Mutlu İlişkinin Sırrı : Adil Yıldırım
Sağlıklı bir ilişkinin uyum, anlayış ve fedakarlıktan geçtiğini belirten İlişki Koçu ve Yazar Adil Yıldırım ile kariyerinden son çıkardığı romanına, karantina dönemi artan boşanmalardan mutlu birlikteliğin sırlarına kadar merak edilen tüm konuları konuştuğumuz röportajımız sizlerle…
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Aslen İstanbulluyum. Marmara Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra İtalya’ya gittim ve orada Milano Teknik Üniversitesi’nde MBA (İşletme Yüksek Lisansı) yaptım. Fakat ilgi alanım her zaman insan davranış dinamikleri olduğu için ICF Koçluk Eğitimi aldım ve İlişki Koçluğu yolunda kendimi geliştirdim. Hayatın her alanında ilişkiler ana konudur. Ben de on senedir “İlişki Koçu” olarak insanlara hizmet veriyorum. Kadınlara erkek dünyasını anlatıyorum. İnsan bedeninden çok insan ruhuyla ilgilenen bir düşünce sistemim olduğu için insanların yaşadıkları ruhsal deneyimleri ve bu deneyimlerin onlara kazandırdığı olgunluk seviyelerini analiz ediyorum.
Yazma serüveniniz ne zaman ve nasıl başladı?
Yazma serüvenim ortaokul yıllarımda başladı. Okula yeni bir edebiyat hocası gelmişti ve bana kompozisyon derslerinde beş sayfa yazı teslim ettiğimi, bunun pek normal bir durum olmadığını, ileride kendimi yazmaya vermem gerektiğini söyledi. Yazmayı seviyordum ama bu sevgime rağmen o yıllarda yazar olmayı hiç düşünmemiştim. Hocam beni yönlendirdi ve büyük bir iyilik yapmış oldu. Bugün beş kitabım var ve en büyük mutluluk, bir okurun herhangi bir kitabımın orta yerinden başladığında bile “Bu Adil Yıldırım’ın yazı dili ve cümleleri” demesidir. Çünkü, yazı dilinin adeta parmak izi gibi kişiye ait olması bir yazar için tarifsiz bir duygudur.
“Gecede Saklı Yalnız Aşklar” adlı romanınızla okur karşısına çıktınız. İlk romanınızın sizdeki değeri nedir?
“Gecede Saklı Yalnız Aşklar” ilk romanım olmasının ötesinde benim kendi ruhuma yaptığım ilk uzun yolculuktur. Bu romanı yazarken kendime karşı dürüst olmayı öğrendim. Çünkü bir insan yaşarken yalan söyler ama yazarken yalan söyleyemez…
Yakın geçmişte yaşanan bir sorundan bahsetmek istiyorum. Karantina sürecinde boşanmalarda sizce neden ciddi bir artış oldu? Sağlıklı bir evlilik hayatı sürdürebilmek ve evlilikte denge sağlayabilmek için hangi konulara dikkat edilmeli?
Karantina süreci, her şeyi ortaya çıkarma konusunda faydalı bile oldu diyebilirim. Mesela bazı çiftler baş başa kalmaktan korktukları için birbirlerinden kaçıyor ve sürekli başka arkadaşlarıyla vakit geçiriyorlardı. Dışardan bakıldığında dost canlısı gibi gözükseler de bu işe on yılımı verdiğim için çiftlerin başbaşa kalmaktan korktuklarını gayet iyi anlayabiliyorum. Karantina döneminde de kişiler , ne kimseyi ağırlayabildiler ne de bir yere gidebildiler. Başbaşa kalmak onların görmezden geldikleri sorunları gün yüzüne çıkarttı ve işte hesaplaşma vakti o zaman geldi. Trajikomik ama bir o kadar da gerçekçi bir durum. Öte yandan bu süreç olmasa bile boşanmalar hep artıyor. Evliliği üç şey ayakta tutar; fedakarlık, saygı ve anlayış. Bu üç temel prensip olmadığı sürece hiçbir evlilik ayakta duramaz.
Bir ilişkinin sağlıklı ve uzun yaşanmasını kılan detaylar nelerdir?
Bir ilişkinin sağlıklı ve uzun yaşanması için en önemli başlık, uyumdur. Uyum, hem karşındaki insanın farklılıklarına hem orta yolu bulmaya hem de birlikte yaşadığınız süreçte karşılarına çıkan sorunlarla beraber üstesinden gelmeye ve yeterince esnek olmak anlamına geliyor. Sağlıklı ilişki yaşayan çiftlere baktığımız zaman birlikte çok güçlü olduklarını, hayata karşı ortak bir tavır aldıklarını, her ne olursa olsun ayakta durduklarını ve birbirlerine destek olduklarını görüyoruz. En önemlisi de suçlama, yargılama ve yalnız bırakma gibi huyları yoktur, ilişkilerine sahip çıkarlar.
İlişkilerde erkek arkadaşının hatalarından kaynaklı güven eksikliği yaşayan kadınlara hangi önerilerde bulunursunuz?
Güven kaybı eğer sadakatsiz davranışlardan kaynaklanıyor ise kesinlikle uyarı yapmalarını ve eğer tekrarlıyorsa hemen uzaklaşmalarını öneririm. Tekrar ediyorum hemen uzaklaşmalılar. Bunu yapmadıkları zaman sadece o adamın saygısını değil en önemlisi kendilerine olan saygılarını kaybederler ki bunu telafi edebilmek için yıllarını vermeleri gerekebilir. Ona izin verdikçe sizi cepte görür ve sonu gelmeyen aldatma zinciri başlar. Bu ilişkiye yıllarımı verdim diye her defasındaşans verirsiniz ama bu durum hiçbir işe yaramaz.
İlişkilerdeki egolar ve duygusal kopukluklar nasıl çözülür?
Egosuz insan olmaz ve her insan ilişkiye belli ölçülerde egosunu koymak zorundadır. Kadınlara her zaman, kırmızı çizgilerinizi koyun ve standartlarınızı belirleyin diyorum. Hoşlanmadığınız ya da kızdığınız davranışlar varsa bunu partnerinize söyleyin, kibar bir dille kendinizi ifade edin ve içe atmayın yoksa öfke patlaması yaşarsınız. Bu da egodur çünkü kendinizi ortaya koyuyorsunuz ama asıl mesele egonun saygısızlık veya aşağılama gibi davranışlara dönüşmemesidir. Eğer bunlar oluyorsa ilişki diye bir şey kalmaz. Duygusal kopuklukta ise karşınızdaki insana karşı artık eskisi gibi güçlü duygular besleyemiyorsanız o zaman hemen ara vermelisiniz. İlişkiye ara verirsiniz ve onsuz olduğunuz günlerde hangi duyguya düşüyorsunuz bunu anlarsınız. Özlem mi yoksa huzur mu? Hangi duygu ağır basıyor onu anlarsınız.
Sorunlu bir ilişki hangi şartlarda kurtarılabilir?
Sorunlu bir ilişki; saygısızlık, argo, küfür, aldatma vs. olmadığı sürece kurtarılır ama eğer bunlar yaşandıysa kurtarılması imkansızdır. Yaşanan onca tartışmadan sonra biz ayrılamayız diyerek defalarca yeniden deneyen çiftler gördüm, hatta aynı insanla üç defa evlenmiş danışanlarım oldu. Fakat bu insanların inatla ve hırsla yaptıkları tüm denemeler boşa çıktı ve asla mutlu olamadılar. Çünkü en önemli kavramı yani kabullenmeyi sürekli ertelediler. Denemelisin ama olmuyorsa kabullenip bırakmalısın.
Son olarak günümüzde insanlar kolay kolay mutlu olmuyor hatta her şeyde kusur arıyorlar. Sizce hem kişisel mutluluğu hem de ilişkilerdeki mutluluğu yakalamanın formülü nedir?
Herkes tüketim çağına yenik düşmüş durumda. Bunun içinde duygular da var yani sadece maddi tüketimler değil yaşadığımız duygular da tükenip gidiyor. Bir olaya şahit oldum ve orada yaşadığımız çağı anladım. Bir danışanım yirmi yıllık evliliğini noktalamaya karar vermişti ve bu boşanma sürecini yönetmek için bana geldi, çalışmaya başladık, sonra bir gün şöyle dedi: “Bu tipten kurtulduğum için gerçekten mutluyum.” Bu tip derken tam yirmi yılını birlikte geçirdiği insandan bahsediyordu. Yirmi yılı tek bir kelimeyle tüketmek bu olsa gerek. Yaşadığımız her duygunun kıymetini bilelim ve asla etrafımızda alternatif gibi görünen diğer insanların yanılgısına düşmeyelim, kimse dışarıdan göründüğü gibi değildir ve bizi tahmin ettiğimiz kadar mutlu etmeyebilir. Çünkü insanlar özel hayatlarında ve ilişkilerinde bambaşka bir profile bürünerek aslında çok daha farklı olduklarını size gösterebilirler.