Kristina Culus Renklerin Enerjisi
Ukraynalı soyut resim sanatçısı Kristina Culus, eserlerini yaratmadan önce yaptığı ritüelleri de anlatarak tarzını ve çalışmalarını MAG Okurlarıyla paylaşıyor.
Kendinizden biraz bahseder misiniz? Sanat kariyeriniz nasıl başladı? Sanata yönelmenize sebep olan motivasyonlarınız nelerdi?
Ukrayna’nın Karadeniz incisi olan Odessa şehrinde doğdum. Daha çocuk yaşta, ünlü Kostandi sanat okulunda temel resim tekniklerini öğrenmeye başladım. Sanat zevkim; çocukluğumdan beri yaşadığım şehrin güzelliği, zengin Fransız mimarisi ve inanılmaz doğa manzaraları ile gelişti. Sanat eğitimimin bir parçası olarak, şirin ve eski Yahudi evlerinin suluboya resimlerini yapmak için Odessa’nın en eski mahallelerinde bir hayli zaman geçiriyordum.
Pandemi döneminde soyut tarzda resim yapmaya başladım.
O dönemde oteller için resimler yaptım. Yaklaşık iki yüz tanesi, İstanbul’daki Root Hotel Karaköy, Bodrum’daki Red Rock Hotel, Sub Hotel ve Palmalife Otel’de bulunuyor. Türkiye’nin önde gelen iç mimarları ile iş birliği içerisinde; Divan Ev ve Mar and More gibi mobilya şirketleri için 3D tekniği uygulanan sanat eserleri yaratıyorum.
Son zamanlarda genel olarak gezegenimizdeki durum konusuyla ilgileniyorum, güzel doğası olan güzel bir ülkede yaşıyorum ve her yıl ormanda giderek daha fazla plastik ve denizde izmaritler görüyorum. Bunu resimlerimde görebilirsiniz; kaotik boya darbeleriyle balıkları ya da kuşları görürsünüz ve resimlerim doğa temaları bulundurur. Yaşadığımız toprağa teşekkür etmeyi unuttuk, almaya alıştık ama doğayla temasımız yok. Motivasyonum; bu doğanın ve tüm canlıların parlak renklerini kullanarak, ne kadar güzel bir dünyada yaşadığımızı resimlerle insanlarımıza hatırlatma fırsatı bulmak.
Ne tür çalışmalar yapıyorsunuz? Tekniğinizden bahseder misiniz?
Akrilik boyalar ve epoksi reçine ile soyut tarzda çalışıyorum. Soyut resimler herkese çok kolay görünür ama aslında karmaşık bir tekniktir, yanlış renk karışımı ile tabloyu kolayca çamura dönüştürebilirsiniz. Soyut tarzı seviyorum, düşünce ve hayal etme özgürlüğü veriyor. Modern bir iç mekânda da kolay görünüyor.
Eserlerinizdeki kırmızı rengi oldukça dikkat çekiyor. Bu rengi sıklıkla kullanmanızın bir sebebi var mı?
Resimlerimde kullandığım çeşitli renk paletinde, zengin bir şekilde temsil edilen ve özel bir anlamı olan bir renk var; kırmızı. Sevgiyi, mutluluğu ve en önemlisi, bulduğum ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nin simgesi kırmızı bayrağını temsil ediyor. Türkiye, benim için ikinci bir anavatan olduğundan bu ülkenin kültürü ve insanlarıyla büyük bir bağ kurdum.
Türkiye ve dünyadaki iş birlikleriniz neler?
Ekim ayında Londra Saatchi Gallery sergisine katıldım ve ondan sonra İspanya ve İtalya’daki iki galeri ile çalışmaya başladım. Türkiye’de D’Art La Visione Gallery, Bon Art Gallery ve Ankara’da iki galeri ile çalışıyorum.
Pera Palace’ta bir sergim vardı, çok iyi geçti. Her sabah Pera Palace’ın yakınında, sergi için uzun kuyruklar vardı, birçok insanla tanıştım ve çok övgü aldım. Sergiden sonra Mar and More; İstanbul’da ve Londra’daki yabancı bir proje için iş birliği yapmaya davet etti.Resimlerimi Pera Palace’ta sergilemek benim için büyük bir gururdu. Burası, İstanbul’un en sevdiğim otellerinden biri.
Yeni sergi planlarınız var mı? Hangi eserleriniz yer alacak.
7-10 Mart tarihleri arasında Ankara’da Art Ankara fuarına hazırlanıyorum.1-5 Mayıs tarihleri arasında İzmir’de düzenlenecek olan sergiye hazırlanıyorum. Ayrıca 23 Nisan-7 Mayıs tarihleri arasında Galerie D’Art La Visione’de İstanbul’da kişisel bir sergim olacak ve tüm resimlerimi görebileceksiniz. Gelirseniz çok mutlu olurum. Ayrıca bu yıl boyunca Avrupa, Londra ve Amerika’daki sergilere elbette katılacağım.