Maid in Love Markasının Sıra Dışı Tasarımcısı
Mercedes Benz Fashion Week İstanbul’da, Maid in Love markasının çılgın koleksiyonlarıyla büyük beğeni toplayan Hande Çokrak ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Hande Çokrak kimdir ?
Hareketli bir hayatım var. Seyahat etmeyi, yeni insanlar tanımayı ve monotonluktan uzak yaşamayı seviyorum. Sürekli kendime ne katabilirim, hayatımı nasıl daha da güzelleştiririm diye düşünürüm. Modadaki hızlı ve sürekli değişim ise hayatımın büyük bir parçası…
Moda ne zamandır hayatınızın bir parçası?
İlk adımı lisede resim dersleri almaya başlayarak fark etmeden atmış oldum. O zamanlar kafamda heykel veya seramik dallarına yönelmek olsa da moda her zaman hayatımın içindeydi. Spontane bir şekilde bir arkadaşımın yönlendirmesiyle London College of Fashion’a başvurdum ve kabul edildim. Şu an geri dönüp baktığımda en doğru kararı verdiğimi biliyorum. Beni tatmin edecek başka bir iş yaptığımı düşünemiyorum. Modanın sürekli olan değişimi beni besliyor.
Markanız Maid in Love nasıl ortaya çıktı?
Her zaman kendi markamı kurmak istiyordum. İlk adımı atmak ise en zoruydu. Arkadaşlarımın ve ailemin desteği ile kendimde o cesareti buldum. Tabii ki marka sahibi olmak çok emek ve fedakarlık isteyen bir iş… Kendim için çok doğru bir seçim yaptığımı ve işimi geliştirdiğim gibi işimin de beni geliştirdiğini düşünüyorum.
Maid in Love markasının çılgın bir karakteri var. Sıra dışı çizginizden bahseder misiniz?
2011 yılında ilk koleksiyonumu hazırlarken kendimi ve Maid in Love’ın çizgisini doğru ifade etme konusunda korkularım vardı. Kendime ve markama olan inancım zamanla oturdu… İlk koleksiyonlara baktığımda daha çekimser adımlar attığımı görebiliyorum. Artık kendimi çok daha rahat ifade ettiğimi, Maid in Love’ın algısının oturduğunu ve kuvvetlendiğini düşünüyorum.
Capsule New York, Who’s Next Paris, Tranoi, Scoop London gibi önemli fuarlarda yer aldınız. Nasıl bir deneyimdi?
Maid in Love’ın yer aldığı bütün fuarlar yurt dışında daha çok bilinir, daha güçlü bir marka olmasına adım atmasını sağlıyor. Dünyanın birçok farklı noktasından, farklı dokulardan markalarla aynı çatı altında bir araya gelmek markanın ufkunu açan bir deneyim oluyor.
Müşterilerle iletişim halinde olmak, koleksiyonu onların gözünden görmeye çalışmak markayı her zaman daha da ileri götürüyor.
Çok büyük mağazaların satın alma ekipleriyle tanışma ve çalışma fırsatı, markayı uluslararası bir platforma taşıyor.
Who’s Next Paris fuarında Capitale de la Création Yılın Tasarımcısı Ödülünü kazandınız, bu ödül hayatınızı nasıl etkiledi?
Ödüller hayat değiştirmiyor, tasarımcıları cesaretlendiriyor ve doğru yolda olduğumuzun sinyallerini veriyor. Bana da aldığım her ödül ‘Devam et, bir şeyleri doğru yapıyorsun’ diyor.
Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul’u nasıl değerlendiriyorsunuz?
Fashion Week’te üç sezon geçirdim. İlk ikisi studio prezantasyonuydu. En son sezon ise Maid in Love, Mercedes Benz’in sunduğu bir marka olduğu için ilk defilemi yaptım. Maid in Love’da her koleksiyonun bir ruhu var ve defileleri bir kanal olarak kullanarak, o ruhu aktarmayı seviyorum.
Mercedes Benz Fashion Week İstanbul kısa zamanda önemli bir yere sahip oldu. MBFWI’ye katılmak sadece İstanbul’un değil uluslararası bir platformun parçası olmamıza zemin hazırlıyor. Dünyada on iki noktadan biri olan MBFW İstanbul, Türkiye için büyük bir değer… Son zamanlarda moda ve sanat dallarında dünyanın gözü Türkiye’ye çevrilmiş durumda… Tabii ki sadece organizasyonun ve showların iyi olması tek başına bir anlam ifade etmiyor. Moda gözü olan, sektörü takip eden ve böyle büyük önemli bir organizasyonu ve tasarımcıları destekleyen izleyicilerin de olması MBFWI’nin her sene daha da gelişmesine büyük katkıdır.
Moda haftasının renkli defilelerinden biri size aitti. Koleksiyonunuzdan bahseder misiniz?
Maid In Love İlkbahar/Yaz 2015 “Don’t K My J” koleksiyonu 80’lerin eğlenceli, iyi hissettiren ve dinamik sosyal hayatından ilham alıyor. Dönemin bize sunduğu şekerleme renkleriyle yaratılmış baskı hikayeleri, sokak modası stilini eğlenceli bir yaklaşımla en üst seviyeye çıkarıyor. Aykırı ve bir o kadar da hayata pozitif bir açıyla bakan büyük bir parti tadında bir koleksiyon oldu.
Tasarımlarınızı oluştururken nelerden ilham aldınız?
Hayatı, doğal akışında yaşayan biriyim o yüzden hayatın kendisinden ilham alıyorum… Beni besleyen ve enerjimi yükselten her şeyden… Müzik, filmler, yazılar, kişiler, aşk, fotoğraflar, farklı tasarımlar, farklı ülkeler, doğa, çalışma masam, gösteriler, vintage elbiseler, daha çok sıralayabileceğim birçok şeyden.
Hayata karşı meraklı olmak, ilgili olmak, sorular sorabilmek yaratıcılığa yer açıyor, dünyaya daha farklı ve dikkatli bakmayı öğretiyor.
Takip ettiğiniz ve tarzınıza yakın bulduğunuz tasarımcılar kimler?
House of Holland – Antipodium – Asish – Moschino takip listemin başında gelenler…
2015 trendlerinden bahseder misiniz?
Denim’in lüks ile birleşimi ve şık kıyafetler altına giyilen spor ayakkabı modası, bantlı terlikler, 70’ler tarzında yazlık süet parcalar, kısa paçalı pantolon etekler ilk aklıma gelen beğendiğim yaz trendleri arasında…
Yakın zamanda gerçekleştirmeyi hedeflediğiniz projeleriniz var mı?
Maid in Love büyüdükçe hedefler de büyüyor… Daha iyi koleksiyon çıkartmak, model sayısını arttırmak, ekibimi genişletmek, erkek koleksiyonuna başlamak, satış noktalarını çoğaltmak, marka ulaşılabilirliğini artırmak, yurt dışında mağaza açmak hedeflerimin başında geliyor.