UNI Summerlife Dans ve Müzik Festivaline İspanyol DJ Chus
Iberican sound adı verilen tarzın yaratıcısı, house müzikle İspanyol ve Portekiz kültürünü buluşturan İspanyol DJ Chus, 13- 19 Mayıs tarihleri arasında Antalya Lara’da, farklı ülkelerden gençleri misafir eden UNI SummerLife Festivali’nin ünlü DJ yıldızı oluyor.
Yurt içi ve yurt dışından 8000’i konaklamalı, toplam 40 bin kişinin katılması beklenen ve üniversiteli gençleri süper starlarla buluşturan festivalde Ajda, Kat De Luna, Ozan Doğulu gibi çok farklı isimler de sahne alıyor. İspanyol Dj Chus da 15 Mayıs’ta gençlerle buluşuyor…
90’lı yılların en meşhur dans hitlerinden “The Night Train” ile efsaneleşen; ünlü DJ dergisi DJ MAG’a giren ilk İspanyol DJ’lerden biri olan; Madonna, Yoko Ono, Christina Aguilera, Rihanna ve Mariah Carey gibi isimlere yaptığı remixlerle kulüp listelerini fetheden İspanyol DJ’lerden biri olarak Dj Chus; 15 Mayıs’ta Antalya Lara’da. DJ Chus ile kariyerini, en sevdiği DJ’leri, piyasaya girdiği Acid House dönemini ve Türkiye’yi konuştuk…
Profesyonel kariyerinize 80’lerin sonunda dans müzik piyasası Acid House akımıyla yeni bir yükseliş trendi yakaladığında başlamışsınız; peki o dönemden Acid House şarkıları arasında hala en çok hangi şarkıları seviyorsunuz?
O dönemin şarkılarını sevmez miyim? Elbette hala çok iyi hatırladıklarım ve sevdiklerim var. Confettis ve “This Is The Sound Of C” favori plağımdı, ayrıca Mel & Mel, Erik B. & Rakim gibi isimleri de çok çalardık.
Gülen yüz (Smiley) tişörtleriyle dans pistlerinde “Acid” çığlıkları atılırdı ve house müziğin de yükselmeye başladığı ilk dönemlerdi; peki sizce dans müziği için birbirini çok tekrar eden dirty elektronik türünün dışında artık yeni bir akımın zamanı gelmedi mi?
Acid house çok büyük ve etkili bir akımdı, bir kaç ay içinde tüm dünyada popüler oldu ama kısa süre içinde yükselen her trend çok iyi olmayabiliyor, şu dönemde de maalesef artık herkesi bıktıran bazı soundlar var. Nitelikli şarkılara ihtiyacımız var; türü her ne olursa olsun. Buna rağmen elektronik müziğin ve dans müziklerinin yükseldiği bir dönemdeyiz ve iyi prodüktörlerin çok daha iyi işler çıkaracağına inanıyorum.
DJ piyasasının en ünlü DJ’lerinden birisiniz ve dans müziğini iyi takip eden herkes artık bir dans klasiği haline gelen çok meşhur “The night train” şarkınızı bilir; o şarkıyı nasıl bir ruh haliyle çıkardığınızı hatırlıyor musunuz?
Üstünden ne kadar çok sene geçtiğine inanamıyorum. David Penn’le birlikte gerçekleştirdiğimiz ilk stüdyo işlerinden biriydi. Facebook sayfamıza o dönem şarkı çok popülerken yapılan bir röportajın videosunu koyduk. Lütfen o sayfaya bir göz atın. Şarkıda gönderme yaptığım Kadoc Club neredeyse 10 yıldır çalıştığım bir kulüptü ve bana tüm ilhamı veren oradaki coşkulu kalabalıklardı. Kariyerimde çalmaktan en çok keyif aldığım mekanlardan biri olmuştu ve şarkısı da “The night train”.
Zamanında “The Latin Lovers” adıyla “Voices of Savana” isimli bir parça yayınladınız ve Iberican Sound adı verilen türü yaratmış oldunuz, bilmeyenlere bu türü siz nasıl tarif edersiniz?
Iberican Sound değişik ülkeleri buluşturuyor ama temelde iki farklı kültürün buluştuğu bir tarz. İspanyol ve Portekiz müziklerinin Amerikan house tarzıyla bir araya geldiği bir dans müziği diyebiliriz. Aslında bir anlamda benim müzik açısından kişisel olarak zevk aldığım tarzları buluşturmuş oluyorum; bu yüzden benim müziğe bakışım da diyebiliriz. Ama tüm bu sınırlar yavaş yavaş eriyor ve farklı tarzlar ülkelerinin dışına taşarak globalleşiyor. Amerikan dans müzik marketine bizi sokan yine de kendi kültürümü işin içine kattığım bu tarz oldu.
Ayrıca radyo şovlarınızla tanınıyorsunuz ve şovlarınız Türkiye radyolarında da yayınlanıyor; peki Türkiye denilince aklınıza en çok neler geliyor?
Radyo programlarımın Türkiye’de de yayınlanıyor olmasından çok mutluyum. Türkiye’den Facebook üzerinden çok fazla hayranım oldu ve bu bana çok keyif veriyor. Daha önce İstanbul, Antalya ve İzmir’de çaldım. Harika gecelerdi ve dans etmeyi bilen coşkulu dinleyicilerle bir araya gelmiş oldum. İstanbul ayrıca büyüleyici bir şehir; Antalya’da yeniden gençlerle buluşmayı çok istiyorum. Bu arada Türkiye’den çok arkadaşım var. Tarkan ve Burak Yeter gibi ünlü DJ’lerinizi de çok iyi tanıyorum.
Türkiye’de çok sevilen isimlerden biri olan İspanyol Buika ile de çalışmıştınız; bir flamenko ve caz şarkıcısı olduğu halde sesi dans müziklerine çok yakışıyor, siz ne dersiniz?
Buika çok güçlü bir şarkıcı ve dans müziği için harika bir vokal. “Will I” Buika ile kaydettiğimiz şarkıydı ve hala partilerde çaldığım her yerde kalabalıkları coşturuyor ve bana gelip vokali soruyorlar. Buika’nın dans müziğinde de çok iyi işler çıkaracağından eminim; bildiğim kadarıyla Pasion Turca ekibiyle ve Kiko Navarro ile müthiş dans şarkıları kaydetti bile.
DJ’ler için büyük bir prestij referansı olan top 100 DJ Mag Listesine giren ilk İspanyol DJ’lerdensiniz, peki sizin en iyiler listenizde kimler var?
O dergiye giren isimler çok iyi isimler… Hepsinin kariyerlerine, emeklerine, işlerine çok büyük saygım var. Ama kişisel bir liste yapacak olursam; benim en iyiler listemde artık klasikleşmiş efsane haline gelmiş isimler var: Danny Tenaglia, DJ Vibe, Victor Calderone, Carl Cox, Ritchie Hawtin gibi.
RÖPORTAJ: Cenk Erdem.