Adil Yıldırım – Yeni Yılda Kabule Geçelim
Kafamızda kalıplar var. Geçmişin ve deneyimlerin bizleri içine yerleştirdiği kalıplar. Şu şöyle yapılır, bu böyle yapılır, şurada şöyle davranılır gibi. Hayatımıza maalesef şekil veren kalıplar.
Son dönemde çok karşılaşıyorum, çünkü özellikle sosyal medyada gelen bazı yorumlar bu kalıpları ortaya koyuyor. Mesela Instagram’dan beni takip ediyor ve paylaşımlar konusunda sürekli müdahale etmeye çalışıyor: “Hocam şu konuda neden paylaşım yapmadınız? Bu konuya neden değinmediniz? Şuradaki paylaşımda seçtiğiniz fotoğraf olmamış, aslında şu tip bir fotoğraf koymanız gerekirdi!” Hep bir şekil verme çabası var. Neden? Talep edilmeden akıl verme niyeti var. Neden?
İnsanlar zihinlerindeki kalıpların dışına çıkamadıkları gibi aynı zamanda bunu başkalarına empoze etme derdine düşmüşler, üstelik bunu doğru sanıyorlar. Mesela başka biri bunu kabul etmediği zaman da aşırı tepki gösteriyorlar. Sanki herkes onlarla aynı paylaşımları yapmak, aynı şeyleri düşünmek zorundaymış gibi.
Bunu sadece sosyal medyada görmüyoruz elbette. Örneğin; özel hayatında biriyle tanışıyor, o insanı başta çekici buluyor ama iki ay sonra bazı farklı yönlerini görüp bunları değiştirmeye çalışıyor. Partnerine sürekli müdahale ediyor, şekil vermek için uğraşıyor, ona kendi fikirlerini empoze etmeye başlıyor. Bunu yapamadığı zaman partnerini duyarsız olmakla suçluyor. Bir insan her konuda bizimle aynı düşünmek için hayatımıza girmez, tam tersine bize farklı bir bakış açısı getiriyorsa bu ilişkinin bir anlamı ve kalitesi olabilir.
İnsanın en büyük üç ruhsal çukuru olan, sevilme, onaylanma ve takdir edilmeyi bize yaşatacak insanları hayatımıza çekmeye çalışırız ama onların tek görevi bizi pohpohlamak değildir. Partnerini sürekli onaylayan ve takdir eden bir insan da ideal bir ilişki getirmez…
Dolayısıyla bir ilişki aramıyoruz ya da ilişkinin tanımını bilmiyoruz, biz sadece bize iyi hissettirecek ve sorunlarımızı hızlıca çözecek bireyler arıyoruz ama unutuyoruz ki onların da hayatında bir ton problem var ve onlar da bizden aynı şeyleri bekliyorlar. Oysa bizim beklentilerimiz öncelikli ve genelde kendimizi bulunmaz Hint kumaşı sanıyoruz.
Diyelim ki bize uyum sağlayacak ve çoğu kaprisimizi alttan alacak bir partner bulduk, o zaman da onun bazı davranışları batmaya başlıyor ve yine bize yaranamıyor. Onu değiştirmeye ve ona şekil vermeye çalışıyoruz, her konuda istediğimiz gibi davranması için adeta onu yeniden tasarlıyoruz ama bu mümkün değil! Bir insana kendi kafamızdaki şekilleri vermek hem saçma hem de gerçek dışı bir olay.
İnsanın özü, başından geçen milyonlarca deneyimle oluşur ve uzun yıllar alır. Onu kendisi yapan bütün bu deneyimlerin ardından, içinden yeni bir insan yaratmaya çalışmak en hafif tabiriyle zaman kaybıdır. Şekil verme çabası bugün ilişkilerde en çok gördüğüm problem olması nedeniyle gerek flörtleri gerekse evlilikleri yoruyor. Bir insandan memnun değilsek, ondan ayrılabiliriz ve herkes kendi yoluna gider; ancak onu ısrarla hayatımızda tutmaya çalışırken bir yandan da kendimize benzetmeye çalışmak kabul edilemez.
İnsanı olduğu gibi kabul edip hiçbir şekil vermediğimiz bir 2026 olmasını diliyorum, çünkü sanırım başkalarına şekil vermeye çalıştıkça ilişkilerin ruhunu da yok ediyoruz. Partnerimizde her şey dört dörtlük olamaz, kabul geçmek şifadır.