SELMA ÇİLEK Okyanuslara Daldı
Tasarımlarına herkesi hayran bırakan güzel ve başarılı tasarımcı Selma Çilek güneş, deniz, kum üçlüsünden esinlenerek hazırladığı kolakesiyonundan en özel parçalarla objektiflerimize poz verirken moda serüvenini ve işine ne kadar tutkuyla bağlı olduğunu da bizlere anlattı…
Herkes oldukça yakından tanıyor ve takip ediyor ama sizi kendinizden dinleyebilir miyiz biraz?
Son dört yıldır hayatımın ve enerjimin neredeyse tamamını işime veriyorum, tamamen iş odaklı bir yaşantım var diyebilirim. Sürekli, yeni ne yapabilirim, nasıl bir adım daha ileri gidebilirim diye düşünüp hareket ediyorum. Daha yolun başında olduğumu düşünüyorum ve acele etmeden, ufak ama emin adımlarla ilerlemek istiyorum. İş, ev ve sevdiklerim arasında geçen sade bir hayatım var. Spor; hayatımın her zaman bir parçası, akşamları iş stresimi spor yaparak atıyorum, seyahat etmeyi çok seviyorum ve her seyahatimi mutlaka bir iş seyahatine donüştürmeyi başarıyorum. Ya yeni bir mağaza keşfedip satın almacısıyla bir toplantı ayarlıyorum ya yeni kumaşlar satın alıyorum ama mutlaka bir ucundan işi yakalıyorum. Yoksa, kendimi tatil yaptığım icin suçlu hissediyorum.
Tasarımcılık fikri nasıl ortaya çıktı ve bu kadar fark yaratan başarılı çizgilere nasıl ulaştınız?
Tasarımcılık fikri üniverstede yaşadığım bir olaydan sonra ortaya çıktı aslında. Bir yılbaşı gecesi için en yakın arkadaşımla aynı elbiseyi aldığımızı fark ettik. Birimizin farklı bir şey giymesi gerekiyordu. Ben de o anda kendim kumaş alıp aklımdakını diktirmeye karar verdim. Kendim için tasarladığım elbise herkes tarafından inanılmaz beğenildi. Hatta sonrasında Neslişah Alkoçlar bir davette benden rica edip o elbiseyi giyince, elbise ertesi gün tüm gazetelerde manşetteydi. İnanılmaz rağbet gördü ve ben bir anda İstanbul’dan siparişler alırken buldum kendimi. Sonrasında bu fikir hoşuma gitti ve bunun eğitimini almaya karar verdim. Şimdi yeni şeyler tasarlamayı seviyorum, yaptığım şeylerin fark yaratmasını istiyorum ve bu yüzden çok çalışıyorum, çok fazla şeyden ilham alıyorum.
Neler oluyor ilham kaynağınız?
Tasarımlarımın ilham kaynakları sürekli değişiyor. Her şeyden ilham alabiliyorum. Bazen yerde gördüğüm bir taştan, bazen de tropik bir balığın renk kombinasyonundan… Aklınıza nereden, ne geleceği hiç belli olmuyor. Ben artık etrafımdaki objelere hep o gözle bakıyorum, renkleri şekilleri bana ilham verebiliyor.
Koleksiyonlarınızı hazırlarken hikayeleri nasıl, nelerden yola çıkarak oluşturuyorsunuz?
En son satış sunduğum İlkbahar – Yaz 2016 koleksiyonumun teması okyanus. Denizdeki dalgalardan esinlenip desenler ortaya çıkardık, kumlardan esinlenip eteklerimizin kesimlerini değiştirdik. Güneş, deniz, kum üçlüsünün renk tonlarıyla ilerledik ve ortaya sıcacık, yazı çağrıştıran farklı bir koleksiyon çıktı.
Yurt dışında hangi çalışmalarda imzanız var?
Yurt dışında ilk iki yıl çok yoğun çalışmalar yaptım, her sezon Paris’te düzenlenen Tranoi Fuarı’na katıldım, kendim showroom açtım, bir sürü etkinliğe katıldım. Fakat son bir yıl biraz Türkiye odaklı çalışmaya ve yurt dışında daha yavaş ilerlemeye karar verdim. Şu an çalıştığım bir showroom var ve her Paris Moda Haftası’nda yeni koleksiyonumu tanıtıyorum. Satış noktalarım da devam ediyor. Önümüzdeki sezon da Londra’da defile yapmayI planlıyorum. Hedefim Londra marketi.
Tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz?
Tarzımı sade şıklık olarak tanımlıyorum. Hiçbir zaman abartıya kaçmayı sevmedim. Bu yüzden hep düz kumaşlar kullanıp detaylarla dikkat çekici hale getirmeyi tercih ettim. Bu yüzden tarzımı kısaca, sade şıklık olarak tanımlayabilirim.
Stil sahibi olmak için nelere dikkat etmek gerekiyor?
Stil sahibi olmak için en önemli şey; içinde kendinizi güzel hissettiğiniz şeyleri tercih etmeniz. Sadece moda olduğu için kendinize yakışmayan bir parça tercih ediyorsanız stil sahibi olmak mümkün değil. Farklı parçaları, farklı şekilde harmanlayıp kendine özgü bir şekilde kullanarak onu da kendine yakıştırmak stil sahibi olmak için yeterli bence.
Ufukta yeni projeleriniz var mı? Bu sene hangi markalarla iş birlikleriniz olacak, kimler için koleksiyon hazırlayacaksınız?
Ufukta çok büyük iki proje var, fakat şimdilik sürpriz olarak kalsın. Onlar dışında Çilek Mobilya için bebeklere özel bir tasarım yapıyorum, onu hayata geçirmek üzereyiz. Bu yılki diğer önemli ve büyük projem ise, Londra’da düzenlemeyi düşündüğüm İlkbahar – Yaz 2017 koleksiyonumun defilesi. Şu an çalışmalar devam ediyor, eğer her şey yolunda giderse Eylul ayında Londra moda haftasında bir defile yapmayı planlıyorum.
Bir gününüz nasıl geçiyor, zamanınızı nasıl yönetiyorsunuz?
Günler çok hızlı geçiyor, özellikle koleksiyon hazırlığına girdiğim dönemlerde. Şu aralarda dediğim gibi yeni koleksiyonunun çalışmalarına başladım. Gündüz uyanır uyanmaz ofisteyim, önce üretimi kontrol ediyorum, sonra günümün geri kalanını kendi ofisimde araştırma ve çizim yaparak geçiriyorum, akşamları da eve gidip spor yapıyorum. Zaten tüm bunlardan sonra da dışarı çıkmaya pek halim kalmıyor açıkçası. Zaten çok evcimen bir insanım, özellikle İstanbul’da zamanımın çoğunu evimde geçiriyorum, hafta sonları her fırsatta yurt dışına çıkmaya çalışıyorum.
Başarılı bir tasarımcı olmak isteyen gençlere öncelikli olarak neler tavsiye ediyorsunuz?
Her şeyden önce bu işin eğitimini mutlaka alsınlar, çünkü günümüzde özellikle de Türkiye’de son birkaç yıldır herkes tasarımciı. Okulu bitiren her genç kız kendini ya takı ya da moda tasarımcısı olarak adlandırıyor. Bu iş dışarıdan göründüğü gibi kolay değil, bu yüzden benim tavsiyem mutlaka iyi bir moda okulunda eğitim almaları, sonra da bu işin mutfağında biraz zaman geçirmeleri. Kesinlikle staj şart, ne kadar eğitim de alsanız onu pratiğe dökmediğiniz sürece yeterli olamazsınız.