Bir Savaş Kadını Souadad Al-Sigab Kandemir
Souadad Al-Sigab Kandemir, o bir savaş kadını. Hayatının en güzel yılları; nedeni, niçini bile tam olarak bilinmeyen Irak Savaşı’nda geçmiş. Yüzüne baktığınızda dikkati çeken ilk şey, pırıl pırıl parlayan gece gibi derin gözleri ve muhteşem saçları.
Güzelliği, sadece yüzünde değil; acılarla ve çok sıkı bir eğitimle yoğrulmuş ruhunda ve ellerinden doğan her bir parçada. Tuval üzerine yağlı boya tablolar, mücevherler, halı ve çini tasarımlarının yanı sıra farklı tasarım çalışmaları da var. Tüm eserlerinde, doğup büyüdüğü Mezopotamya’nın merkezindeki ülkenin toprağının kokusuyla, okuyup yaşadığı ülke Türkiye’nin tarihini harmanlıyor.
Hedeflediği nokta, geleneksel sanata çağdaş bir yorum getirmek. Yurt dışında aldığı pek çok ödülü ve hem Türkiye’de hem yurt dışında gerçekleştirmekte olduğu sayısız sergileri var. Bir dakikasını boş geçirmiyor, her an üretim halinde. Yağlı boya tabloları ve tasarımlarından oluşan muhteşem koleksiyonun bir bölümü Christies ve Harrold’s’ın yanı sıra kraliyet aileleri ve ülkemizin seçkin kişilerine ait koleksiyonlarda yer almakta. Kendisini ve ailesini yıllardır tanımaktan sevinç duyduğum bu nadide
insanla siz MAG okuyucuları için röportaj yaptım.
Bize biraz çocukluğundan ve aldığın
eğitimlerinden bahseder misin?
Sevgili Sinem, öncelikle sana ve değerli
çalışma arkadaşlarına bir kez daha çok
teşekkür ediyorum. Bağdat’ta doğdum. Her
zaman gurur duyduğum diplomat bir ailenin
mensubuyum. Babamın görevi nedeniyle
ilk, orta ve lise öğrenimimi Bağdat başta olmak üzere Paris, Havana,
Viyana ve Tunus’da tamamladım. Babamın 1986 senesinde Irak
İstanbul Başkonsolosluğu’na atanmasıyla İstanbul’a geldik. Mimar
Sinan Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Çini, Halı ve Eski Kumaş
Onarımları Bölümü’nden lisans derecesiyle mezun oldum.
LCC’den moda ve tasarım, yine St. Petersburg’daki değerli hocalardan
özel yağlı boya derslerinin yanı sıra teknolojiyi de takip ederek
photoshop ve freehand programları üzerine de eğitim aldım.
Caddebostan’da bulunan Atölye Sanat Evi’nde altı yıl boyunca
geleneksel sanatlar ve ahşap restorasyon bölümünde dersler verdim.
Geçtiğimiz yıl Mimar Sinan Üniversetesi Geleneksel Türk Sanatları
Bölümü’nde Çini üzerine yüksek lisans tezimi verdim. Şu anda
Mimar Sinan Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü’nde Çini
Onarımları üzerine doktora yapıyorum.
Nasıl bir çocukluk yaşadın? Ailenin üzerindeki etkisi
nasıldı? Sanatla kaç yaşında ilgilenmeye başladın?
Irak’ın yedinci aşiretine mensup olan Al-Sigab El Seyyid
mensubuyum. Bir Sheikha titri taşıyorum. Örf adet ve özel eğitimlerin
yanı sıra diplomatik eğitimlerden geçirilerek büyüdük. Pek çok
ülkede yaşadık. Bir savaş kadını olduğumu hiçbir zaman unutmadım.
Savaşlar hayatımızın en güzel yıllarında yer aldı. Nedeni bilinmeyen
ve pek çok kayıplar verdiğimiz savaşların olduğu bir dünyada
çocukluğumuzu yaşadık.
Dört kardeşin ikincisiyim. Çocukluğumdan beri tarihe, kültüre ve
sanata ayrı bir önem duyardım. Yedi yaşındayken Fransa’da tarihi
eserler ile buluşmam, içimdeki sanat çanlarımın çalmasına neden
oldu. Mezopotamya gibi dev bir medeniyetin içinde doğup, sanata
ve kültüre kayıtsız kalmak imkansız. Ailemin üzerimdeki etkisi ise
eğitim ve insan olmak konusunda oldu.
Şu an bulunduğun yer çocukluk hayalin miydi?
Her çocuk gibi benim de hayallerim vardı o yıllarda. Babamın
yanında bir diplomat da olmak isterdim. Ama sanat daha ağır
bastı.
Aileni anlatır mısın lütfen bize, eşin çocukların,
okulları…
Mezun olup Bağdat’a giderken hayat bizi bir noktada birleştirdi.
Atılay ile tanıştık ve Allah’a çok şükür 22 yılı geride bıraktık. Eşim
gazeteci, bir kızım bir oğlum var. Kızım Ala, İngiltere’de hukuk
tahsili yapıyor, oğlum Emir ise beşinci sınıf öğrencisi.
Çocukların sanata ilgililer mi? Onların da senin gibi
yetenekleri var mı? Varsa neler ve bu konularda neler
yapıyorlar?
Çocuklarım küçüklüklerinden beri hep sanatın içindeler. Yıllar
yılı bu havayı teneffüs ettikleri için sanatla ister istemez ilgililer.
Gerçek anlamda bir şey çizmiyorlar, tasarlamıyorlar ama renk
kombinasyonunda ve tasarım çalışmalarında oldukça iddialı
olduklarını söyleyebilirim. Sanatın temelleri olan denge, renk ve
planlamayı iyi biliyorlar.
Öğrencilerinle ilişkin nasıl?
Her zaman hayata farklı açıdan bakmalarını vurguluyorum. Farklı
düşünmeleri halinde başarının geleceğini söylüyorum. Hayal
etmeyi de vurgulamadan edemiyorum.
Nerelerde sergilerin oldu? Sırada nereler var?
Yurt içinde ve yurt dışında pek çok sergim oldu. Dubai Burj Al
Arab Oteli, Quintessentially, İbrahim Paşa Sarayı, Dolmabahçe
Sarayı ve Bodrum Hamak Otel gibi pek çok yerde sergilerim oldu.
En sonuncusu da Yıldız Sarayı Kaskad Köşkü’nde idi. Sırada 9
Eylül 2014’de Mimar Sinan Üniversitesi katılımıyla Sharjah Hat
Müzesi’nde sergimin açılışı var.
Resim dışında başka hangi tasarım ve eserlerin var,
neler ve nerelerde sergilendiler?
Sanatçı ve tasarımcının sınırı yoktur. Her alanda çizgim ve
yeteneğim yüksek. Tasarlayamayacağım bir şey yoktur. Halı,
çini, yağlı boya, mücevher ve birçok konuda iddialı olduğumu
vurgulamak isterim.
2008 senesinde dünyada bir ilki gerçekleştirdim. Tablolarımdan
yola çıkarak ürettiğimiz nadide mücevherlerden oluşan “Words and
Domes” koleksiyonu büyük bir ilgi topladı. Bu mücevherlerin her
biri özel ve limitli olarak üretildi.
Yine bir başka sene Bahreyn Kraliyet ailelerinin himayelerinde
düzenlenen, dünyanın mücevher oscarı olarak kabul edilen
“The Premier Middle East Jewelry & Pens Awards”da iki eserimin
iki dalda ödüle layık görülmesi ve ülkemizin farklı bir alanda
tanıtılması beni gururlandırdı.
Yurt dışındaki sanata bakış açısıyla Türkiye’deki
arasında sence ne gibi farklar var?
Her yönüyle son derece zengin bir coğrafyada yaşıyoruz. Tabuları
yıkıp, ana köküne bağlı kalarak farklı bir tarz yaratmak gerekiyor.
Sanatı, özgün düşünce ve Ortadoğu sanatına çağdaş bir şekilde
taşımak gerektiğine inanıyoum. Soyut İslam, sanatın kendisidir.
En büyük hayalin nedir?
En büyük hayalim, geleneksel sanatta çağdaş bir marka üretmek ve
bunu uluslararası platforma taşımak. Onun için çalışıyorum…
Zamanını nasıl geçiriyorsun, çok seyahat ediyor
musun, daha çok nerelere gidiyorsun?
Zamanım ve beynim hep bir şey üretmekle geçiyor, boş olmayı
sevmiyorum. Çok seyahat ediyorum. Dünyanın her tarafına…
Özellikle de tarih ve kültür kokan yerlere…
Mutlu musun?
Kanaat, tükenmeyen bir servettir…
Bu işlerin zorlukları nedir?
Her bir başarıya başarı katmak, büyük bir sorumluluk ve hazdır.
Türkiye’de bu sanatların ve sanatçıların yolunu açmak
için ne eksikler var, neler yapılmalı sence?
Devletin, iş adamlarının, derneklerin ve vakıfların sanata ve
sanatçıya destek vermesi gerektiğine inanıyorum. Özellikle bu
muhteşem Türk sanatlarını ileriki yüzyıla nasıl taşıyacağız, onu
düşünmek lazım…
Nelerden ilham alıyorsun? Motifler ve tablolarının
isimleri nereden aklına geliyor? Temanı nasıl ve neye
göre belirliyorsun?
Mezopotamya, Anadolu, Osmanlı, Roma ve Bizans’tan oluşan
o kadar güzel bir bölgenin içindeyiz ki tabanındaki geleneksel
oluşumun çok güzel sentezini yapabiliyorum. Bence bir sanatçı,
farklı konulara eğildiği zaman başarılara ulaşabilir. Bu da eğitim
gerektiriyor…