Erkeklerin de Seveceği Kadın Filmleri “Uçan Süpürge”de
Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nin seyircileri arasında erkeklerin çoğunlukta olduğunu biliyor muydunuz? Titizlikle seçilerek gösterim programına dahil edilen “iyi filmler” sayesinde, “kadın filmlerini sadece kadınlar izler” önyargısını yerle bir eden festival; erkeklere, kadın bakış açısına sahip filmler izlettirmeyi başarıyor.
“Uçan Süpürge”, kadın hareketi çalışmalarını teoride kalmaktan kurtarıp, hayata geçirmeyi başaran bir kadın sivil toplum örgütü. Bu yıl 12.si düzenlenecek “Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali” ise bu oluşumun sinema alanında yürüttüğü bir proje. Hatta Kültür Bakanlığı’nın tanımıyla, Türkiye’de parmakla gösterilen sekiz festivalden biri. (Diğerlerini sormadım!)
Her yıl daha da büyüyerek, sadece “kadın” filmleri festivali değil, her yönüyle “iyi bir film festivali” olmayı başaran “Uçan Süpürge”; bu yıl 7-14 Mayıs 2009 tarihleri arasında Ankaralı sinemaseverler ile buluşacak. Festivalde gösterilecek filmleri öğrendikten sonra, eminim bu buluşmaya geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi başka şehirlerden de çok sayıda sinemasever katılacak.
“Uçan Süpürge”nin kadınları sinemada da “görünür” kılmak amacıyla bugüne kadar neler yaptığını, aslında ne yapmak istediğini ve festivalde bu yıl bizleri nelerin beklediğini öğrenmek için, Festival Koordinatörü Bilge Taş ile Medya Koordinatörü Uğur Yüksel’i ofislerinde ziyaret ettim. İkisini de çok sevdim. Farkındalıkları ve hassasiyetlerinden çok etkilendim. Ofislerinde geçirdiğim bir saat boyunca öğrendiklerimi şimdi sizlerle paylaşıyorum.
“Uçan Süpürge”nin festival yolculuğu nasıl başladı?
Uğur Yüksel: “Uçan Süpürge” aslında bir film şenliği olarak başladı. Festival yapmak gibi bir amacımız yoktu başlangıçta. O dönemde kadın yönetmenlerin sinemada var olamama sorunlarına dikkat çekmek amacıyla düzenlenen bir etkinlikti. Gördüğü ilgi üzerine, her geçen yıl daha profesyonel bir yaklaşımla gelişerek bugünlere kadar geldi.
Diğer film festivallerinden farklı bir duruşu var Uçan Süpürge’nin. Yapmak istediğiniz şey tam olarak nedir?
Bilge Taş: Sinemadaki göz hep erkek gözüdür. Feministler, “vatandaş” kavramı ile işaret edilen kişinin erkek olduğuna dikkat çekerler; feminist sinema tarihçileri de kameranın arkasındaki gözün erkek olmasını eleştirirler. Uçan Süpürge’nin yapmak istediği şey, sinemada kadınlara bakan gözün, kadın gözü olmasını sağlamak. Kadın bedenini fetişleştirmeden, onu cinsel anlamda nesnelleştirmeden sunabilen; kendi hikayelerini ortaya koyabilen kadın yönetmenlerin filmlerini göstermek. Bunu yapabilen kadın yönetmenlere destek olmak istiyoruz.
Seyirciye sadece kadın yönetmenlerin çalışmalarını ya da kadın temalı filmleri sunmak da bir tür ayrımcılık olmuyor mu?
Bilge: Sadece kadın temalı filmlerimiz yok elbette. Erkek hikayelerini anlatan filmler de var festivalde. Ama cinsiyete dayalı ayrımcılığın olmadığı, modern kadın figürlerinin dayatılmadığı filmler bunlar. Kadınlara görsel anlamda özgür bir kadın figürü sunmayan, erkeklerin istediği gibi kadın rollerini sunan filmlere kapımız kapalı.
Uğur: “Kadın filmleri festivali” diyerek bir ayrımcılık yaptığımız düşünülüyorsa, evet ayrımcılık yapıyoruz. Yapmak zorundayız. Bugüne kadar FIPRESCI’ye katılmış kadın yönetmenlerin taramasını yaptım ve fark ettim ki o kadınlardan çok çok azı yeni bir film yapabilmiş. Çoğunun son filmi olmuş o çalışmalar. O kadınların film yapamamasının nedenlerine dikkat çekmek istiyoruz biz.
Bilge: Erkek yönetmenler ile kadın yönetmenlerin sayısı arasında çok büyük bir fark var. Özellikle Türkiye’de kadın yönetmenlerin devamlılığının olmadığını görüyoruz.
Uğur: Dünyada da öyle.
Bilge: Evet, Amerika’da bile kadın yönetmenler 7-8 yıl arayla film çekiyorlar. Çünkü o sektörün içinde, filmlerini çekmeye çalışırken verdikleri mücadele nedeniyle tükenmiş oluyorlar. Biz bu anlamda kadın yönetmenlere destek vererek, “pozitif ayrımcılık” yapmak istiyoruz.
Erkeklere hiç yer yok mu bu festivalde? Uçan Süpürge’nin erkek konukları olmuyor mu?
Uğur: Sinema yazarları ya da basından erkek konuklarımız oluyor elbette. Sinemacı olarak erkek bir konuğumuz olmadı bugüne kadar.
Bilge: Yalnızca kadın yönetmenlerin filmlerini gösteren bir festival değil bu festival. Bizim bakış açımıza uyan filmleri erkek ya da kadın yönetmen ayrımı yapmadan gösteriyoruz. Kadın rollerinin doğru bir şekilde işlenmiş olması şartıyla tabii. Cinsiyetçi söyleme sahip bir erkek yönetmen ya da sanatçı asla bu festivalde konuk olarak çağrılmayacak.
Festivalin ulaştığı seyirci kitlesinden memnun musunuz?
Uğur: Çok memnunuz. Sadece kadınlar takip etmiyor bizi, geçen yıl yaptığımız bir araştırmada erkek seyircilerimizin sayısı daha fazlaydı mesela. Ağırlıklı olarak genç kitleye ulaşıyoruz ve bizim hedefimiz de bu zaten.
Seçtiğiniz filmlerin seyirci üzerinde bir etkisi olduğuna inanıyor musunuz?
Uğur: Kendimden örnek verebilirim. Mesela ben de seyirci olarak başladım festivale. Festivalde izlediğim filmler, kendi hayatıma dair bazı şeyleri değiştirmemi sağladı. Ve bu filmleri Uçan Süpürge dışında başka hiçbir festivalde izleyemezdim.
Bugüne kadar gerçekleşen festivallerde unutamadığınız anlar var mı?
Uğur: O kadar çok ki… Suzan Avcı ve Sevda Ferdağ’ın sahneye çıktığı anı unutamıyorum mesela, tüylerim diken diken olmuştu. İsimlerini sadece jeneriklerde gördüğümüz oyunculardı ama karanlıktan taşınıp, sahneye çıkarıldılar. Şöyle de söyleyebiliriz; Uçan Süpürge onları “görünür” kıldı. Bu kadınlar için başka bir festivalde ödül almak sıradan bir şey olabilir ama bizim açılış törenlerimizde ödül alan kadın oyuncular, “hayatlarındaki en özel anlardan birini yaşadıklarını” söylediler hep.
Bilge: Geçen yıl Meral Çetinkaya’nın Pippa Bacca kostümüyle sahneye çıkıp selam vermesi de çok etkileyiciydi bence. O planlanan birşey değildi, hiç haberimiz yoktu ve kesinlikle şahane oldu.
Kadın yönetmenler ya da oyunculardan festival ile ilgili ne gibi tepkiler alıyorsunuz?
Uğur: Uçan Süpürge’de gösterilen filmlerin okuması gerek seyirci gözünde, gerekse basının izlediği metinlerde çok başka oluyor. Sadece “iyi film” ya da “değil” demekle kalmıyor seyirci. Filmin anlatmak istediklerini anlamaya çalışıyor. Kadın yönetmen ya da oyuncuların görev aldığı filmlerin Uçan Süpürge’de gösteriliyor olması, filmdeki başka ayrıntıların da görünmesini sağlıyor. Bu farkındalık çok önemli onlar için.
Sinemada kadının yerinin değişeceğine inanıyor musunuz?
Uğur: Elbette. Buna inanmasak zaten, bu festivali yapmamızın hiçbir anlamı yok.
Bilge: Festivali bir keşif alanı olarak düşünelim. Başka başka dünyalardan kadın ya da erkeklere ait hikayeleri izleterek; bu değişime katkı sağladığımıza inanıyoruz. Bu filmlerin içine sızdığında, yaşadığınız sorunların sadece kendi dünyanızda, kendi coğrafyanızda var olmadığını görüyorsunuz. Çok gelişmiş olduğu söylenen toplumlarda da, kadınların canını acıtan benzer sorunlar olduğunu farkediyorsunuz.
“Kadın filmleri festivali” düzenlemek, diğer festivallere göre daha riskli ve zahmetli bir iş gibi görünüyor.
Bilge: Tabii ki öyle, çok riskli. Kadın yönetmenlerin maddi kaynaklara ulaşma sürecinde yaşadığı problemler, bizim için de geçerli.
Uğur: Film festivalinin başına “kadın” ibaresinin gelmesi her zaman bir problem oldu bizim için. Herhangi bir festival değildik ve kendimizi kanıtlamamız için yılların geçmesi gerekiyordu. Kadın filmi denildiğinde; “sıkıcı, kadın sorunlarını anlatan, yalnızca şiddet öyküleri içeren” filmler akla geliyordu. Bu önyargıyı yıkmak yıllar aldı. Hala da tam anlamıyla yıkılmış değil. Buna ek olarak, festivali Ankara’da yapıyor olmak da bizim için dezavantaj. Genelde hep şöyle deniyor: “Evet, programınız çok iyi, çok büyüyen bir festival oldunuz, isminizi her yerde duyuyoruz ama… Gelin, festivali İstanbul’da yapın, o zaman size destek oluruz”.
Festivali İstanbul’a taşımak gibi bir düşünceniz var mı?
Uğur: Hayır, ısrarla hayır.
Bilge: Sonuçta bu Ankara’da doğan bir festival, Ankara’nın festivali. Ankara, kültür ve sanat anlamında gittikçe kötüleşiyor zaten. Hiçbir şey kalmadı bu şehirde. Burada varolan bir takım kurumsal yapılar bile İstanbul’a taşınıyor.
Ankara’nın kültür sanat potansiyelini kaybettiğini düşünüyor musunuz?
Uğur: Kaybetmedik, asla kaybetmedik. Azalmış olabilir. Mesela senin yaptığın gibi, insanlar yıllarca Ankara’da yaşadıktan sonra kalkıp İstanbul’a gidiyor. Ya da gençler üniversiteyi bitirir bitirmez, buradan kaçmaya başladılar çünkü Ankara bilinçli bir şekilde çölleştirildi. Uçan Süpürge’nin amaçlarından biri de yaşadığı şehirdeki kültür sanat ortamını diri tutmak. Bu nedenle Ankara’da kalmaya devam edeceğiz.
Bilge: Sektörel dayatmaya direnmek de politik duruşumuzun bir parçası bizim için. Festivalin İstanbul’da düzenlenmesi durumunda daha çok ses getireceğini biliyoruz ama bu dayatmaya boyun eğmeyeceğiz.
Festivalde sizi en çok heyecanlandıran bölüm hangisi?
Uğur: Pedro Almodovar’ın “Annem Hakkında Her Şey” filminde canlandırdığı Agrado rolüyle uluslararası üne kavuşan İspanyol sinemacı Antonia San Juan konuğumuz olacak biliyorsun. San Juan’ın yönetmenliğini yaptığı üç film, Türkiye’de ilk kez Uçan Süpürge’de gösterilecek. Bu beni çok heyecanlandırıyor.
Bu yıl bir de “Genç Cadı” ödülü verilecek Uçan Süpürge’de. Bu ödülün amacı nedir?
Uğur: Bu bizim çok sık konuştuğumuz bir konuydu. Genç kadın oyuncuları festivale katmak için ya onların kadın yönetmenler tarafından çekilmiş filmlerini beklemek gerekiyordu, ya da festivalin temasına uygun bir söyleşi için davet edebiliyorduk. Sadece ünlü bir yüz olsun diye kadın oyuncu çağırmak, bizim yapmak istemediğimiz birşey. Bu ödülün asıl amacı, son yıllarda sayısı giderek artan Türk filmlerinde kadınlar için yazılan rollerin ne kadar doğru olduğunu sorgulamak.
Adaylar arasında “Issız Adam”daki “Ada” rolü ile popüler olan Melis Birkan, “Vicdan” filminde izlediğimiz Tülin Özen ve “Gitmek”teki performansı ile birçok festivalden ödülle dönen Ayça Damgacı var. Kim kazanacak dersiniz?
Uğur: Bu ödülün kuralı şu: Mayıs 2008-2009 tarihleri arasında Türkiye’de gösterime girmiş, Türk yapımı bütün filmler değerlendirilmeye alınıyor. Bunun içinde “Recep İvedik” de var. Babaanneyi oynayan kadın aday değil elbette Özellikle seçtiğimiz filmler ya da isimler değil bunlar. Ödülün sahibi festivalin kapanış töreninde açıklanacak. O zamana kadar yorum yok.
Uçan Süpürge ekibinden film tavsiyeleri:
Festival Top 5
Kiraz Çiçekleri (Cherry Blossoms): Yönetmen Doris Dörrie, 2008’de festivallerin gözdesi olan ‘Kiraz Çiçekleri’nde dokunaklı bir vicdan ve vefa hikâyesi anlatıyor.
Papatyalar (Daisies): Çek sinemasının ilk feminist yönetmeni sayılan Vera Chytilova’nın unutulmaz filmi ‘Papatyalar’, Çekoslovakya’da çekilmiş en anarşik ve cesur film.
Bağdat Kafe (Bagdad Café): Percy Adlon’ın kült mertebesine erişen filmi ‘Bağdat Kafe’; enfes oyunculukları, gerçeküstü anlatımı ve unutulmaz müzikleriyle seyredeni kendine aşık ediyor.
Donmuş Nehir (Frozen River): Sundance Film Festivali’nden jüri özel ödülüyle dönen ve onlarca ödülü toplayan film, bu sene Akademi tarafından da es geçilmeyip senaryo ve kadın oyuncu dallarında Oscar’a aday gösterildi.
Ucube Orlando (Freak Orlando): Virginia Woolf’un transeksüel roman karakteri Orlando’dan esinlenen yönetmen Ulrike Ottinger’in ‘Ucube Orlando’ filmi festivalin sürprizlerinden biri.