Cernobbio, Como Gölü’nün İncisi
Cernobbio; Como’nun turistik havasının aksine, tekrar ziyaret ettiğinizde kendinizi kasabanın sakinlerinden biri gibi hissettiren ama doğası, gölü çevreleyen ultra lüks evleri ve şatolarıyla da bir o kadar görkemli… Yaz bir türlü tam anlamıyla gelemedi. Tatile çıkmadan hemen önce Ankara’nın sıcak ama puslu günlerini yaşarken düşünüyorum da sanki Eylül ayının başındayız, okullar açılacak, sonbahar daha anlayamadan geçip gidecek ve kışın soğuk günleri bize şaka yaparcasına hızla geri gelecek. İçimi bir korku sarıyor.Acaba artık dört mevsimi tam anlamıyla yaşayamayacak mıyız? Denizler de hala buz gibiymiş.Üstelik Temmuz ayına girmek üzereyiz.Acaba çocuklarımız, bizim küçüklüğümüzde doya doya yaşadığımız üç aylık yaz mevsimlerinin keyfini daha kaç sene çıkarabilecek? Bu karamsar düşünceleri aklımdan atmak için hemen güzel bir şeyler düşünmeye çalışıyorum.
Bana kendimi her zaman huzurlu ve yenilenmiş hissettiren Como Gölü kıyısındaki küçük, sakin ve şık kasaba geliyor aniden aklıma: Cernobbio. Como’nun turistik havasının aksine, tekrar ziyaret ettiğinizde kendinizi kasabanın sakinlerinden biri gibi hissettiren ama doğası, gölü çevreleyen ultra lüks evleri ve şatolarıyla da bir o kadar görkemli…
Siz de benim gibi, bir yeri çok beğendiğinizde, oraya sadık kalıp sık sık geri dönenlerdenseniz, Cernobbio’daki Villa D’este Hotel’i kuşkusuz tekrar ziyaret edeceksiniz. 500 yıllık bir tarihe sahip olan bu otel, 1568 yılında Kardinal Tolomeo Gallio’nun rezidansı olarak dönemin ünlü mimarı Pellegrino Pellegrini tarafından inşa edilmiş. Bu görkemli binanın ünü o kadar yayılmış ki, Fas Kralı bile görmek için Cernobbio’ya gelmiş. Daha sonra 1784 yılında Bartolomeo Calderara adlı bir marki ile genç balerin sevgilisi Vittoria Pelusio’ya ev sahipliği yapmış. Söylentilere göre yaşlı marki ölünce sevgilisi burada birçok romantik macera yaşamış. Artık İtalya’nın hatta dünyanın en ünlü otelleri arasında gösterilen bu yapının 25 dönümlük muhteşem bir bahçesi de var. Otelin restoranı Veranda’nın dünyaca ünlü şefi Luciano Parolari yaptığı tüm yemeklerde kullandığı ot ve baharatları bu bahçenin bir bölümünde kendisi yetiştiriyor. Akşamları “black tie (siyah kravat)” mecburi olduğundan eğer çocuğunuzla seyahat ediyorsanız Veranda’ya öğle yemeği için gidin. Göl kıyısında açık havada inanın akşamdan daha keyifli oluyor. Istakozlu spaghettisi, balkabağı çorbası, şampanyalı risottosu, tatlı olarak da Flambee’si benim size tavsiyelerim.
Yeşille mavinin iç içe olduğu bu otelin karşısındaki dik yamacın üzerinde insanda eski bir şehir izlenimi yaratan tarihi kalıntılar var. Akşam yemeği için otel dışındaki şık seçeneklerse, Como’nun en tepelerinde muhteşem manzarasıyla İtalyanca “kara kedi” anlamına gelen Il Gatto Nero. Duyduğuma göre burası romantik evlenme tekliflerine sahne oluyormuş çoğu zaman… Ayrıca yemeklerinin lezzeti kadar bahçesindeki çiçeklerinin güzelliğine de hayran kalacağınız Navedano var.
Gündüz tekne turuyla gölde gezmek, göl kıyısındaki ünlülerin evlerini görmekse bu seyahatin olmazsa olmazı. Donatella Versace, Sir Richard Branson, George Clooney bunlardan bazıları. Tekne turu sırasında Tremezzo kasabasındaki Grand Hotel Tremezzo’nun terası bir şeyler atıştırmak için ideal, iskelesinde Sienna Miller’a güneşlenirken rastlayabilirsiniz. Tremezzo’ya gelmişken harika botanik müzesi Villa Carlotta çocuklarınızın ilgisini çekebilir.
Bu kasabanın karşısında yer alan Bellagio, bana biraz Kalkan’ı hatırlatır. Bellagio’nun dar sokaklarından tırmanıp manzarayı seyredin, geleneksel Floransa tepsilerinin en güzellerini burada bulabilirsiniz. Evinizde çay servisi yaparken geçirdiğiniz tatili hatırlayabilirsiniz. Böyle hoşluklar, beni mutlu eder. Eğer öğle yemeğini burada yiyecekseniz Villa Serbelloni’nin ünlü şefi Ettore Bocchia’nın yemeklerini tatmanızı tavsiye ederim. Enginar, patates ve domates püresiyle doldurulmuş bir pasta çeşidi olan “agnollotti” gerçekten lezzetli. Otele döndüğünüzde ertesi gün program yapmaya haliniz kaldıysa Lugano yarım saatten az bir mesafede ancak bana sorarsanız biraz tembellik yapıp, Cernobbio ve Villa D’este’nin bir gün daha tadını çıkarın derim.
Yazarken her yer gözümde canlandı. Ben Como’ya “tekrar görüşmek üzere” diyerek camdan dışarı bakıyorum, burada da hava açmış ne güzel. Şimdi yaz o kadar da serin geçmeyecek galiba diye düşünmeye başlıyorum. İçim açılıyor… İçimi yine güneş ve denize kavuşma heyecanı kaplıyor. Hepinize iyi tatiller diliyorum. Sevgiler…