Mehmet Çağlar – Vergide Yeni Dönem
KURGAN adlı yapay zekâ destekli analiz sistemiyle sahte belge riskine karşı mükelleflerin nasıl korunabileceğini anlatan Yeminli Mali Müşavir Mehmet Çağlar, vergi incelemeleri, cezalar ve teşvik sistemleri hakkında mükelleflerin dikkat etmesi gereken noktaları vurguluyor.
Son dönemlerde iş ve ekonomi dünyasında vergi ile ilgili birçok gündem başlığı var. Bu gündem başlıklarından bir tanesi ise KURGAN. Peki, bu KURGAN nedir ve neyi amaçlamaktadır?
Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı tarafından Kuruluş Gözetimli Analiz Sistemi (KURGAN) olarak adlandırılan bu sistem belirli kriterleri gözeterek ve özellikle de yapay zekâyı kullanarak, gerçekliği bakımından risk taşıyan mal veya hizmet teslimlerini tespit etmek üzere kullanılan bir analiz programıdır. Bu analiz sistemi sonucu riskli mükellefler ile birlikte bu mükelleflerden mal veya hizmet alan firmalar da tespit edilmektedir.
Bu tespitler sonrasında ne olmaktadır? Vergi mükelleflerine herhangi bir yaptırım bu aşamada olacak mı?
KURGAN sistemi sonucu vergi mükelleflerine yazı ile bildirim gitmektedir. Bir bakıma bu mükelleflere mal veya hizmet satın almış olduğu firmaların sahte belge düzenleyicisi olabileceği, bu faturalarda yer alan mal veya hizmetlerin gerçeği yansıtmayabileceği konusunda uyarılar yapılmaktadır.
Söz konusu yazılara istinaden vergi mükelleflerine herhangi bir vergi ve ceza çıkmamaktadır; ancak, risk taşıyan mükellefler ile ilgili yapılan tespitlerin vergi raporları ile (Vergi Tekniği Raporu, Vergi Suç Raporu gibi) somutlaştırılması üzerine bu mükelleflerden mal veya hizmet alan mükellefler de vergi incelemesine sevk edilmektedir.
Vergi incelemesi sonucu ne olmaktadır? Mükellefler ne ile karşılaşmaktadır?
Bu aşamada mükellefler hem vergi hem de vergi cezaları ile karşılaşmaktadır. Faturada yer alan KDV’lerin indirim konusu yapılması kabul edilmemektedir. Bunun sonucundan da KDV tutarı kadar mükelleflerden vergi istenilmektedir. İstenilen vergi kadar da ayrıca vergi cezası kesilmektedir.
Ayrıca bu tutar üzerinden gecikme faizi hesaplanmaktadır. Mükellefler bir anda kendilerine ciddi maddi külfetler getirecek tutarlar ile karşılaşabilmektedir. Mükellefler bu vergi ve cezaya dava açabileceği gibi sadece ceza tutarları için uzlaşma müessesesinden yararlanabilmektedir. Eğer inceleme sonucu bu faturaların kasten ve bilerek kullanıldığı sonucuna varılırsa mükelleflere kesilecek olan ceza tutarı bir kat değil, üç kat olacaktır. Ayrıca mükellefler vergi suçu işlemiş olduklarından dolayı da üç ila sekiz yıl arası hapis cezası alabilecektir.
Böyle bir durumda ise mükellefler uzlaşma müessesesinden yararlanamamaktadır. Nihai olarak mükellefler hem vergi davası açmak zorunda kalmaktadırlar hem de kendilerine ceza davası açılmaktadır.
Mükellefler bu sorunlar ile karşılaşmamak için nasıl bir yol izlemeliler, en çok neye dikkat etmek zorundadırlar?
Mükellefler en başta mal veya hizmet mal almış oldukları firmayı mutlaka araştırmalıdırlar. Özellikle mal veya hizmet satan mükellefin kurumlar vergisi beyannamesi mutlaka istenilmelidir. Bu beyannamede tutarsızlıkların olup olmadığı araştırılmalıdır. Örneğin; ödenmiş sermayesi çok düşük, faaliyet gideri olmayan, demirbaşı, taşıtı bulunmayan firmaların gerçek bir mal veya hizmet tesliminde bulunma ihtimali yok denecek kadar azdır. Ayrıca bu mükelleflerin ticaret sicilleri de kontrol edilmelidir. Sık ortak değiştiren firmaların sahte fatura düzenleme ihtimali diğer firmalara göre daha fazladır.
Bununla birlikte, fatura karşılığı ödemeler mutlaka banka hesaplarına yapılmalıdır. Mal veya hizmet temini mümkünse sözleşmeye bağlanmalı, ayrıca da sevk irsaliyesi, kantar fişi gibi ispat edici belgeler de mutlaka temin edilmelidir.
Bir diğer konu ise vergi mükelleflerine vergi daireleri tarafından gönderilen yazılar ve bu yazılarda istenilen izahatlar. Bu izahatlar genel olarak hangi konularda olmaktadır? Bu yazılara karşı ne yapılması gerekmektedir?
Hem Gelir İdaresi Başkanlığının hem de Vergi Denetim Kurulunun risk analiz sistemleri oldukça gelişmiş bir yapıya sahiptir. Bu risk analiz sistemi neticesinde mükelleflerin beyannamelerinde bildirmiş oldukları indirimler, istisnalar, mali veriler ve diğer bilgiler analize tabi tutulmaktadır.
Bu analizlere istinaden de mükelleflerden bilgi istenilmektedir. Eğer bir mükellef bir istisnadan ya da indirimden yararlanmış ise bu şartları taşıyıp taşımadığı sorgulanmaktadır. Eğer bu şartlar sağlanıyorsa mükelleflerin herhangi bir işlem yapmasına gerek bulunmamaktadır. Gerekli bilgileri ilgili maliye idaresine vermesi yeterli olacaktır. Eğer bu şartlar sağlanmıyorsa beyannamelerin düzeltilmesi daha doğru olacaktır. Mükellefler bu sayede daha az ceza ve daha az gecikme faizi ile karşılaşacaklardır.
Mükelleflerin ileride herhangi bir ilave vergi ya da vergi cezası ile karşılaşmaması için ne tür önlemler alması gerekmektedir?
Mükelleflerin herhangi bir ilave vergi ya da vergi cezası ile karşılaşmaması için, bildirmiş oldukları beyannamelerin vergi kanunlarında yer alan düzenlemelere uygun olması gerekmektedir.
Vergi kanunlarına ilişkin son dönemlerde yapılan düzenlemeler, bu kanunların uygulanabilirliğini zorlaştırdı. Basit gibi görünen bir işlemin uygulanması için birçok şartın yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu şartlar ise sadece kanunda yer almamakta, ikincil düzenleme olan tebliğlerde de yer almaktadır. Böyle bir durumda yapılması gereken en önemli şey kanunların ve tebliğlerin iyi bir şekilde bilinmesidir.
Bu konuda mükelleflerin profesyonel destek alması, beyannamelerin hatalı bildirilmesini engelleyecektir. Mükelleflerin serbest muhasebeci mali müşavirler ile yeminli mali müşavirlerden vergi danışmanlığı alanında hizmet alması onlara mutlaka fayda getirecektir.
Peki, bu süreçte mükellefler lehine ne gibi düzenlemeler mevcut? Genel olarak bu süreçler hep göz ardı ediliyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Mükellefler lehine de son dönemde bazı düzenlemeler gerçekleştirildi. Bunlardan en önemlisi ise 9903 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’dır. Bu karar ile yatırım teşvik sisteminde ciddi değişiklikler meydana geldi.
Yeni teşvik sistemi artık; Türkiye Yüzyılı Kalkınma Hamlesi, Sektörel Teşvik Uygulamaları ile Bölgesel Teşviklerden oluşmaktadır.
Bu teşvik sistemi ise kendi içlerinde alt teşvik sistemlerine ayrılmaktadır. Bu teşvik sistemlerine bakıldığında teknoloji odaklı bir teşvik sisteminin daha ön plana çıktığını görmekteyiz.
Her bir teşvik sisteminin uygulanması için ise gerekli şartlar bulunmaktadır. Bu şartlar sağlandıktan sonra mükellefler hem indirimli kurumlar vergisinden, hem KDV ve Gümrük Vergisi istisnasından yararlanabilecektir.
Ayrıca mükellefler bu teşvik sistemi ile birlikte makine desteğinden, faiz ve kâr payı desteğinden ve yatırım yeri desteğinden yararlanabilecektir. Önemli olan, mükelleflerin kendilerine fayda sağlayabilecek doğru teşvik sistemini tespit edebilmesidir.
Bununla birlikte hem KOSGEB olsun hem TÜBİTAK olsun, birçok kamu kurumu da mükelleflere destek sağlamaktadır. Özellikle KOSGEB tarafından girişimci firmalara çok ciddi nakit desteği ile kredi desteği sağlanmaktadır. Yatırım yapmak isteyen ancak işletme sermayesi yetersiz olan firmalar açısından bu teşvikler mutlaka değerlendirilmelidir.
Son olarak; mükelleflerin hem idari yaptırımlar ile karşı karşıya kalma konusunda hem de yararlanabileceği teşvikleri nasıl tespit edebileceği konusunda neler söylemek istersiniz?
Esasen iki durum da aynı kapıya çıkmaktadır. Bu da, bilgiye erişim ve doğru bir yönlendirmedir. Mükelleflerin vergi kanunlarına, tebliğlere ya da teşvikler ile ilgili kararlara hâkim olması beklenemez. Bunun için de mükelleflerin doğru bir şekilde yönlendirilmesi gerekmektedir.
Profesyonel bir şekilde alınacak olan danışmanlıklar hem vergi konularında mükelleflerin hata yapmasını engeller hem de kanunda yer alan ancak haberdar olmadığı birçok vergi teşvikinden yararlanmasını sağlar. Bu da mükelleflerin doğru şekilde yönlendirilmesi ile olabilecektir. Doğru bir yönlendirme ise bu konuda hizmet sağlayan uzmanlar aracılığıyla olabilecektir.