankara size ne ifade ediyor?
Ankara modern bir şehir, Atatürk’ümüzün bize bir armağanı. Eğitim şehri, edebiyat şehri… Yahya Kemal ve Orhan Veli’nin haricinde çoğu şair Ankara’dan gitmedir İstanbul’a. Benim de İstanbul’a gitmemi çok istediler ama eşim ve kızım razı olmadı.
Bir şair olarak Ankara’da olmanın dezavantajı oluyor mu? İstanbul’da olsanız ününüz daha yaygın olur muydu?
Ankara’da olmak dezavantaj. Evet, İstanbul’da olsam ünüm daha yaygın olurdu her gün televizyonlarda olurdum… Sanatkar burada doğar İstanbul’da büyür. Sanat ve sanatkar iltifat gördüğü yerde baki kalır. İltifat, rağbet görmüyorsa göçer.
Onlarca bestelenmiş şiiriniz var. Belki de en çok Orhan Gencebay tarafından bestelendi. Orhan Gencebay’la tanışmanız ne zaman ve nasıl oldu?
Yüzlerce bestelenmiş şiirim var yalnızca kırk altı tane Orhan Gencebay’da var. Orhan benim kardeşimin Samsun’dan sınıf arkadaşıdır. İyi tanıyorum Orhan’ı ama koptuk o İstanbul’a gitti şöhret oldu ben Ankara’da kaldım. Sonra 80’li yılların başında benim şiirlerim gazetelerde, kitaplarda, dergilerde yayınlanmaya başladı, elimden almaya başladılar. Mecbur oldum vermeye yani baskı vardı üstümde. Ben şiirlerimin duyulmasını istemiyordum ama Orhan’a bütün kitaplar, dergiler gidiyor, bakıyor Cemal Safi… Çok etkileniyor benim şiirlerimden çünkü ben gerçek aşkı yazıyordum. Orhan, “Acaba o mu diyor bizim Samsunlu Cemal Safi.” Araştırıyor ben olduğumu öğreniyor sonra kardeşime ısrar ediyor “Cemal Ağabey bana yollasın şiirlerini ben artık başka şiir beğenmiyorum, sadece onunkileri besteleyeceğim.” diyor. İki sene yollamadım şiirlerimi. Şarkı olsun istemiyorum dedim, duyulsun, dile düşmeyelim istiyorum. Sonra kardeşim, “ayıp Cemal Abi, insan iki üç şiirini verir” dedi. Ben de en sonunda tamam dedim. 30-40 şiir götürdüm herhalde 85 yılıydı her sene bir kaset çıkardı. Derken ikimizin beraberliği bir çığır açtı. Bir de bir farklılık getirdi Orhan’ın ifadesiyle Türk müziğinde yeni bir form gelişti. Çünkü ben söz yazarı değildim benim şiirlerim icabında 8, 10 kıta hepsini birden okumaya başladı. Hem şiir okuyor hem şarkı söylüyor falan. Derken bütün memleket duydu. Bu sefer bestekarlar benim peşimde koşmaya, teveccüh göstermeye başladılar. Sonra 89 yılında “İmkansız” adlı şarkıyla bütün ödülleri aldık, “Yılın Şair”i seçildik. Peş peşe ödül alınca herhalde bunda bir hikmet var dediler…
Gencebay’ın önemi nedir?
Orhan dünya çapında bir müzisyendir. Basit bir bilgiye sahip değildir. Yaptığı işi hakkıyla yapar, hakkını verir. Biri herhangi bir konuda gelip Orhan’ı sorguya çektiğinde, onun bilgisinin kendisinden fazla olduğunu görür. Türk müziğinin çok üstünde bir bilgiye sahiptir. Esas müzisyenler bilirler Orhan’ın bilgisini. Binlerce kaseti olan bir adam. Onu tenkit edecek kişinin ondan üstün olması gerekir…
Gencebay tarafından ilk bestelenen şiiriniz hangisi?
“Dön” aynı albümüne 3 şiir verdim… “Dön”, “Kal Sağlıcakla” ve- “Niye?” .
Daha önce Orhan Gencebay tarafından bestelenen “Git” adlı şiiriniz, son zamanlarda Candan Erçetin tarafından yeniden yorumlandı. Sizce hangi yorum daha güzel oldu?
Orhan Gencebay’ın müziği çok iyi müzikti ama bu şiirin müziği değildi. Candan sözleri öne çıkarmış altına marş gibi bir müzik oturtmuş, şarkı bu haliyle çok beğenildi… Orhan’ın müziği güzel ama Candan uyanık davranmış, Orhan’a çalımı atmış!
İlk şiirinizi ne zaman yazdınız.
Toplam kaç şiiriniz var?
İlk şiirimi ilkokulda yazdım. 10 ya da 11 yaşındaydım. Arkadaşlarım alay ederdi benle “şair mi olacaksın” diye. Dörtlükleri dahil edersem 500’den fazla şiirim var. Bir ömür için fazla bile. Çok şiir yazmak marifet değildir. Mesela Cahit Sıtkı deyince akla ne gelir? “Yaş 35 yolun yarısı” gelir ama kendisinin bir sürü şiiri vardır. Yani önemli olan akılda kalmaktır…
“Ya Evde Yoksan” şiiriniz neredeyse bestelendiği günden beri hiç popülaritesini yitirmedi. Şarkı olarak, film müziği olarak ve en son da bir yoğurt reklamı olarak yeniden gündeme geldi. Bunun nedeni nedir? Bu şiirin öyküsünü sizden dinleyebilir miyiz?
Şanslıymış. Önce Orhan Gencebay’ın şarkısı oldu. “Sakarya-Fırat” dizisine aldılar bir hamam sahnesinde kullandılar. Neredesin Firuze sinema filminde kullanıldı. Sonra “Sek” yoğurt firması 15 aylığına aldı. Orhan Gencebay’a, “bir şarkının mürüvvetini gördüm o da Ya evde yoksan.” dedim…
Hikayesi ise; bir gün odamda oturuyordum çilingir sofrasını kuracaktım dışarıda yağmur var perdeyi kapatayım dedim bir adamla göz göze geldik, yorgun argın kılıklı bir adam kapıya baktı, bana baktı sonra karşı binaya baktı biraz adım attı yine kapıya baktı. O an ilham geldi sonra dedim ki sevgili insan arıyorsan “ya evde yoksa kız?”… Evde kimse olmasa, yiyecek içecek olmasa bunun parası da yoktur dedim. Bıraktım gittim odama şiir odam vardır gaz lambasını yaktım, mum yaktım ve yazdım.