Prof. Dr. Ayşe Zarakol Cumhuriyetin Kazandırdıkları
Cumhuriyetin sunduğu eşitlik ve eğitim fırsatlarının hem kendi hayatını hem de ailesinin toplumsal konumunu nasıl şekillendirdiğini anlatan Cambridge Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörü Ayşe Zarakol, kadın hakları mücadelesinden akademik özgürlüklere kadar Türkiye’nin entelektüel gelişimi için kritik ihtiyaçlara dikkat çekiyor.
Cumhuriyet sizin için ne ifade ediyor? Hayatınıza ve kariyerinize nasıl bir zemin sundu?
Cumhuriyet benim için herkesin kanunen eşit birey sayıldığı bir sistem demek. Tarih boyunca ender görülen bir yönetim tarzı. Cumhuriyet döneminde büyüdüğümüz için hepimiz çok şanslıyız aslında. Benim ailemin çoğu Çerkes. Göçmen bir aile ama herkes çok iyi eğitim almış, iş sahibi olmuş. Benim hayatım ve kariyerim de bunun sayesinde mümkün oldu. Cumhuriyet olmasaydı hiçbirinin mümkün olmayacağını düşünüyorum.
Kadın mücadelesi 102 yılda nereye evrildi?
Kazanımlar çok önemli; hukuki haklar, kadınların iş ve öğretim hayatına katılımı açısından bakarsak. Toplumun, daha muhafazakâr kesiminin çoğunluğunun bile benimsediği haklar bunlar; ama kadın-erkek eşitliği konusunda hâlâ gidilecek çok mesafe var. Dünyanın genel gidişatı da bu haklara daha sıkı sahip çıkmamız gerektiğini gösteriyor.
Kendi başarı yolculuğunuzda nasıl adımlar attınız?
Öğretim hayatıma Ankara’da başladım, daha sonra ortaokul ve liseyi İstanbul’da okudum. Lisans ve lisansüstü eğitimimi Amerika’da burslu olarak yaptım. Cambridge’deki iş dolayısıyla İngiltere’ye taşındım, burada da profesörlüğe kadar geldim. Geçen sene İngiltere Akademisi’ne üye olarak seçildim ki bir sosyal bilimcinin İngiltere’de ulaşabileceği en üst mertebe budur; ama araştırmalarımda Türkiye’yi hiç kenara bırakmadım. Batılılara Batı’nın dışındaki dünyaları da anlatmaya çalışıyorum diyebiliriz.
Bir Türk akademisyen olarak Batı akademisinde var olmanın artıları ve zorlukları nelerdi?
İkinci pasaportu alana kadar seyahat zorluğu vardı. Bizim işimiz uluslararası bir iş. Konuşma davetleri, konferans, saha araştırması derken özellikle sosyal bilimlerde çok seyahat ihtiyacı oluyor. Vizeyle bunları yapmak çok zor. Zaten Türkiye’deki herkes biliyor vize meselesinin ne kadar yorucu olduğunu. İkinci pasaport olmasaydı şu anki kariyerim olmazdı diyebilirim. Devletin Türkiye pasaportunun değerini arttırmak için çalışması lazım.
Sosyal bilimlerde Türkiye’yi bilmek, tarihini bilmek her zaman bir avantaj. Ülkemiz adeta bir sosyal bilimler laboratuvarı. Amerika’da kabul gören birçok sosyal bilim genellemesine ben öğrenciyken bile şüpheyle yaklaşıyordum, çünkü Türkiye’ye hiç uymuyorlardı. Şimdi o teorilerin çoğu sallantıda.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılında sizce Türkiye’nin en büyük akademik/entelektüel ihtiyacı nedir?
Birincisi düşünce ve konuşma özgürlüğü. İkincisi şablonsuz, bilimsel, karşılaştırmalı tarih anlatımını halka ulaştırmak.