Muti Interior: Görsel Bir Lezzet
Yurt içi ve yurt dışında birçok başarılı projeye imza atan Muti Interior kurucusu İç Mimar Safa Muti, firma olarak vizyonlarını ve ev girişlerinin minimal olmasının önemini aktarıyor.
Kendinizden biraz bahseder misiniz?
1987 Erzurum doğumluyum. Ben bir yaşındayken, ailem İstanbul’a yerleşiyor. O tarihten beri Bostancı’da ikamet etmekteyim. Maltepe Üniversitesi Mimarlık Fakültesi İç Mimarlık bölümü mezunuyum. 2020 yılında hayatımı Senem Ekşi ile birleştirdim. Golden retriver cinsi iki kızımız var. Birinin adı Kurabiye, diğerininse Kahve.
Muti Interior ne zaman kuruldu? Amacı, vizyonu nedir?
Muti Interior’u; o dönem üniversiteden arkadaşım olan, şimdiki eşim Senem Ekşi ile birlikte 2018 yılının şubat ayında kurduk. Muti Interior firmasını kurduğumuz ilk günden bu zamana kadar birçok başarılı yurt içi ve yurt dışı projeler gerçekleştirdik. Firma amacımız ve vizyonumuz, kullanıcı beklentilerini günümüz trendleriyle harmanlayarak hayata geçirdiğimiz projelerde konforu ve estetiği bir arada sunmak.
Verdiğiniz hizmetler neler?
Muti Interior olarak villa, ofis, restoran, kafe, otel vb. mekânlar üzerinde çalışmalar yaparak danışmanlık, projelendirme, tasarım ve uygulama alanlarında hizmet vermekteyiz.
Bir projenizde, ev girişlerinin minimal olmasının daha faydalı olacağını belirtmiştiniz. Bunun nedeni nedir? Siz tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
Ev girişlerinin minimal olmasına önem veriyoruz. Bunun sebebi ise en başta, akşam eve geldiğiniz zaman kapınızı açtığınızda sizi ferah ve şık bir alanın karşılamasının verdiği huzurun bizce çok önemli olması. Ev girişleri hem işlevsel olmalı hem de kesinlikle göze hitap etmelidir. Evinize gelen bir misafir sizin yatak odanızı, hobi odanızı görmeyecektir; fakat evinizin girişlerini görecekler. Biz firma olarak ev girişlerinin, görsel bir lezzet ve evin diğer bölümleri için merak uyandırıcı bir bölüm olduğuna inanıyoruz. Muti Interior olarak tarzımız, mekâna ve müşterilerimizin isteklerine göre değişiklik göstermektedir. Tabii ki bir tarzımız var ve projelerimizde bu tarzımızı yansıtıyoruz. Çok okuyan mı bilir, yoksa çok gezen mi bilir? Tabii ki okumak, araştırmak, güncel kalmak çok önemli ama bu sorunun cevabı bizim sektörde kesinlikle “Çok gezen daha çok bilir”. Otuza yakın ülke dolaştık. Avrupa, Asya, Afrika, Amerika, Avustralya. Her ülkenin kendine göre bir tarzı, kendine göre bir yapısı, kendisine göre bir mimarisi var. İşte biz her gittiğimiz, her gördüğümüz yeni ülkede kendimize, mesleğimize, işimize bir şeyler katıyoruz. Bunları kendi tarzımızla bütünleştirdiğimizde gerçekten ortaya güzel projeler çıkıyor.
Sanatı yaşam alanlarına taşıdığınızı belirtiyorsunuz. İç mimarlar da diğer sanatkârlar gibi işlerine karışılmasını pek tercih etmez mi? Siz kişiye özel tasarımlar yaparken müşteri memnuniyetini korumak amacı ile onlardan gelen talepleri kendi bakış açınızla nasıl birleştiriyorsunuz?
Bizim, firma olarak ilk günden bu zamana kadar sürekli söylediğimiz iki cümle var. Bunlardan ilki: “Siz hayal edin, biz gerçekleştirelim”. Diğeri ise “Sanatı yaşam alanlarınıza taşıyoruz”. Aslına bakarsanız bu iki cümleye önem vermemizin karşılığını birçok başarılı projeyi hayata geçirerek aldık. Müşterilerimizin tabii ki bütün istekleri bizler için çok önemli. Projeye ilk çizgiyi atmadan önce müşterilerimizle oturur; isteklerini, zevklerini, hobilerini, hayallerini muhakkak dinleriz. Sonuçta o mekânda vakit geçirip yaşayacak olanlar onlar. Bu konulara tam vakıf olduktan sonra projeyi çizmeye başlarız. Proje süresince bazen müşterilerimiz ile ufak detaylarda farklı düşünebiliyoruz. Böyle zamanlarda, doğru olanı göstermek için örneklerle, görsellerle müşterilerimize bunun olmayacağını açıkladığımız takdirde onlar da bizlere hak veriyor ve ortaya güzel projeler çıkmış oluyor.