Uzman Psikolog Nur Sema Efe Öz Güven Eksikliği
Öz güven eksikliğini ele alan Uzman Psikolog Nur Sema Efe, bunu yaşayan bireylere karşı nasıl davranılmasının uygun olacağını, sorunu ele alma yöntemlerini ve içe dönüklük ile öz güven eksikliğinin farklarını MAG Okurlarıyla paylaşıyor.
Uzmanlık alanlarınızdan da bahsederek kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
Ufuk Üniversitesinden mezun olduktan sonra mesleki hayatıma psikolog ünvanıyla başladım. Aynı zamanda psikoloji alanında uzmanlığımı alırken özel eğitime ihtiyaç duyan çocuklar ile çalıştım. Uzmanlık sürecinde ayrıca, çocuk, ergen ve yetişkinlik dönemlerine dair bilişsel ve davranışçı terapi (BDT), EMDR, aile terapisi, çift terapisi, cinsel terapi, evlilik ve boşanma terapisi, kısa süreli çözüm odaklı terapi, travma, kayıp ve yas terapisi, doğum psikolojisi alanlarında aldığım eğitimleri başarılı bir şekilde bitirerek psikoterapist ve uzman psikolog ünvanıyla danışan görmeye devam ettim. Çocuk, ergen ve yetişkinler üzerinde özgül öğrenme bozukluğu bataryası, nöropsikolojik testler, MMPI gibi çoğu test eğitimlerini geçerek, danışanlara seanslarının yanı sıra test uygulamaları yaparak, tedavinin verimini arttırmayı hedefledim ve bu testleri kullandım. Şu an şema terapi, madde bağımlılığı ve kanser psikolojisi alanlarında almakta olduğum ve planladığım eğitimler ile kariyerime devam etmekteyim. Psikoloji alanına ilk girdiğim günden beri bilmek ve yenilenmek için, soluk almadan kariyer yolunu yürümekten büyük keyif alıyorum.
Kişinin, öz güven eksikliği yaşadığı nasıl anlaşılır?
Kişi, bir ve biriciktir. Öz güven genel bir kavramdır. Toplumda ve bireylerin aklında öz güven anlamına, tek bir buton gibi basınca çalışacakmış algısı var. Benlik kavramı, kendilik algısı, kendine güven, öz yeterlilik, benlik saygısı, kendini kabul ve öz saygı gibi birçok alt boyutu vardır; ancak, genellemekten ziyade bireyselleştirme yaparak bu sorunun üstesinden gelinebilir. Birey için öz güven ne demek ona bakılmalı, öz güvenin eksik olan yönlerini bulup onun üzerinde detaylıca seans planlanarak tedavi akışı sağlanmalıdır, çünkü kişiden kişiye öz güvenli olmak değişkendir. Ayrıca öz güven, bir yelpaze gibi hayatın birçok alanında eksik kalabilir. Birey sadece kariyerde öz güvene odaklıyken diğer bir kişiye göre bu, ilişki üzerine olabilir veya birçok alanda öz güven eksikliği hissedebilir.
Öz güven eksikliği hangi sebeplerden meydana gelir? Bunu aşmanın yollarından kısaca bahseder misiniz?
Psikolojide “bir sorunun nedeni işte budur” diyemeyiz. Birçok nedenden olabilir. Kişinin, hayata ve kendine dair inançları, aile öyküsü ve geçmiş deneyimleri, sosyal, ilişki ve akademik hayatı, genetik ve çevresel faktörler, mizaç, yetiştirilme tarzı ve tetikleyen durumlar gibi birçok detayın birleşimi söz konusudur. Bu ve daha fazla detayı inceleyerek öz güven eksikliğinin sebeplerini bulabiliriz. Terapi planlaması ve gerektiğinde testlerden yardım alarak öz güven üzerinde değişimi yakalamak için harekete geçilmesi muhtemeldir. Öz güven eksikliğini, BDT ekolünde sorunun üstüne giderek ve alternatif bakış açısını değerlenip, hayatına entegre ederek çözerken; EMDR ekolünde çift yönlü uyarım ile, rahatsız eden anı ve geçmiş deneyimleri, kendine ve çevreye karşı olumsuz temel inancı, yani disfonksiyonel depolanan bilgileri tekrar bilinç düzeyine çıkartıp fonksiyonel hâle getirip yeniden işlemlemesine olanak sağlıyor. Danışanın değişime hazır olması ve doğru tekniklerin kullanılması, tedavide başarıya ulaşılması için önemli iki ayrıntıdır.
Öz güven eksikliği yaşayan birine karşı, yakınlarının nasıl davranması onu daha iyi hissettirebilir ve yapılmaması gerekenler nelerdir?
Öz güveni düşük bireylerin kendilerine dair tahminleri ya olumsuz ya da gerçekçi değildir. Kendilerine dair olumsuz inançlarından biraz uzaklaşıp durumlara bakamadıklarından, belirsizlik kuşkuyu, kuşku da endişeyi tetikleyerek kendine dair olumsuz inançların su yüzüne çıkması ile sonuçlanır. Bireyin öz eleştirisi o kadar insafsız ve gaddardır ki çevreden eleştiri gelmesine gerek bile yoktur. Eğer çevreden eleştiri gelirse kişinin durumu tetiklenebilir. Burada çevreye büyük rol düşmektedir. Bireyin yakınlarının bu öz eleştirinin gerçek olup olmadığını sorgulaması ve alternatif bakış perspektifinin varlığını görmesini desteklemesi, kişiyi bu sorunla mücadelesinde destekleyen bir tutumdur. Öz güven eksiği olan bireye, “Sen yaparsın, başarırsın, her şey senin istediğin gibi mükemmel olacak.” gibi çevre söylemler iyilikten ve destekten daha çok köstek olmaktadır. Bireyin “Güzel olmalıyım, başarılı olmalıyım, zayıf olmalıyım…” gibi kendine dair olumsuz tabuları, temel inançlarını tanımlarken ve “Eğer başarılı olmazsam insanlar beni aptal görür.” gibi olumsuz öz eleştiri düşünceleri hayatındaki gerçekliğiyle birlikte sorgulanır; bu, öz güven eksikliği ile mücadele yolunda birlikte yürümektir. Bu sorgulama, birey yalnız olmadığını gördüğünde, “değersizim” algısını yıkmasına büyük olanak sağlayacaktır.
Kişiler bazen, öz güven eksikliği ve içe dönüklük kavramlarını aynı gibi düşünebiliyor. Bu ikisinin benzer yönleri ve temel farkları neler?
Öz güveni düşük insanlar; yargılanma ve yetersiz gözükme korkusu yüzünden kendilerine “içe dönük” etiketi yapıştırmayı ve hayatlarını böyle devam ettirmeyi tercih edebilir. Bu durum aslında bir kaçma stratejisidir. Birey; olduğu benlik ile olmak istediği benlik arasında savaş verirken bunun arasında sıkışmak ve duygusal anlamda yorulmak, bireyi hiç olmadığı bir duruma, yani kendine “içe dönük” etiketi yapıştırmaya sürükleyebilir. Mesela içe dönük insan güçlü yönlerini, yeteneklerini bilir ve bu konudan gerçekçi bakabilir. Öz güven eksikliği olan birey o kadar kendini kör kuyuda algılar ki çevreden gelen, iyi yönlerine dair tanımları duymaz, duysa bile inanmaz. İçe dönük bireylerde “Diğer insanlar yeterli ve ben değilim.” olumsuz temel inancı olmadığından sürekli çevreyi gözlemez ve onların isteği doğrultusunda hareket etmez. İçe dönük bireyler kendileri ile kalmaktan keyif alır; bu, öz güven eksikliği olan bireyde zorundalıktır ve bu durumdan asla keyif almazlar.
Aslında öz güven eksikliği yaşayan insan bunu bilir. Ya buna savaş açacaktır ya da bu kaftan ile ömrünü geçirmeyi tercih edecektir. Çocukluk, ergenlik veya yetişkinlik dönemlerinde bu sorun üzerine değişim sağlanılabilir. Odak noktası, ne zaman fark ettiğinden ziyade sorunu koşulsuz kabul edip, sorunu değiştirmek için harekete geçmektir.