Yüz Binlerce Yıl Öncesine Dokunabilmek
Dizilerin yaşamımıza kattığı önemli değerlerden biri, geçtiği yörelerin insan akınına vesile olması. Asmalı Konak dizisinden önce pek azımızın gidip gördüğü Kapadokya, Seymen Ağa’ nın ailesinin yaşadığı taş konağı görmek için yollara düşen insanlar sayesinde tarihinin en büyük göçünü almaya başlamıştı. Göç diyorum zira gezip görenler kadar oraya yerleşenler de olmuştu ki hala da var. Ben de bu merakla çocuklarımla oraya gittiğimde bundan yaklaşık 10 sene önce idi. Şu halinden daha tenha ve çok daha az oteli olan yer, şu anda özellikle Argos’ a açılan otel ve restoranlarla dünyanın en lüks ve en pahalı tatil yerlerinden birine dönüştü. Gerçekten insana çığlık attıracak kadar güzel peri bacalı odaları, etkileyici manzaraları ve atmosferinden ötürü insanı adeta sarhoş eden dünyanın sayılı kilit noktalarından biri haline geldi ve bu sebeple orada da her şey pahalılaştı.
Yıllar içinde defalarca gittiğim için değişimleri de gözlemledim. Bir ara artan yoğun ilgi sebebiyle, akın akın gelen turistler, özellikle Japon turistler bir kaç sezon boyunca ortadan kaybolmuşlardı. Bu çok üzücüydü. Son gidişimde ise özellikle Çinliler olmak üzere Rus, Alman ve Kuzey Avrupa ülkelerinden gelen yoğun insan gruplarını görmek beni mutlu etti. Özellikle genç Çinli nüfus sabahın altısında arkalarına güneş doğumunu ve balonları fon olarak alıp 1950 model üstü açık otomobillerin içinde ve önünde gelin damat fotoğrafları çektiriyorlardı. Instagram’a yüklenen bu güzel ve özel fotoğraflar artık insanların olmazsa olmazı adeta. Birde şu sıralar Çinliler arasında terasta evlenme teklif ederken bu tip fotoğraflar çektirmek adeta çılgınca istenen bir akım. Avanos’ ta Kızılırmak Nehri’nin dibinde oturduğum Mado’da garsonlar dışında etrafımda Türkçe konuşan kimse yoktu. Kendimi yurt dışında bir nehir kafesinde zannettim. Ülkemin her köşesi kozmopolit bir odak.
Sayın Emin Sucu ile bundan on yıl önce çocuklarımla beraber yaptığım Kapadokya gezisi sırasında tanışmıştım. Çocuklarıma hayatlarında ilk defa uçurtma uçurmayı o göstermişti. Yıllar içinde ailece arkadaş olduk kendisiyle. Annemi de onun oteline göndermiştim. Nostalji Cave Suit Otel mağara odaları ve terasıyla her daim dolu olan sıcacık bir otel. Çalışanların samimi içtenliği özellikle sahibi Emin Bey’in yardım severliği, yıllardır turizm hayatındaki her konuda tanıdığı insanlar ve şirketlerle orada ne yapmak isteseniz size en iyisini bulup bulduruyor oluşu size kendinizi ailenizin otelinde gibi hissettiriyor. Yörede balon turizmi çok revaçta. Ama zaman içinde bir sıkıntı oluşmuş. Balon biraz tekelleşmiş ve fiyatı pahalı. Emin Bey sayesinde son dakika olmasına rağmen hem yer bulduk hem de nispeten daha uygun fiyat ödedik.
Nostaji Cave Suit Otel’ de yediğiniz her şey yine sahibi Emin Bey’ in kendi bahçesinden geliyor ve annesi tarafından bizzat yapılıyor. Salçalı bir meze vardı inanın yediğinizin domatesten olduğuna inanamazsınız zira bizler şehirde böylesi doğal ve gerçek yiyeceklere hasret yaşıyoruz.
Yörede görülmesi mutlak olan çok yer var. Uçhisar kalesi, Kaymaklı Yeraltı Şehri, Aşk Vadisi, Göreme Açık Hava Müzesi, Avanos ve Kızılırmak ki nehirde gondolla gezi de yapabilirsiniz, Zelve Ören Yeri ve Müzesi, sizi insanlık tarihinin en ilk çağlarında itibaren bir geziye çıkarak. Öyle bir gezi ki bu Anadolu topraklarının insanlığın doğum yeri olduğunun kanıtı oluşunu ispat edercesine binlerce yıllık savaş, tarım, yaşam, mimari, sanat ve dinlerin merkezinin tarihinde soluk alıp veriyorsunuz bu bir kaç gün içinde. Müzelerin duvarların yapılmış olağan üstü güzellikteki Hz.İsa’ nın doğumundan ölümüne tüm yaşamını anlatan muhteşem renklerdeki gravürlerin insanlarca taşla sopayla tek tek kazınmış ve mahvedilmiş oluşu kalbimi sızlatsa da hala ve hala yeni yeni yerlerin keşfediliyor oluşu da o denli mutlu etti beni. Bunlardan biri de yeni kazı çalışmaları başlamış olan Sobesos Antik Şehri. Bu şehri gören dünyadaki ve ülkemizdeki sayılı insanlardan biri olduğuma eminim. Kazı yarım kalmış ve tamamen başı boş bırakılmış. Bu olağan üstü yerde bir kişi bile yok ve inanın yerdeki mozaikleri biri alıp götürse kimsenin ruhu duymaz. İçim sızladı gezerken.
Geçerken tesadüfen gördüğüm Başmelek Mikael Kilisesi ve Aziz Stefanos Kilesi ise son yıllarda bana büyük bir sürpriz yaşattı. Zira bin kere de gelseniz Kapadokya her gelişinizde size başka bir gizini açarak sizi şaşırtmaya devam ediyor. Kim bilir gün ışığına çıkmayı bekleyen daha neler neler vardır. Lütfen her bir milimetresini gözümüz gibi koruyalım. Başıboş bırakmayalım.
Kapadokya’ ya gidince yörenin şaraplarının, testi kebabının ve Kızılırmak kenarında tereyağında pişmiş balığın tadına bakmadan sakın dönmeyin. Gün batımını ve güneşin doğuşunu izlemeyi sakın kaçırmayın. Kılıçlar Vadisinde atla gezin ve balon macerasını mutlaka bir kez deneyip havadan Erciyes Dağı’ nın haşmetini izleyin. Ve en çokta binlerce yıldır havasına sinen aşkın ve inancın kokusunu en derinlerine doğru ciğerlerinize çekin. Siz de benim gibi aşık olacaksınız bu perili topraklara. Bu topraklarda binlerce yıl öncesi sanki hep daha dün gibi.