Hollywood’u Fetheden Türk !
Türkiye’mizi, dünyada başarıyla tanıtan isimlerle yaptığım röportajlara bir yenisi daha ekledim. Size hem hayatı, hem yaptıkları, hem tarzı, hem kişiliğiyle gerçekten çok farklı ve başarılı birini tanıtıyorum. Mardin’li genç bir adam. Koluna babasının yüzünü dövme yaptıracak kadar ailesine düşkün, disleksi nedeniyle okuma ve yazmada sıkıntı yaşayan, hayatı boyunca spor yapmış, ödüllü profesyonel sporcu, yerinde duramayan, hiper ötesi hiperaktif, geceleri fikir yağmuruna tutulan, imkansız diye bir kelimeyi kabul etmeyen biri. Discovery Channel başta olmak üzere, Alman, Türk ve Arap televizyon kanalları belgesellerini yapmış. 2 kere Guinnes rekorlar kitabına girecek, meşhur Top Gear programınca dünyanın en pahalı ve özel motoru seçilmiş motorlar yapmış. Formula, Nascar pilotlarına, NBA sporcularına, Hollywood oyuncularına motorlar yapan biri o. Yapılamaz denen şeylerin üstüne üstüne gidip, olmayanı oldurtan bir kişiliğe sahip.
Hollywood tarihinin gelmiş geçmiş en yüksek bütçeli filmi olan Cehennem Melekleri filmi, TT Custom Choppers motosikletlerini kullanarak bu Türk markasını tüm dünyaya duyurdu. Oyuncular Sylvester Stallone, Arnold Schwarzenneger, Jason Statham, Dolph Lundgren, Antonio Banderas, Wesley Snipes gibi starlar TT Custom Choppers yeleklerini giydiler, motosikletlerini başrolde kullandılar. Temmuz ayında Los Angeles’ta galası yapılacak olan filme TT motosikletleriyle beraber gidecek olan Tarhan Telli, oyucularla kurduğu dostluğu sürdürüyor. Çok yakında hepsini İstanbul’da misafiri olarak ağırlamaya hazırlanıyor. Dünyada “Master” ünvanına sahip 34 yaşındaki Tarhan Telli ile özel hayatı, ilham kaynakları, ailesi, gelecek hayalleri ve en özel anılarına kadar her şeyi tüm detayıyla konuştum.
Bize kendinden bahseder misin?
Çocukken çok hiperaktiftim aynen şu anda olduğu gibi. Lise hayatım zor geçti. Avukat bir kız kardeşim var. Çok enerji ve mutluluk dolu bir çocuktum. Küçücük şeylerden bile mutlu olurdum.
Bugünlerin hayalini kurar mıydın?
Yaratıcı tarafım çok gelişmişti ve hep farklı bir şeyler yapmanın hayalini kurardım. Mesela tüm çocuklar oyuncaklarıyla arabacılık oynarlardı, ben oyuncakları kırıp onlardan yeni şeyler yapmaya çalışırdım. Uzaktan kumandalı arabalarla ne yaparsın, arkadaşlarınla oynarsın. Bense uzaktan kumandalı iki arabayı alıp birleştirip dört çekerli yapmaya çalışıyordum. O zamanlardan mühendislik zekam vardı. Kumandaları sökerdim ve onların televizyonu uzaktan nasıl çalıştırabildiklerini bulmaya çalışırdım. Tek kumandayla evdeki her şeyi kumanda etmeye çalışırdım, hep böyle değişik düşüncelerim vardı.
Ailen senin bu düşünce yapını desteklediler mi?
9 yaşındayken bitmeyen enerjimden korkup beni bir doktora götürdü ailem. Hiperaktif teşhisi kondu. 12 yaşında disleksi, 14 yaşında ADD teşhisi kondu. Beni karateye, kung-fu ya yazdırdılar. Spor akademisine götürdüler. Karatede kan ter içinde kalıyordum ve salgılanan o endorfin beni aşırı mutlu ediyordu, bu nedenle çok doğru yönlendirildim. Ailem bilinçliydi, beni farklı bir sıfatla yorumlamadılar. Aksine, enerjimi değişik faaliyetlerle harcattılar. Ailemle aram muazzamdır. Çok iyi anlaşırım. Bu anlamda lise dönemine kadar biraz zordu ama üniversite hayatım çok başarılı geçti.
Öğrenimin nedir?
Comunicating Design dünyada çok revaçta olan ama Türkiye’de yeni yeni rağbet gören bir bölümdü, onu seçmiştim. Sadece 20 kişi vardı bölümümde koca Türkiye’de sadece Bahçeşehir Üniversitesi’nde vardı bu bölüm, bitirdim. Tasarım başlangıcımı da orada yaptım. Tasarımcı olmak bana yetmedi. Çünkü tasarladığınız bir şeyin müşterisi olduğu zaman siz tasarımcı olabilirsiniz ancak. Herkes ben moda tasarımcısıyım, ben tekstil tasarımcısıyım ve benzeri gibi şeylerle ortaya çıkıyor. Tasarımcı olmak o kadar kolay bir şey değil aslında. Tasarımcı olabilmek için tasarladığın şeyin alınabilmesi ve insanlarca alınmak istenmesi gerekir. Ben üniversiteyi bitirdikten sonra Californiya’ya gittim. Kendime çizdiğim yoldaki en iyi yer orasıydı ve ben gidip California Üniversitesi’nde makina ihtisası aldım. Tasarımcılığı makina ihtisasıyla birleştirdim. Ben, motorsiklet ve makina tasarımcısıyım. Bunun yanında evimi ve kıyafetlerimi de tasarlayabilirim. Altyapım tasarımdan geldiği için hepsini tasaralayabiliyorum. Calfornia’da bu işi yapan ama tasarım okumamış adamların yanında günlüğüne para vererek çalıştım, bu bana çok artılar kazandırdı. Saatine 15 dolar verdim, gerektiğinde tuvaletlerini temizledim, gerektiğinde arabalarını yıkadım ve çok önemli bir şey öğrendim hayatta. Bu iş tamircilikle yapılabilecek bir şey değil. Tamamen ruhani bir iş, yaratıcılık sahibi olmak gerekiyor ve know-how sahibi olmakla ilgili. Ben “know-how”umu ordan aldım ve zamanla her şeyi öğrendim.
Tüm bu yaratıcılığın ilhamı nasıl geliyor?
Bana günün telaşı içinde ilham gelmez. Gece yatağıma yattığım
da, saat 2’de, 3’te gelir bana hayal gücü. Bu nedenle yatak odamın her tarafında ses kayıt aletleri vardır. Uyuduğumda bir anda aklıma gelir ve bu fikri hemen kaydederim yoksa sabaha unuturum. Bu bir motor dizaynı da olabilir, işin PR’ı da, ayakkabı da.
Kaç kişilik bir ekibin var?
Şirketi kurduğumda 3 kişiydik. Ben, Erdal, Hakan, hepsi kardeşim sayılır. Bu 3 kişi, şu an 39 kişiye çıktı. 25 bin TL’lik sermayeden 8 trilyon sermayeli bir şirket haline geldik. Başta ayda 1 motor yaparken, şimdi bir ayda 20-25 motor yapar hale geldik. En başta yıllık ciromuz 1 trilyon iken şimdi 10 milyon dolar oldu.
Ne kadar zamanda gerçekleşti bu işler?
Başlangıcımız 2005, 2009’a dek büyümemiz sürdü, 2010’da da dünyada “master” ünvanını aldım. 2009’da Discovery Channel, 2011’de Alman devlet kanalı ZDF, TRT ve TRT Arap hayatımın belgesellerini yaptı, böylece tanınmaya başladım.
Yeterince tanındığını ve bilindiğini düşünüyor musun?
Bir gün Diyarbakır’daki bir çocuğu yolda çevir, “Harley Davidson ne?” diye sor, bilir. Benim de tek hayalim, bir gün Diyarbakır’daki çocuğa TT nedir dendinde bilirse benim hayalim gerçekleşmiş olacak. Başka bir hayalim yok, tek hedefim bu. Bir zaman koymadım bunun için, ama yapacağım! Bugün Amerika’da Harley Davidson’un bir üstü olan segment beni biliyor. Top Gear gibi dünyanın en büyük otomobil programının kapağında benim motorum kapak olduysa ve bunu Türk’ler yaptı diye sunuyorsa, zaten dünya segmentinde bunu başarmışız demektir. Adamlar Lamborgini’yi Ferrari’yi yerden yere vuruyorlar, benim yaptığım motoru dünyanın en iyi motoru diye ortaya çıkarabiliyorlar. Almanya’ya git TT de, derler ki sana Tarhan Telli. Avrupa ve Amerika’da biliniyorum. Dünyada bir terslik yok. Benim hedefim Türkiye’ye geldiğinde de bilinip markalaşmak, çocuklara puset ve bisiklet yapmak. İnsanların çocukları doğduğunda TT’nin puset ve bisikletlerini almalarını sağlamak. Ondan sonra TT’nin elektrikli bisikletini, motosikletini, arabasını almasını sağlamak. Bir Türk markası yaratmak için çalışıyorum. Bunu kendi öz semayesiyle, kendi yatırımıyla yapan yüzde yüz Türk olan bir firmayız. Yabancı ortak ve sermayemiz yok.
Bu Suudi Arabistan markası olacağınla ilgili durum nedir?
Suudi Arabistan bana çok büyük bir olanak sundu. Bir günde oturma izni çıkardılar. Kral, bana özel otomobil yapın dedi. Beni jetiyle aldırdı. Mekke’de oturma izni verilen tek Türk yok benden başka. Bunu Twitter’a koymuştum. Sabah kalktım, Fatih Altaylı “alın, Türk markası Suudi Arabistan markası oldu.” diye bir haber yaptı ve ortalık birbirine girdi.
Oldun mu?
Olmadık. Türkiye’de kaldık. Bakan beyle görüştük. Çok milliyetçiyimdir. Bakacağız ne olacağına.
Markanın Türk olması ve dışarıda böyle yankı bulması gerçekten etkileyici bir başarı.
Türkiye tarihinde ilk kez, Hollywood’da, yani Musevi lobisi tarafından kontrol edilen ve tüm dünyaya Amerika’nın kültürünü empoze etmeye çalışan bir sinema sektöründe, kendi tarihinde ilk defa müslüman bir ülkenin motosikletleri başrolde. Bunun açıklaması zaten yok. Ben Musevi lobisini kırmışım, ABD lobisini kırmışım Amerika’nın en yüksek bütçeli filmine motorsikletler yapmışım, motorsikletler Türk malı, filmin sonunda TT logosu çıkacak. Bu filmin bir ve ikincisinde Harley Davidson’lar kullanıldı, neden? Çünkü kendilerinin sahip olduğu en büyük markalardan biri. Amerikan film stüdyolarında bir tane Ferrari göremezsin çünkü Amerikan arabası kullanırlar, kuraldır bu. Amerika’nın en büyük starları, Türk malı motorlara bindiler, Türkiye için bundan büyük PR yok ve bu Türk malı motorlar başrolde oynuyorlar.
Sana nasıl ulaşmışlar, nereden yakalamışlar seni?
Monte Carlo ve Cann Film Festivali’nde benim motorlarımı görüyorlar, plakalarında 34 yazıyor. Yapımcı, yönetmene bu motorları beğendiğini söylüyor, bunları kullanalım diyor. Sonra beni buldular, görüşme ve sözleşme yaptık. Tasarım istediler. Tasarladım gönderdim, parasını ödediler. Süreç böyle işledi. Bu filmde insanlar kendi markaları ya da motorları görünsün diye üste para veriyorlar. Biz motorları göndermek için para aldık, hatta nakliye parasına kadar. Dönerken de hediyeleriyle, dostluklarıyla beraber geri geldik.
Bu dünya starlarıyla dostluk bazında görüşmeye devam ediyor musun?
Tabii ki. Jason’la her akşam konuşuyoruz. Sylvester ve Arnold’la da mesajlaşıyoruz. Buraya gelecekler, misafirim olacaklar. Yönetmen Patrick, burada evimde kalıyor zaten. Bazıları reklam olduğunu düşünüyor da, neye reklam yapıcam artık belli değil. Benim 2015 yılına kadar motor siparişi alabilme ve yapabilme zamanım kalmadı. Doluyum.
Mutlu musun?
Çok mutluyum. Ben çocukken de çok mutluydum. Ufacık şeylerden mutlu olurum. Bahçeden, köpekten, güneşten, her şeyden mutlu olurum. Hiç sıkılmam. Hayatta en büyük zevk aldığım, en büyük tutkumdan para kazanıyorum. En sevdiğim işi yapıyorum.
Sporla aran nasıl?
Profesyonel sporcuyum. 16 yıl yakın dövüş, 6 yıl profesyonel kayak yaptım. Snowboard da 4 kere Türkiye şampiyonluğum, iki kere de Courchavel’de şampiyonluğum var. Çok iyi mono su kayağı yaparım. Her gün spor yapıyorum, dünya şampiyonu tek Türk olan Birol Topuz’la her gün çalışıyorum. Dalıyorum, Cidde ve Riyad çok güzeldi, dokunulmamış yerler. 4-5 ay Miami’de yaşıyorum, evim var ama orada dalmıyorum.
Miami’de ne yapıyorsun?
Palm Beach’te bir restoranım, pizzacım var. Evim orada, kışın o evde yaşıyorum. Burada sistem devam ediyor ama orada başka bir iş var.
Çok seyahat eder misin?
Bodrum Çeşme’ ye gitmeyi tercih etmiyorum. Yazın Mykonos’a giderim. Ardından 15 gün Cannes ve Monte Carlo yaparım. Kışın yurt dışına kayağa giderim, dışarıda rahat ediyorum. Gençken çok sosyaldim dışarı çıkardım, artık İstanbul’da dışarı çıkmayı sevmiyorum. Misafirim geldi 4 gece dışarı çıktık, bunaldım. 34 yaşındayım, 16 yaşında dışarı çıkmaya başladım, 25 yaşına kadar sürdü. Artık bu yaştan sonra hadi o bar bu bar bana saçma geliyor. Ama yurt dışında güzel yemeği severim, çıkarım orada. Burada evcilimdir çok. 4 köpeğim, 1 maymunum var. Hafta arası burada kalıyorum, hafta sonu Polenezköy’deki çiftliğime giderim. Orası da burası gibi simsiyah ve orayı da kendim yaptım, kaleye benzer. Leonardo’nun yanında. Evin dizaynını kendim yaparım. Görsel zekaya inanırım. Şu şöminenin bana maliyeti 200 TL. Ama baktığında farklı bir şey görünüyor. O tren raylarının tanesi 100 tl. Al işte ikisi yanyana geldi. Benim bakış açım budur. Yeri yaptırtmak istediğimde de 10 bin dolar para istediler. Neden ya dedim ve gittim inşaat tahtaları aldım. Marangozda kestirdim, yere koydum, aralarını doldurdum, tinerli boyayı aldım, siyaha boyadım, al sana oldu işte. Bana maliyeti 400 TL. Duvarlara çatlak boya istiyorum dedim. Dediler şu kadar bin lira alırız. Gittim araba boyası aldım. Yarısı parlak, yarısı çatlaklı gibi istediğim gibi kendim yaptım işte.