Cenk Dağcı ve Leaders CXO “Kafama Bir Şeyi Koydum mu Kesin Olarak Yaparım”
Çok çeşitli iş birlikleri ile büyük ve kapsamlı ağlar oluşturulur, bilgiler paylaşılır ve hepsi öğrenilir, iş fırsatları ve gelişim süreçleri detaylarıyla aktif takip edilir, kültüre, bilime ve sanata her daim tam destek sağlanır. “Leaders” önderlik demek. Leaders üyeleri, her zaman nezaket ve cömertlik ilkelerini benimserler, kurulan dostluklar yılları ve zamanı aşar; ticari ilişkileri ve iş birlikleri gün geçtikçe büyüyerek, güçlenerek artmakta… Üyelerin yoğun iş tempolarına rağmen dostluklara, güzel paylaşımlara, kaliteli anlara ayıracak zamanları hep var.
Onlar ülkelerine bağlı, var olan herkes için bir şeyler yapılabileceğine inanan, güvenilirliğe her şeyden çok önem veren, dürüst, başarı odaklı, yeniliklere ve teknolojiye her daim açık, geçmişleri ile gurur duyan, yarınlara sevgiyle kucak açan, çevreye ve çevreciliğe çok değer veren, insanları sadece bir kaynak olarak görmeyen, onları önemseyen, değer veren, girişimci ruhlu, çok çalışkan insanlar.
İnsanlar pandeminin negatif ortamında sıkıntı içindelerken Cenk Dağcı, o dönemler için aşılamaz zannedilen o boğucu günlerinde muazzam bir sistem yarattı. Aslında büyük adada mini bir butik otel sahibi ancak, o son derece çok yönlü, zorluklardan yılmayan, umut dolu, insanları birleştirmeyi, buluşturmayı seven, çok çalışkan bir insan. Cenk Dağcı, insanların dayanışma içinde olmaları halinde her türlü ama her türlü zorluğu yenebileceklerine inanan bir iş insanı. Bu nedenle, organize ettiği onlarca toplantısında, kendi konularında aktif ve başarılı insanları bir araya getirip aralarında iş birlikleri, dostluklar, büyük projeler gerçekleştirmelerine önayak oluyor.
Ertan Özyiğit’le birlikte dört yıl önce kurdukları Leaders CXO ile yaptıkları toplantılarda; aynı zamanda, konusunda lider ilim, bilim insanları, sanatçılar, iş insanları bir arada doyum olmaz sohbetler gerçekleştiriyorlar. Bu içi dolu konuşmalardan aldığım keyfin tarifi yok, çünkü kültüre, bilme, sanata ve iş dünyasına, yani insana bütünsel bir yaklaşımları var. İstihdama ve gelişmeye değer katabilecek her türlü çalışmaları destekliyorlar. Her çeşit toplumsal soruna duyarlılık gösteren sosyal projelere büyük katkılarda bulunarak topluma fayda sağlama amaçlarını, çevre dostu uygulamaları teşvik eden sürdürülebilir projelerle sürekli aktif ve dinamik tutuyorlar. Bu denli yoğun ve hareketli iş hayatlarının yanı sıra dostluk ve dostlarla geçirilen, keyifle paylaşılan değerli anlar biriktirmeyi asla ihmal etmiyorlar. Sizlere kısaca bahsetmeye çalıştığım Leaders CXO’nun kurucusu olan Cenk Dağcı’yla yaptığım röportajda, bu değerli insanın yaşam detayları hakkında bilgiye sahip olacaksınız.
Öncelikler kendinizden bahsediniz lütfen. Çocukluğunuz, aileniz nasıldı; aldığınız eğitimler nelerdi?
Aslen ailecek Büyükadalıyız. Yüz yirmi yıl; dededen üçüncü kuşak. Öncesi Selanik… Bağdat Caddesi Çatalçeşme sahilde doğup büyüdüm. Aynı zamanda, Türkiye’nin en önemli hafızlarından birinin torunuyum: Hafız Hüseyin Sebilci (Mehmet Okurlar). 5 Ocak 1975 doğumluyum. Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme ve Yeditepe Üniversitesinde Marketing MBA mezunuyum.
Şu ana kadar yaptığınız işlerden ve iş hayatınızdan bahseder misiniz?
Yirmi üç yıllık kurumsal hayatım var. Yarısı, ulusal ve uluslararası firmalarda üst düzey yönetici olarak geçti. Son on yıldır da kendi işlerimle uğraşıyorum. Büyükada’da bir butik otelim var: AS Butik Hotel. Baş harfleri dedemin (Arif) ve anneannemin (Saime) isimlerinden geliyor.
Başkanı olduğum Leaders CXO, Ertan Özyiğit ile dört yıl önce kurduğumuz; cemiyet, iş dünyası, akademisyen ve sanat hayatının önemli ve değerli isimlerini buluşturduğumuz kapalı grup bir platform. Fine dining buluşmalar, balolar, vakıf geceleri, müzayedeler, galeri açılışları, kutlamalar vb. olmak üzere kırk yedi etkinlik gerçekleştirdik.
Çok yönlü ve yoğun bir insanısınız. Bir gününüz nasıl başlar, nasıl geçer?
Aslında yirmi dört saat cidden yetmiyor diyebilirim. Sabahlarım erkenden kendi ofislerimizde ya da dışarıda, sürekli toplantılar ile geçiyor. Malum İstanbul trafiği çok vakit alıyor; o arada bile telefon üzerinden sürekli görüşmeleri sürdürüyoruz. Bazen telefonda günde elli kişi ile bile konuştuğum oluyor. Ağırlıklı olarak sanat, bilim, kültür üzerine çok proje var önümüzde.
İnsanları bir araya getirmenin manevi yönden sizde yansıması nasıl oluyor?
Zaten hayattaki en önemli şey maneviyat. Bu haz tarif edilemez. Çevremize de bunu aşılamalıyız. Doğru insanları doğru zamanda, doğru yerde buluşturup tanıştırmak o kadar kolay değil. Bunu başarmanın keyfi bambaşka. Başka zaten kimseden bir beklentimiz yok. Karşılık beklemiyoruz.
Hayattaki en büyük hayalinizden ya da hayallerinizden bahsediniz…
Defalarca hayallerimi gerçekleştirmiş biriyim aslında… Kafama bir şeyi koydum mu kesin olarak yaparım. Vazgeçmem. Hayaller sınırsızdır her zaman; bitmez, bitmemeliler… Hedeflerimiz her zaman yüksek.
En çok istediğim -ve iki sene içinde de yaparım diye tahmin ediyorum- yurt dışından bir ev alıp altı ay yaz dönemi boyunca orada yaşamak. Roma ilk tercihim. İtalya her açıdan bana çok uygun.
Yakın gelecekteki planlarınız neler?
Uzun vadeli plan yapmam ve inanmam. O ancak hayal olur. Ben de hayallerimi her zaman üç vakte kadar gerçekleştirmişimdir. Kısa vadeli, yani üç aylık planlar yaparım her zaman. Uzun vade zaten bir yılı geçerse gerçekçi olmaz. Planım genel olarak süreklilik ve istikrar sağlamak.
Sizce İstanbul’da sosyal yaşam nasıl, insanlar mutlu mu, aktif mi? Sosyal yaşamda sizi mutlu eden şeyler neler?
İstanbul, dünyada çoğu konuda ilk beşte zaten. Tabii ki doğup yaşadığım şehri seviyorum ve doyasıya yaşıyorum. Sağlıktan ötesi yok; o yüzden İstanbul’da yaşarken ve sağlıklı iken ne kadar çok fazla yurt içi ve yurt dışı farklı, görmediğim şehirler görürsem bu beni o kadar mutlu eder.
Çok belirgin bir moda anlayışınız var. Modada sizi yönlendiren, etkileyen akımlar, kişiler nelerdir, kimlerdir?
Tabii ki annem. Markalarımızın isimlerini vermek istemiyorum ama sevgili annem yılların ünlü modacısı idi. Onun mağazalarında küçük yaşta satış yapardım, onu izlerdim. Babam da tabii Fransız kültüründen gelmiş; yirmi yılı aşkın Paris’te yaşamış. Galatasaray Lisesinden mezun, çok şık ve yakışıklı biri idi. Lakabı zaten mösyöydü. İnsan ailesinden ne görürse onu yansıtır. Sonradan yaparsanız zaten sırıtır ve belli eder. Yaşadığınız aile çevresi, kültürü en önemli etken.
Mutlu bir insan mısınız?
Pozitif bir insanım. Kendi kendimi motive edebiliyorum. Tabii çevremi de. Negatif her şeyden, herkesten kaçarım, uzak dururum. Bu yönlerimden dolayı zaten mutlu olmamak mümkün değil!
Rol modeliniz ya da modelleriniz var mı, kimlerdir, neden?
Sadece ailem… Annem ve babam. Zaten tek çocuğum; aileme çok düşkünüm; ama tabii ki çevremde takip ettiğim, beğendiğim, örnek aldığım büyüklerim var.
Tutkularınızdan bahsediniz…
İşkoliğim. İşime tutkuluyum. Hobim gibi. Zevk alarak yaşıyorum. Leaders dışında Cuban Cigar Club diye özel ve ayrı bir grubumuz da var ama buradaki amaç sadece dostlarımız ile güzel vakit geçirmek ve anılar biriktirmek.
Gizliliğin gücüne inanır mısınız?
Gizli, gizemli biri olamadım maalesef. Açık biriyimdir. İçim dışım birdir. Bana göre değil sanırım gizlilik; ama özel hayatım ayrı tabii…
Şu anda Emirgan’daki Lale Müzesi’nde aktif bir göreve sahipsiniz. Bundan biraz bahseder misiniz, neler yapıyorsunuz?
Lale Vakfı, Türkiye genelinde lalelerin yaygınlaştırılması, türlerinin araştırılması ve çoğaltılması, uluslararası ve yerel platformlarda tanıtılması, üretimlerinin arttırılması, lalenin Türk kültür ve sanatındaki yerinin araştırılıp bu konudaki bilimsel çalışmaları tanıtmak ve sergilemek amacıyla 2016 yılında kuruldu. Emirgan Korusu’nda yer almakta. Vakıf binası; 1871 ila 1878 yılları arasında Emirgan Korusu’nda inşa edilen köşklerin müştemilatı olan tarihî binada yer almakta. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Sultan Abdülaziz, bugün Emirgan Korusu olarak bilinen bu alanı, Mısır Hidivi İsmail Paşa’ya vermiş. Köşklerin alt tarafında kalan yapının; at ahırı, hizmetlilerin ve lojistik ihtiyaçlarının içinde karşılandığı bir yapı olduğu düşünülmektedir. Vakıfta lale çiçeklerinin yanı sıra desen olarak da örneklerini görmek mümkün. Ben Lale Müzesi’nin danışma kurulunda görevliyim. Sanat, bilim, kültür konularında ve vakıfta gönüllü olarak destek veriyorum.