Özgür Kadına Hitap Eden Tasarımcı BAŞAK CANKEŞ
Çocukluğundan beri moda tasarımcısı olmaktan başka hiçbir meslek düşünmeyen Başak Cankeş hayallerine giden yolculuğunu bizlerle paylaştı…
En küçük yaşımdan beri “Ben tasarımcı olacağım” diyen bir kız çocuğuydum.
Sevdiğiniz bir sanat eserine, bir tabloya bakarken içinde nasıl kayboluyorsanız, bir giysiye bakarken de aynı heyecanı hissedebilirsiniz
Sizi tanıyabilir miyiz?
Bashaques’ ve Bashaques’ Conceptstore-Gallery Alaçatı’nın tasarımcısı ve kurucusuyum. İzmir Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Moda Tasarım Bölümü’nü ikincilikle bitirdim ve İngiltere’de Central Saint Martins’de kendimi geliştirmem gereken konularda birçok kursa katıldım. Daha sonra Bora Aksu’nun yanında staj yaptım. Freelance olarak desen tasarımcılığı yaptığım dönemde, eş zamanlı olarak iki yıl boyunca herkesin yakından tanıdığı birkaç tasarımcının asistanlığını üstlendim. Daha sonra ise her zaman hayalim olan kendi markamı oluşturmaya karar verdim.
Moda ne zamandır hayatınızın bir parçası?
En küçük yaşımdan beri “Ben tasarımcı olacağım” diyen bir kız çocuğuydum. Annemle ne giyeceğim konusunda kavga edince, “Büyüyünce röportajlarda seni anlatacağım” dermişim. 7 yaşındayken kadife elbisemi tutkalla yapıştırıp şekil vermeye çalıştığımı hatırlıyorum. Hiçbir zaman başka bir mesleğim olabileceğini aklımdan geçirmedim. Bu yüzden modaya ilgim sanırım benim bile hatırlamadığım zamanlardan kalma.
Bashaques nasıl hayata geçti?
İki yıllık asistanlık deneyimim ardından Alaçatı’da desenlere çok fazla yüklendiğim bir dönem oldu. Orada yaşarken hem bana ilham veren bir yer olduğu, hem de kaostan uzak kaldığım için, çok daha fazla üretken olduğumu gözlemledim ve kendi markamı oluşturma hayalime biraz da finansal destek ve deneyim katacağına inanarak, Hacımemiş’de Bashaques’ adını taşıyan bir konsept mağaza ve galeri kurdum. Bashaques’, sanat ve modanın iç içe olması gerektiğine inandığım noktada ortaya çıkan bir oluşumdu. Mağaza ve galerinin ilk yazından sonra artık aynı adı verdiğim kendi markamı kurmak için kendimi hazır hissettim. Aklımdaki ilk koleksiyon için oldukça heyecanlı ve yoğun bir çalışma döneminin ardından “An”ın sunumunu Mercedes Benz Fashion Week İstanbul’da gerçekleştirdim. Bu koleksiyon ile Akdeniz Moda Ödülleri’nin sahibi oldum ve İngiltere’de Avrupa Birliği destekli YOTA adında önemli bir yarışma kazandım. Şimdi 6 aylığına çalışmalarıma orada devam edeceğim.
2016 İlkbahar/Yaz koleksiyonunuzdan bahseder misiniz?
2016 yazı için Katalan mimar Antoni Gaudi’nin özellikle Casa Battlio isimli binasından ve Park Guell’deki kırık cam seramiklerinden esinlendiğim bir koleksiyon yarattık. Değerli dokuma sanatçısı Fırat Neziroğlu’nun dokumaları bu sezon özellikle gece elbiseleri ve Casa Battlio’nun çok özel bir mimari tasarım olan balkonlarının ceplere dönüştüğü detaylarda hakim. Ben her sezon olduğu gibi iki sanatçının birbirinden bağımsız yaratımlarını harmanladım ve Art Neuvou dönemine ait desenler tasarladım. Bu desenleri Fırat’ın dokumaları ile birleştirdiğim yaz koleksiyonu en az Barcelona’daki binalar kadar renkli…
Tasarımlarınızı oluştururken nelerden ilham alıyorsunuz?
“Sevdiğiniz bir sanat eserine, bir tabloya bakarken içinde nasıl kayboluyorsanız, bir giysiye bakarken de aynı heyecanı hissedebilirsiniz” düşüncesinden yana olan bir tasarımcının, buna dair yarattığı herşey Bashaques’ın oluşumundaki fikirlerin ana kaynağı. Her koleksiyon iki sanatçının sanatının harmanından ve bu harmanın kıyafete aktarılmasından oluşuyor. Bu sanatçılar mimar da olabilir, ressam da, fotoğraf ya da dokuma sanatçısı da olabilir. Birbiriyle bağlantısız alanlar olabilir. İki farklı sanatçıda ortak bir alan, bir dil yaratmak benim için işin en enteresan bölümü. Bunu bir kadının keyifle taşımasından da öte, bir ortamda üzerindeki Bashaques’ giysisine dair uzun uzun konuşabilmesi, sanatçıları değerlendirip tartışabilmesi ise ulaşmak istediğim nokta.
Bashaques nasıl kadınlara hitap ediyor?
Kitap okuyan ve sergi gezen kadınlar Bashaques’ın kadınları. Seyahat eden ve özellikle kimsenin aklına gelmeyen yerlere giden, sanat konuşmayı seven ve etrafında sanat konuşulmasını seven. Zeki ve en önemlisi: özgür!
Koleksiyonunuzda ne tarz materyaller kullanmayı tercih ediyorsunuz?
Sanatçılarımı seçtikten sonra materyaller benim için önemli hale geliyor. Çünkü hangi iki sanatı harmanlayacağım ve hangi materyalde buluşturacağım, giysinin temsil edeceği ideoloji için çok önemli. Hazır giyim yapsam bile bu değişmiyor. Mesela ilk koleksiyonumda bir fotoğraf sanatçısını işlediğim için daha dokusuz düz zeminleri tercih ettim. Poplin, koton ve yüzde yüz ipek baskıların yanında deri ve yün iplik kullanılan el örmesi materyaller baskındı. 2016 Yaz koleksiyonumda ise yine ipeklerin yanı sıra keten ve desenli keten baskı, özellikle de yoğun nakış kullanıldı. Bunlar dışındaki tüm elbiseler dikiş makinasından değil Fırat Neziroğlu’nun dokuma tezgahından çıktığı için kumaşlar yerine iplik seçimleri üzerinde daha yoğun çalıştık. Ayakkabılarımı tasarlarken de ahşap ve Gaudi’den kaynaklı mozaik ve derzli seramik topuklar çalıştık.
Tarzını tarzınıza yakın bulduğunuz ve beğendiğiniz tasarımcılar kimler?
Marni’nin tasarımcısı Consuelo Castiglioni, The Row, Peter Pilotto, Erdem, Bora Aksu.
Türk modacıların uluslararası mecralarda tanıtılmasına destek olan Mercedes Benz Fashion Week İstanbul hakkında düşünceleriniz neler?
Çok deneyimli bir kadro tarafından İstanbul’u da resmi Moda Haftaları arasına dahil eden, çok iyi hazırlanmış bir organizasyon. Biz Türk moda tasarımcıları için bu mecrada bulunmak çok fazla kapı açabiliyor. Daha ilk koleksiyon sunumumun ardından bu kanıya tamamen vardım. Dahil olmaktan dolayı gururluyuz.
Gerçekleştirmeyi hedeflediğiniz projeler var mı?
Kazandığım yarışmanın ödülü olarak 6 ay İngiltere’de markamı geliştirme ve yeni koleksiyonumu yapma şansına sahip oldum. Londra’ya gidince planlarımın değişeceğini hissediyorum. Galerimdeki yaz sergileri için farklı son dönem sanatçı ve Alaçatı mağazam için ise marka arayışlarıma devam ediyor olacak. Daha büyük hedefler var ama onlara ulaştıkça duyulmasını tercih ediyorum.
2016 trendlerinden bahseder misiniz?
Fringe modasının çıkış noktası sayılabilecek süetin, geçtiğimiz kış uzun trençkotlarla başlayan 70’lerden geri dönüş serüveni şimdi etekleri sarmış durumda. Genellikle önden düğmeli camel ton versiyonlarını sokak modası trendlerinde sıkça gördüğümüz etekleri beyaz gömlek ya da siyah dar bir bluz ile kombinlemek oldukça popüler olacak bence. Maxi, mini, yüksek bel olarak gördüğümüz trend patlamasının tamamlayıcısı ise son iki kıştır fazlasıyla kullanılan uzun kemerler. Bu sezon yine çok yaygın olacaklar. Ayrıca disco pantolonlar ve saç dokumaları da oldukça sık göreceklerimizden.