Paris Combo İle Çok Özel
Paris’te sinema eğitimi aldıktan sonra ilk müzik adımlarına 1980 sonlarında post-punk gruplarıyla başlayan ve rock grubu Les Endimanchés‘ta yer alan Belle Du Berry ve David Lewis’in kurduğu Paris Combo, Fransız Kabaresi tadında ve müziklerinde rumba’dan flamenko’ya kadar müthiş çeşitlilikler barındıran, kendi deyimleriyle caz tadında sımsıcak bir pop grubu.
Paris Combo, kurulduğu ilk günlerde, Seine nehri çevresindeki lokallerde sahneye çıkan alternatif bir grupken, şimdi dünyanın her yerinde konserler veren meşhur bir topluluk. İlk albümleri, şimdi ünlü hale gelen bağımsız plak şirketi Boucherie’den çıkan topluluk, bugüne kadar 4 stüdyo albümü yayınlamış ve küçük bir aradan sonra yeniden bir arada. Grubun şarkıcısı ve aynı zamanda şarkı yazarı Belle Du Berry’nin Paris Combo için yazdığı ilk şarkı “İstanbul”la 16 Şubat’ta İş Sanat’ta, İstanbul’da ilk kez görücüye çıkıyor. Grubun yaratıcı şarkıcısı ve şarkı yazarı Belle Du Berry ile 16 Şubat konseri öncesinde, Paris Combo’yu, yeni projelerini ve İstanbul’u konuştuk.
Çok yoğun konser programlarıyla geçen uzun yıllardan sonra, topluluğunuz Paris Combo için kısa bir mola verdiniz ve şimdi yeniden bir aradasınız… Peki, neler değişti?
En belirgin değişikliğimiz yepyeni basçımız Emmanuel Chabbey. Ayrıca yeni şarkılarımızı hep beraber yazmaya başladık, istediğimiz yepyeni şarkılarla ortaya çıktık ama aynı zamanda çalmaktan zevk aldığımız eski şarkılarımızla da geri dönmüş olduk.
“Müziklerimizde, müzik tarihinin büyük isimlerinden izler var”
Başlangıçta eleştirmenler Paris Combo’yu her ne kadar retro-swing topluluğu olarak tarif etse de, flamenkodan bile yararlanan müziklerinizde kesinlikle tanımlanandan çok daha fazlası var, aslında müziğiniz için daha çok çağdaş caz diyebilir miyiz?
Kesinlikle müziklerimizde Django Reinhardt, Billie Holiday gibi müzik tarihinin büyük isimlerinden izler var ayrıca caz öğesi farklı müzik tarzlarında dolaşmamızı kolaylaştırıyor ve alışılmadık kombinasyonlar da deniyoruz. Bizim için “caz etkilenimli pop grubuyuz” demeyi tercih ederim.
Paris Combo olarak şimdiye kadar dört stüdyo albümü yayınladınız ve ayrıca yeni bir albüm üzerinde çalıştığınızı da biliyorum, peki bu yeni albümde de Paris Combo olarak oluşturduğunuz tarza devam mı?
Evet. Ayrıca artık bir topluluk olarak hep beraber şarkılar da yazıyoruz ve birlikte çalarak oluşturduğumuz kendi tarzımız da iyice oturdu diyebilirim.
2010 yılında İstanbul’da daha minimalist diyebileceğimiz alternatif projenizle, David Lewis ile beraber sahneye çıkmıştınız, peki geçen seferki İstanbul ziyaretinizden aklınızda en çok kalanlar neler?
Konserlerden, şehirden ve insanların misafirperverliğinden çok keyif almıştık, konserlerden sonra bazı izleyiciler kendiliğinden gelip, bize şehri gezdirmeyi bile teklif ettiler.
Paris Combo’da gitarın çok güçlü olduğunu söylüyorsunuz, peki sözler için neler dersiniz, Paris Combo’nun müziklerine eşlik eden sözleri nasıl tarif edersiniz?
Tıpkı müziklerimiz gibi sözleri de çok özgür bırakıyoruz, oldukça eğlenceli sözler var, ama kimi zaman da müziklerimizle bütünleşen ya da kontrast oluşturan sürrealist sözler kullanıyoruz.
Post-punk gruplarıyla geçirdiğiniz onca yıldan sonra , hala bol bol punk ve ska dinlediğinizi biliyorum; peki punk şarkıcılarının ve gruplarının tavırlarında en çok neyi seviyorsunuz?
İyi bir müzisyen olduğunuzu kanıtlama çabasından çok, samimiyet ve yepyeni fikirler bazen çok daha kıymetli olabiliyor.
“Bizim için caz etkilenimli pop grubuyuz demeyi tercih ederim”
Aynı zamanda bir şarkı yazarısınız ve bu bir bakıma duygularınızı ifade etmek için size belirli bir özgürlük veriyor, peki en çok nelerden ilham alıyorsunuz?
Aşk, düşler, günlük hayat! Özellikle bu aralar öncelikle müzikleri yaratıp, sonrasında söz yazdığım için Potzi, David ve François’nın çaldıkları müzikler de bana söz yazarken ilham veriyor.
Paris Combo, 2005 yılında tam İstanbul’da konser vermek üzereyken, grubunuzun gitaristinin eşi ikizlerini dünyaya getirince, konserinizi iptal etmek zorunda kalmışsınız, böylece Paris Combo 16 Şubat’ta , İş Sanat’ta ilk kez İstanbul’da sahne alıyor olacak… Bizi nasıl bir repertuvar bekliyor?
Konserimizde Living-room gibi önceki albümlerimizin en sevilen şarkılarıyla birlikte yakında piyasaya çıkacak albümümüz için henüz kaydettiğimiz yepyeni şarkılar olacak.
Paris Combo’nun ilk albümü için henüz İstanbul’u hiç ziyaret bile etmemişken, İstanbul’la ilgili izlediklerinizden ve anlatılanlardan yola çıkarak bir şarkı yazmışsınız, “İstanbul” adını verdiğiniz şarkının sözleri neler anlatıyor?
Aslında David Lewis İstanbul’a çoktan gitmişti ve bir diskoda 9/8 ‘lik ritimle dans eden insanlar gördüğünü anlatmıştı. Ayrıca İstanbul’la ilgili olarak Boğaz’daki gemilerden ve camilerden yükselen şehrin en çok aklında kalan seslerini de tarif etmişti.
David Lewis’le işbirliği yaptığınız ilk şarkı da, yine “İstanbul” şarkısı olmuş, bu durumda İstanbul’un topluluk için özel bir yeri olduğunu söyleyebilir miyiz?
Bizim için kesinlikle öyle ve orada bizim de sevileceğimizi şimdiden çok iyi hissedebiliyorum.
Çağdaş caz topluluklarının müzisyenleri genel olarak sanki bir tavır yaparcasına pop müzik dinlemezler, peki sizler?
Aslında söylediğim gibi, bir bakıma biz de bir pop grubu sayılırız ama çok geniş anlamda bir “pop” ifadesi kullanıyorum; çünkü 60’lara kadar caz müzikleri de pop sayılırdı ve hala çoğunlukla “dünya müziği” diye tarif edilen müzikler de pop. Bence her tür müzik tarzıyla kendimizi ifade edebiliyor olmak çok önemli ve Paris Combo grubunun müzisyenleri çok farklı müzik deneyimlerini bir arada sunuyor.
Röportaj:Cenk Erdem
[nggallery id=928]
