Metin Hara’nın #evdekal Günlüğü
İnsanagüven Kurucusu,konuşmacı ve yazar Metin Hara ile sevgiye, anılara ve umuda dair hoş bir sohbet…
Bir gününüz nasıl geçiyor?
Günümün en güzel tarafı istediğim saatte uyanabilmem. Çünkü gün içerisinde çok acele ettiğim, işim biter bitmez uyuyakaldığım zamanlar var. Böyle durumlarda gece uyanıp yazmaya, üretmeye zaman harcıyorum. Bu aslında benim karantina öncesi hayatımda da aynıydı… Bu süreçte daha fazla kitap okuma, üretme, yazma zamanım oluyor. Bolca da çizgi film izliyorum… Karantina döneminde asistanımla birlikte sürekli canlı yayın yapmaya insanlara meditasyon yaptırmaya emek harcıyoruz. Sürekli yeni projelerin peşindeyiz. Nasıl yarar sağlayabiliriz? Hep bu çaba…
Müzik, kitap, film önerileriniz nelerdir?
Müzik, kesinlikle Woodstock Müzikleri olmalı… İnsanlara umutlarını hissettiren bir şeyler… Kitap, “Küçük Prens” olabilir… Naifliği anımsamak lazım. Film, Avatar olabilir… Ben çok etkilendiğim için izleyemiyorum. Kızıyorum insanlığa, doğaya yaptıklarımıza…
Sevdiğiniz bir yemek tarifini bizimle paylaşabilir misiniz?
Tarif olarak paylaşabileceğimi sanmıyorum ama mantıyı çok severim. Tek sıkıntı vejetaryen olduğum için bana uygun mantı bulmak biraz daha zor. Ama nasıl yapılır derseniz tabii ki ben yapamam. Mantı yapmak biraz daha iddialı bence… Ben yemek konusunda tercihime uygun olduğu sürece çok uyumluyum sanırım. Ama yapmaya gelince pek uğraştığım söylenemez. Yemek yapmanın çok uzun, hazzının ise kısa sürdüğünü düşünüyorum.
Bu süreçten sonra ilk yapmak istediğiniz şey nedir? Nereye gitmek ne yapmak istersiniz?
İlk olarak ailemi, yeğenimi görmek isterdim. Hep birlikte annem ve babamın evinde muhabbet edelim. Yeğenim Leo ve ev arkadaşımız, köpeğimiz Bamba koşuştursun. Bence insanın cenneti sevdiklerinin yanıdır.
Kendinizle baş başa kaldığınız bu süreç size nasıl bir katkı sağladı?
Ben üretken hissediyorum kendimi… Açıkçası pek de paniklemedim. Bu konuyu ÇAPA’da okurken halk sağlığı adı altında görmüştüm. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu kendimce ayırt edebiliyordum. “Tamam Metin. Şimdiki habitatın artık bu… Bak bakalım burada ne üretebileceksin?” sorusunu sordum. Cevaplar da geldi… Her taraftan dijital tarafa ilerliyoruz… Youtube’da canlı meditasyonlar var. Instagram’da “Guru Talks” adı altında konuklarla söyleşiler yapmaya başladık… Belki birbirimizden fiziksel olarak uzakta kaldık, ama gönül olarak yaklaşalım dedim…
En çok neye özlem duyuyorsunuz?
En çok Burgazada’ya… Orası doğup büyüdüğüm yer… Cebinde para, telefon olmadan dolaşabildiğin; hiçbir lüksün olmadığı, bambaşka bir yaşam… Sanırım köy hayatı bana fazla yalnız gelirdi. Ama ada hayatı daha makul. Hem karmaşa yok, hem de dışarıda canlılık var… Bir de bu karantina döneminde hiçbir arkadaşınızla buluşamamak çok kötü… Normalde eve dönerken bir telefonla dakikalar içinde spontane programlar yapabilen biri olarak, tabii ki bu özgürlüğün olmaması benim için can sıkıcı…
Her şeyin ötesinde bu dönem, yalınlık hissiyle bana iyi geldi diyebilirim. Artık otoparktaki aracının önemi yok… Giydiklerinin, taktıklarının… Kendi kendinesin işte… Yüzleş, kız, üzül, gülümse, affet… Ne olursa olsun sevgiden ve umuttan vazgeçme…
Çünkü #iyilikkazanacak…