Arif Pişkin – Yeniden Başlayan Yolculuklar
Yeni dizisi “Veliaht” ile ekranlarda yer alan usta oyuncu Arif Pişkin; sanat hayatını, oyunculuğa bakışını ve genç nesillere aktarmak istediği noktaları MAG Okurları ile paylaştı.
Yeni diziniz “Veliaht” merakla bekleniyordu. Projenin konusunu biraz anlatır mısınız?
Veliaht, bu ay Show TV’de başladı. Konusu; bir otogarda başlayan olaylar. Daha fazla spoiler vermek istemem, çünkü gerçekten de merakla beklenen dizilerden birisi. Sizler gibi bizler de merakla bekliyoruz.
“Veliaht”ta nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz? Karakteriniz hakkında neler söylemek istersiniz?
Veliaht’ta canlandırdığım karakter Arnavut Saim. Biraz karanlık, biraz soru işaretleri olan ve ileriki bölümlerde sürprizlerle ilerleyecek bir karakter. Çok şey yaşamış. Çok şey de yaşayacak. İyi ya da kötü olduğunun kararını galiba birazcık izleyenler verecek.
Kamera karşısında bir karakteri inşa ederken, tiyatrodaki “canlılık” duygusunu korumak sizin için ne kadar mümkün?
Bir karakter oluştururken esasında çıkış yerim hep aynı. O karakteri oluşturduktan sonra bunu nerede kullandığım önemli olan. Yani yarattığım karakteri tiyatro sahnesinde mi canlandıracağım, yoksa kamera aracılığıyla televizyon ya da sinemada mı? Bir karakteri oluşturduktan sonra tekniklerin farkına vararak o karakteri ilerletmek bana daha doğru geliyor. Yani tiyatrodaki sizin canlılık dediğiniz şeyin ne olduğunu çok anlamıyorum, çünkü aynı duyguları kamera karşısında da verebiliyoruz, gerçekleştiriyoruz. Sadece teknikleri farklı.
Bugünün tiyatrosu sizce bir “sorgulama mekânı” mı, yoksa bir “temsil alanı” mı?
Günümüz tiyatrosu sorgulama mekânı mı yoksa temsil alanı mı, bu çok zor bir soru. Benim tiyatro anlayışım içerisinde günümüz, geçmiş ya da gelecek çok farklı değil. Tiyatronun geçerleri doğrudur. Benim için her daim tiyatro bir temsil alanıdır. O temsilin içerisinde neyi anlatmak istiyorsanız, neyi göstermek istiyorsanız onu sorgularsınız, onu gerçekleştirirsiniz. Bu bir temaşadır. O sebepten günümüz, geçmiş ya da gelecekten ziyade tiyatronun gerçekliği esastır.
80’lerin sonundan bugüne uzanan kariyerinizde, oyunculuk pratiği nasıl evrildi? Bugünün oyunculuk anlayışı sizce daha mı teknik, yoksa daha mı yüzeysel?
Benim oyunculuk yolculuğum esasında tam da söylediğim gibi, bir yolculuk. Oyunculuk yolculuğumda dönem yerleri var; üstüne basıp geçtiğim kocaman taşlar var ve bu taşlar bana bunca yıllık oyunculuk yolculuğunda çok şey öğretti. Her yeni iş, her yeni proje benim için bir ders, benim için yeni baştan başlayan yolculuklar. Bir işe başladığımda mutlaka ve mutlaka her şeyi unuturum, her şeye yeni baştan başlarım. Günümüz oyunculuğuna gelirsek eğer sadece ve sadece oyunculuk tekniği kullanmaya kalkıyorsanız bu zaten yüzeyseldir. Oyunculuğu çalışarak içselleştirdiğiniz andan itibaren hangi tekniği kullanırsanız kullanın bu zaten seyirci ve izleyici tarafından anlaşılır hâle gelecektir.
Genç oyunculara yalnızca teknik değil, etik bir öğreti sunmak gerekirse, onlara neyi miras bırakmak isterdiniz?
Bakın, burada büyük büyük laflar etmeye gerek yok. Oyunculuğu kendinize meslek olarak edindiyseniz mutlaka ve mutlaka çalışmak zorundasınız. Bu çalışma, isterseniz bir oyunculuk tekniğini öğrenmek olsun, isterseniz o tekniği geliştirmek olsun, hiç fark etmez; oyunculuk mesleğinin adabını size kazandırmış olur. Çalışmak sizi her daim mesleğin içinde tutar. Kısacası her zaman ve her koşulda bir oyuncu çalışmak zorundadır, kendini geliştirmek zorundadır.