Prof. Dr. A. Emre Aksu Plastik Cerrahide Az Bilinenler
Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi branşının başarılı ve tanınan isimlerinden Prof. Dr. Ali Emre Aksu, estetik cerrahi alanının dışına çıkarak, özellikle rekonstrüktif cerrahi ve el cerrahisi ile ilgili az bilinen ama önemli konuları MAG Okurlarıyla paylaşıyor.
Öncelikle kendinizden bahsederek başlar mısınız?
Galatasaray Lisesinde eğitim gördükten sonra Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesine başladım ve 1992 yılında fakülteden mezun olup tıp doktoru unvanımı aldım. Daha sonra aynı fakültenin Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalında uzmanlığımı yaptım. Hayat beni hep Hacettepe’ye bağladı ve en son profesör olarak görev yaptığım üniversiteden ayrılıp yeni bir yaşantı seçene kadar bütün akademik kariyerim ve iş yaşantım orada şekillendi. Öğretim görevlisi ve üyesi olarak yirmi bir yıl çalıştığım bu kurumda aynı zamanda uzun bir dönem El Cerrahisi Bilim Dalı Başkanlığı görevini üstlendim. 2004 ve 2005 yıllarında ABD’de Pittsburgh Üniversitesi Plastik Cerrahi Bölümünde araştırmacı (research fellow) olarak çalıştım. Bu süreçte kök hücre çalışmalarına katıldım, doku mühendisliği ve kompozit doku nakli alanlarında kök hücre kullanımı hakkında uluslararası bilimsel dergilerde çalışmalarım yayımlandı. Şu anda hasta ve danışanlarıma kendi özel muayenehanemde hizmet veriyorum. Ayrıca kongrelerde, kurslarda, asistan okullarında eğitici olarak çalışmalarıma devam ediyorum.
Plastik cerrahi denince akla neler geliyor?
Plastik cerrahi denince tabii ki alanın vitrini olan estetik cerrahi ilk olarak akla geliyor ama aslında bundan çok daha geniş bir alanımız var. Rekonstrüktif, yani yeniden yapılandırıcı cerrahi olarak adlandırdığımız kısım aslında çok daha geniş. Üniversite hastaneleri gibi eğitim kurumlarının plastik cerrahi klinikleri birer referans merkezidir, hastaların özellikle zor problemler için son olarak başvurdukları yerlerdir. Dolayısıyla, cerrahi tedavi uyguladığımız hastaların daha büyük bir yüzdesi rekonstrüktif cerrahi hastaları oldu. Benim de bir cerrah ve öğretim üyesi olarak misyonum daha çok bu alanda şekillendi ama her plastik cerrah gibi estetik cerrahi ameliyatları yaptım ve hâlâ da yapmaya devam ediyorum.
Rekonstrüktif cerrahi ile ilgili örnekler verebilir misiniz?
Aslında burada sayılamayacak kadar çok örnek var. Baş-boyun bölgesi kanserlerinin cerrahi tedavisi sonunda oluşan doku ve organ eksikliklerini başka dokularla tamamlamak; meme kanseri ameliyatı (mastektomi) sebebiyle oluşan meme eksikliğini aynı anda veya daha ileri dönemde meme implantları veya hastanın kendi vücudundan alınan ve flep olarak adlandırdığımız dokuların nakli ile gidermek; yaralanmalar, yanık veya doğumsal anomaliler nedeniyle var olan eksiklikleri gidermek; sinir felci durumunda fonksiyonel kas, sinir veya tendon transferleri gerçekleştirmek bunların arasında sayılabilir.
Mikrocerrahi ne demektir, rekonstrüktif cerrahi ile ilişkisi nedir?
Mikrocerrahi aslında bir rekonstrüktif cerrahın başka bir yaşam şeklidir. Rekonstrüktif cerrahi içerisinde bilinen klasik tekniklerle başaramayacağımız ameliyatlar için en sofistike seçenektir. Ameliyat mikroskobu altında yapılan girişimin adıdır. Bir doku aktarımını, örneğin baş-boyun bölgesine, vücudun uzak bir yerinden yapabilmeniz için, mikrocerrahi yöntemi kullanarak bir nakil yapmış oluruz. Sinir ve damar kesilerinde başarı elde etmek için de aynı mikrocerrahi yöntemini kullanırsınız, çünkü çok hassas bir onarıma ihtiyacınız vardır. Mikrocerrahi sadece bu tarzdaki ameliyatlar için kullanılan bir teknik değildir, dediğim gibi bir cerrahi görüş biçimidir, mikro-çevreyi daha etkin bir şekilde anladığınız zaman tekniğiniz de daha çok gelişir. Ben bu alışkanlığı özellikle el cerrahisinde çok kullanıyorum.
El cerrahisinden bahsedecek olursanız, bu konuyla ilgili genelde ne tür hastalıklar daha sık görülüyor?
El cerrahisi pratiğinde en sık görülen hastalıklar arasında; sinir sıkışmaları (özellikle karpal tünel sendromu), tetik parmak, el ve tüm üst uzuvdaki iyi veya kötü huylu tümörler, sinir yaralanmaları ve felçleri, romatizmal eklem hastalıkları, bağ, tendon yaralanmaları, kemik kırıkları ve doğumsal el anomalileri yer alıyor. Bunun dışında daha başka yüzlerce hastalık ve problemden bahsedebiliriz tabii ki.
El cerrahisi alanında özellikle uğraştığınız bir alt alan var mı?
Her ne kadar el cerrahisi alanının birçok konusuyla aktif olarak uğraşsam da doğumsal el anomalilerini benim özel konum olarak kabul edebiliriz. Bu konuyla ilgili yıllardır çalışmaktayım. Biraz önce bahsettiğimiz mikrocerrahi teknikleri de kullanarak daha başarılı sonuçlar elde ediyorum. Türkiye’nin her yerinden ve hatta yurt dışından hastalarım var. Doğumsal el anomalilerinin cerrahisi kendine has prensipler içerir ve bu prensiplerle yoğrulan uzun bir tecrübe süreci gerektirir. Ben bu konuda aktif akademik hayatıma da devam ediyorum. Hemen hemen her sene dünyanın değişik yerlerindeki uluslararası kongrelere konuşmacı ve eğitmen olarak davet ediliyorum.
Doğumsal el anomalisi deyince akla ne gelmeli? Nasıl örnekler verebilirsiniz?
Örneğin; yapışık, ayrılmamış parmaklar (sindaktili) ya da elde fazla parmak olması (polidaktili), bebeklik ve çocukluk çağında görülen tetik başparmak ya da amniyotik bant sendromu en sık görülenlerden bazılarıdır. Biraz önce karpal tünel sendromundan bahsetmiştim, elin içinde olan bir sinir sıkışması. Oldukça sık görülür ama ben çok daha az görülen el anomalilerini karpal tünel sendromundan bile daha sık görüyorum. Bunun iki nedeni var, birincisi sinir sıkışması ameliyatı birçok el cerrahı tarafından yapılabiliyor, ikincisi ise benim el anomalileri hakkında yoğun bir şekilde çalışıyor olduğumun bilinmesi. Diğer el cerrahları tarafından bile bana yönlendirilen el anomalisi hastalarım var.
Doğumsal el anomalileri hangi yaşta ameliyat edilmeli?
Bu konuda gerçekten bir bilgi kirliliği var. Bu anomaliler iki yaş ve öncesinde ameliyat edilmeli, çünkü beynimizin, elimizin en iyi halini erken anlayıp onu bir alet olarak en iyi şekilde kullanmayı öğrenmesi gerekiyor. Aynı yabancı dil öğrenmek gibi. Yabancı dili en erken yaşlarda öğrenmeye başlarsanız gerçekten ana diliniz gibi kullanabilirsiniz.
Sizi en çok tatmin eden el anomalisi ameliyatınız hangisi?
Kazanımı söz konusu olduğunda beni en çok tatmin eden ameliyatlar; başparmağı az gelişmiş ya da hiç olmayan bir çocuğun bir başparmağa sahip olması için yapılan ameliyatlardır. Bunların başında “pollisizasyon” ameliyatı geliyor, yani elin işaret parmağının başparmak yapılması. Son derece teknik ve hassas dengeleri olan, mikrocerrahi becerilerinizi kullanmanız gereken ve çok detaylı bir ameliyattır. Elini yüzde kırk fonksiyon ile kullanan bir çocuğun fonksiyon yüzdesi, ameliyattan yaklaşık altı ay sonra, yüzde kırk seviyesinden neredeyse yüzde seksen ila yüzde doksana yükselir.
Bunların dışında özellikle “benim konum” diye adlandırabileceğiniz konular var mı?
Bugün estetik konuşmuyoruz, onun için bu alanı dahil etmeden cevaplamak istersem aslında, ister mikrocerrahi yöntemle olsun ister olmasın her türlü rekonstrüksiyondan bahsedebiliriz. Birinci sırada meme rekonstrüksiyonu geliyor, yani memenin yeniden oluşturulması. Bunun dışında, deri kanserlerini de sayabiliriz, özellikle melanom uzun yıllardır uğraştığım bir deri kanseri türü. Melanom hakkındaki bilimsel bilgiler, dolayısıyla da tedavi için geçerli olan yol haritaları sürekli değişir. Melanom ile uğraşan bir plastik cerrahın bütün bu değişimleri çok yakın takip etmesi gerekir. Ayrıca, birçok branşın da tedavi planı içinde olduğu bir deri kanseri olduğu için, plastik cerrahın bu plana dahil olan kişilerle çok yakın teması olması ve de hastasını doğru kişilere ve sağlık kurumlarına yönlendirebilmesi bir avantaj sağlar. Bu avantaja sahip olduğumu düşünüyorum.
Hastalarınızın ve danışanlarınızın sizinle görüştükten sonraki düşünceleri nasıl?
Ben çok anlatan, çok konuşan bir doktorum. Tabii ki tıbbi konuları çok teknik olmadan, herkesin anlayabildiği şekilde anlatmaya çalışıyorum. Açıklama konusunda ketum birisi değilim. Bir sentez yaparak ve yol haritası çizerek, aynı zamanda görselleri de kullanarak durumu anlatmaya çalışıyorum. Bazen kendime “Bu kadar anlatmasan da olurdu.” diyorum ama hastalarımın çoğu bana geribildirim olarak “Daha önce sizin gibi kimse anlatmamıştı.” diyorlar, bu da beni memnun ediyor.
Son olarak, biraz da ailenizden bahseder misiniz?
Eşim Prof. Dr. Müge Aksu diş hekimi ve ortodonti uzmanıdır. Hacettepe Üniversitesinde uzun yıllar çalıştı; şu anda kendine ait özel kliniğinde hastalarını kabul ediyor. İki kızım var, on altı ve on dört yaşlarında. Ana dilleri olan Türkçe dışında üç dil konuşuyorlar. Bir dil, bir meslek demek bence. Spor ve müzik alanında çok aktifler. Onlarla hem bu açılardan hem de bir dünya vatandaşı olarak yetiştikleri için gurur duyuyorum.