Mimari Bütünlük ile Ele Alınan Projeler Raaf Mimarlık
Mimarlar Alper ve Fulya Türkel, beraber kurmuş oldukları Raaf Mimarlık’ın çalışma alanları ve tasarım çizgilerinden bahsederek göz bebekleri olarak adlandırdıkları projelerini MAG Okurlarıyla paylaşıyorlar.
Kendinizden ve Raaf Mimarlık çatısı altında bir araya gelişinizden bahseder misiniz?
Raaf Mimarlık çatısı altında bir araya gelişimiz, ortak bir tasarım tutkusunun ve mekâna dair güçlü bir bakış açısının doğal bir sonucuydu. Yeditepe Üniversitesinde Mimarlık ve çift anadal Peyzaj Mimarlığı eğitimi alarak temellerimizi sağlam bir akademik altyapı üzerine inşa ettik. Mezuniyetimizin ardından, çeşitli firmalarda ve farklı şehirlerde lüks konut ve otel projelerinin hem tasarım ofislerinde hem de şantiyelerinde mimar olarak görev aldık. Bu süreç, tasarım anlayışımızı zenginleştirirken sektördeki deneyimimizi de pekiştirdi.
2014 yılında, edindiğimiz bilgi birikimi ve ortak vizyonumuzla Raaf Mimarlık’ı kurduk. 2015 yılından itibaren ise mimari, peyzaj mimarisi ve ağırlıklı olarak iç mimari projeler üzerine çalışmaya başladık. Bu yolculukta sadece iş ortağı değil, aynı zamanda hayat ortağı olarak birlikte üretmenin ve yaratıcı çözümler geliştirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Bugün, her projeye yeni bir hikâye olarak yaklaşıyor, estetik ve işlevselliği bir araya getirerek yaşam alanlarına değer katma hedefiyle çalışmalarımıza devam ediyoruz. Raaf Mimarlık olarak; her zaman mimarlık, iç mimarlık ve peyzaj mimarlığının iç içe olması gerektiğine inanıyor, projelerimizi tümüyle ele almaktan keyif alıyoruz.
Tasarım çizginiz hakkında ne söylemek istersiniz?
Tasarım anlayışımızın temelinde minimalizmin sıcak dokunuşunu lüks detaylarla kendine özgü bir çizgiyle harmanlamak; fonksiyonellik ve estetik dengesini bir arada tutarak, mekânların sadece göze hitap etmesi değil, aynı zamanda kullanıcısına konfor sağlaması yatıyor. Geniş cam yüzeyler, doğal ışık kullanımı ve akıcı mekân kurgusu, projelerimizde sıkça karşılaşılan unsurlar arasında. Özgün mobilya seçimleri ve özenle tasarlanmış detaylar, iç mekânlara sanat galerisi havası katarken yaşanabilirliği ön planda tutuyor.
Hem İstanbul’da hem Bodrum’da hizmet veriyorsunuz. Daha çok hangi alanlarda çalışmaktan zevk alıyorsunuz?
Firmamız özellikle Bodrum ve İstanbul’daki lüks konut projeleriyle faaliyet gösteriyor. Bu projelerde doğayla bütünleşen yapılar, çağdaş çizgiler ve sürdürülebilir tasarım felsefesini öne çıkarmayı hedefliyoruz. Amacımız, doğal malzemelerle modern dokuları bir araya getirerek mekânları sadece yaşamak için değil, hissetmek için de tasarlamak. Bunu sağladığımız her projeden çok keyif alıyoruz.
Projelerinizde sıklıkla tercih ettiğiniz imza materyaller hangileri?
Projelerimizde doğal malzemelerin ön planda olduğunu söylemek mümkün. Ahşabın sıcaklığı, mermerin zamansız şıklığı ve metalin modern dokunuşları, mekânların karakterini oluşturuyor. Özellikle bej, gri ve toprak tonlarıyla desteklenen bu malzemeler, projelere hem ferah hem de sofistike bir hava katıyor. Mümkün olan tüm projelerimizde canlı bitkiler kullanarak mekânlara doğal bir hava vermek istiyoruz. Aynı zamanda peyzajı ile de ilgilendiğimiz projelerimizde dışarıdan içeriye bütüncül bir yaklaşım belirliyoruz. Bunun yanı sıra sanat eserlerini ve sanatçıları çok önemsiyor, projelerimize önemli parçalar dâhil etmeyi atlamıyoruz. Her mekân kendi içinde bir sanat yuvası oluyor aynı zamanda.
Göz bebeğiniz olarak tanımladığınız projenizi anlatır mısınız?
Kempinski Nef Reserve Residences projesinde 6+1, 4+1, 3+1 şeklinde konut olan yedi proje tamamladık. Hepsi bizim göz bebeğimiz. Her birinde, firmamıza ait tasarım dilinin dışına çıkmayan ancak birbirinden farklı mekânlar elde ettik. Görsellerdeki mekân bu projelerimizden sadece biri. Hem peyzaj hem de iç mimari anlamda yaşama dair en ufak detayına kadar kendimiz ilgilendiğimiz bu projede yaşadığımız süreç ve ortaya çıkan sonuçtan çok keyif aldık.
