Oyunculuk Üzerine Kurulan Hayat: Selin Türkmen
Kızılcık Şerbeti dizisinin masum karakteri Çimen’e hayat veren Selin Türkmen, oyunculuk yolculuğunu MAG Okurlarıyla paylaşıyor…
Hukuk okurken oyunculuğa yönelme fikri nasıl oluştu? Eğitim almış mıydınız?
Bu biraz belki klasik olacak ama küçükken de sahnede olma arzum çok fazlaydı. Tiyatro yapılacaksa mutlaka yer alırdım, okulun yıl sonu gösterilerinde şarkı söyleyen bendim, kendinden çıkıp başkası olabilmek bana hep çok cazip gelmiştir. İzlediğim dizi ve filmlerden aklıma kazıdığım replikleri gider aynanın karşısında oynardım, evcilik gibi gelirdi. Gerek ailem gerek yaşadığım yer bunu çok destekleyici olmadığı için ben bunu hiç dile getiremedim. Sınava girdim, hukuk kazandım ve aslında tam o yaşlarda istediğim, beni mutlu edecek şeyin daha farklı olduğuydu. Üniversitedeki arkadaşlarımın da gazıyla oyunculuğu denemek istedim. Hemen bir oyuncu koçuyla derslere başladım, başlarda bu bir hobiydi benim için, zevk alarak hayattan uzaklaşıyordum. Daha sonraları eğitimlerim devam etti; ben “audition”lar vermeye başladım. BKM’ye girdikten sonra ve “Ben galiba yapabiliyorum, oluyor!” dedikten sonra da artık işler ciddiye binmeye başladı ve hayattaki asıl amacımın oyunculuk olduğuna karar verdim. Bütün hayatımı bu alan üzerine inşa ettim.
BKM içerisindeki yolculuğunuz nasıldı?
O zamanlar hiç tiyatro ve komedi yapmak gibi bir gayem olmasa da ben yine arkadaşlarımın gazıyla BKM Mutfak’ın “Altyapıya komedi oyuncuları arıyoruz.” ilanına audition çekip gönderdim. Aradan bir süre geçti, “Birinci aşamayı geçtiniz, final aşamasına girmeye hak kazandınız.” diye bir e-posta aldım. Final aşamasına çalışıp yüz yüze girdim, beş farklı sahne oynadım, şive yaptım, doğaçlama yaptım vs. derken “Biz size dönüş yapacağız,” dediler. Nitekim de yaptılar. Yine bir süre sonra beni arayıp “Selin merhaba, biz seninle çalışmak istiyoruz ama BKM Mutfak olarak yeni bir karar aldık. Komedi sınıfının yanında drama sınıfı da oluşturacağız ve oraya, ekran önüne oyuncu hazırlayacağız. Senin yüzün ekrana çok uygun. Sen bu fikre nasıl bakarsın, ister misin?” dediler. Ben zaten direkt havada kaptım. Aslında tam olarak istediğim şey gerçekleşti.
Müthiş bir motivasyonunuz var. Bunu nasıl koruyorsunuz?
Çok kolay motivasyonu kaybeden bir insan değilim; ama tabi sürekli aynı şeyleri yaptığımızda o motivasyon maalesef ki bozuluyor. O yüzden ben her gün mutlaka bir meditasyon yaparım; eğer çok düşük enerjide hissediyorsam birden çok meditasyon yaparım. Geçen yıl bunu toparlamak için ilgi alanımı dağıtıp dansa başlamıştım. Farklı bir alana yönelmek beni daha motive hissettirmişti. Şimdilerde set yoğunluğu nedeniyle devam edemesem de spor yaparak, az vakit geçirdiğim insanlarla daha çok vakit geçirerek bunu sağlıyorum. Dediğim gibi motivasyonu çok kaybeden bir insan değilim, birkaç meditasyon işimi kolaylaştırıyor.
Kameralar karşısına ilk geçtiğinizde içinizden neler geçti, hatırlıyor musunuz? Hislerinizi biraz anlatır mısınız?
Aslında kameralarla ilk tanışmam Köyceğiz’deki BKM Mutfak kampında olmuştu. Orda müthiş bir heyecan içerisindeydim. Nasıl yapacağım, nasıl olacak, becerebilecek miyim diye tedirgindim. Bir ay boyunca her gün kamera karşısında olunca o tedirginliği üzerimden atmıştım. Asıl set deneyimini bana Kızılcık Şerbeti yaşattı. Kampta kameraya alıştığım için olsa gerek, ilk set günümü anımsıyorum da, rahattım. İlk sahnelerim Evrim Alasya’yla beraberdi. Onun da vermiş olduğu bir rahatlık vardı. Kendimi ona teslim etmiştim, birbirimize göre şekillenmiştik. O yüzden korkunun vermiş olduğu heyecandan ziyade tatlı bir heyecan vardı diyebilirim.
Kızılcık Şerbeti’nde yer almaya nasıl karar verdiniz? Projenin size geldiği günü hatırlıyor musunuz?
Sektördeki ilk projem olmasından dolayı, Kızılcık Şerbeti beni seçti diyebiliriz. Bu projenin senaryosunu ilk okuduğumda hikâyeye, karakterlere, kendi karakterime bayılmıştım. Çimen’in benim olmasını çok istemiştim. Çok ses getireceği ve çok güçlü bir proje olacağı en başından belliydi ve ben bu hikâyenin bir parçası olmak istedim. Bu dizi bana geldiğinde “Evrim Alasya da Kıvılcım rolünde.” demişlerdi ve ben büyük bir Evrim Alasya fanıyımdır. Aynı gün Evrim’le yolda karşılaşmıştım ve içimden bir ses “Bu iş tamam, sen bu artık Çimen’sin!” demişti.
Set dışında neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz?
Ben çok sosyal bir insanım. Hemen hemen her gün arkadaşlarımla vakit geçiririm. O gün çok yoğun bir set tempom olsa bile çıkışında hemen bir plan yapar, arkadaşlarımla buluşurum. Onun haricinde haftanın dört ya da beş gününü spora ayırıyorum. O da benim işimin bir parçası artık. Tiyatro ve sinemaya gitmeye bayılırım. Bazen bunları tek başıma da yaparım. İşim konusunda eğitimin bir sınırı olmadığını da düşündüğümden, oyunculuk eğitimlerine devam ediyorum.
Hangi proje sizi daha çok heyecanlandırıyor: Sinema filmi mi, dizi mi, tiyatro mu?
Bu konuda bir ayrım yapmak benim için çok zor. Başlarda dediğim gibi, tiyatro yapmak zor geliyordu, çok istediğim bir alan değildi; ama şimdilerde izlerken en çok zevk aldığım şey tiyatro. Kendimi son zamanlarda hep o sahnede hayal ediyorum. Çok emek isteyen bir şey. Öte yandan film de beni çok heyecanlandırıyor. Bazen kendimi bir sanat filminde zor bir karakter oynarken hayal ediyorum, bazen bir komedi filminde uçuk bir karakter oynarken… İkisi de heyecan veriyor. Dizinin güzel yanı da benim için şu; uzunca bir süre belli bir karaktere hayat veriyorsun, olaylar değişiyor, insanlar değişiyor, karakter şekilleniyor ve sürekli bir tempo içerisindesin. Âşık olduğun işi neredeyse her gün icra edebiliyorsun. Sanırım bir karar veremeyeceğim bu konuda; hepsinin tadı, hepsinin heyecanı farklı.
Sanatın diğer dallarıyla aranız nasıl?
Ben şarkı söylemeye bayılıyorum. Daha önce şan eğitimi de almıştım ve sürekli müzik dinleyip şarkı söyleyen bir insanım. Onun haricinde bir enstrüman çalamıyorum. Oralarda pek gözüm yok sanırım, birkaç kere öğrenmeyi deneyip yarıda bıraktım. Eskiden resim yapmayı çok severdim, çok dinlendirirdi, huzur verirdi; büyüdükçe bu alışkanlığımı kaybettim. Onun haricinde, bir gün bir tiyatro sahnesinde yer almayı çok fazla isterim.
Sosyal medya hesabınızda, dans ettiğiniz bir anı paylaşmıştınız…
Geçen yıl “high heels” dansla ilgileniyordum. Oldukça profesyonelleşmiştim bu alanda. Bir süre bu tarz videolar paylaştım. Şimdilerde set yoğunluğu nedeniyle dans edemiyorum ama haftanın dört ya da beş günü mutlaka pilates ve fitness yapıyorum; beslenmeme çok ama çok dikkat ediyorum. Süt ve süt ürünlerini tüketmiyorum. Kalsiyum ve proteinimi daha farklı besinlerden alıyorum. Çok fazla yeşillik tüketiyorum, bol su içiyorum. Bildiğiniz, kendime yatırım yapıyorum. Tek bırakamadığım alışkanlığım çay ve kahve. Kahveye âşık bir insanım ve bu huyumdan vazgeçemiyorum.
Fotoğraf: Özay Özgüler
Styling: See Be. Istanbul
Makyaj: Şevval Alpaslan, Sabit Akkaya
Saç: Halit Nas, Sabit Akkaya
Styling Team: Begüm Palabıyık, Sana Rangraz
Styling: See Bee.